DİYALOG MÜZESİ

MUSTAFA SEFA GÜVENİR İLE

134. DİYALOG
ÖNDERLİK
 
 
Merhaba
Öncelikle arkadaşlığımı kabul ettiğiniz için teşekkür ederim Mustafa.

Merhaba Cabbar, ben tşk ederim. Profilinizi inceliyordum.
 
 
Yazı sanatı olabilir mi, veya daha çok ilginzi çeken başka bir sanat dalı varsa o da olabilir?

Yazı iyi zira benim alanım da bu.

"Yazı Sanatını" nasıl algılar ve tanımlarsınız, dersini verecek olsanız?
Ana hatlarıyla sanatın dallarına girip her biri üzerinde zamanla yoğunlaşıyor ve ek bölümlerle detaylandırıyoruz.
Diyalogların toplandığı bir bloksitemiz var:
 
Yazı Sanatı, aslında mürekkebin kağıt da değilde, gönülde inceltme sanatı diye tarif ederek başlardım.

Mürekkep - kağıt ilişkisiyle başladığınıza göre, koreografi mi daha öne çıkar sizde?

Hani Mevlana demiş ya; "Düşünceler sîret dokumasının ipliğidir" diye. İşte Akıl ve gönlün sîretidir yazmak, aslında tam olarak demek istediğim buydu. Hayallerin eti kemiğidir, yani bir mimarın inşa ettiği yapının önce düşüncede başlaması gibi...

"Yaşam" diyorsunuz yani, yaşamı dokuma veya..?

Yaşamı dokuma, bereketlendirme, yazdıklarınız ile başkalarının ömrüne ömrünüzü, düşüncelerine düşüncelerini katmaktır da...

"Filoloji" penceresinden baktığınızda dillerin ihtişamı ve özellikle Türk Dili'nin çekiciliği ve üstün yanları nelerdir?
Dünyamızın beş dilinden biri olduğu düşünüldüğünde...

Maarif bir toplumun en önemli uzvudur, öyle ki dili ile sorunu olan bir memlekette başka bir önceliğe sahip hiçbir toplumsal sorun yoktur.

Dil sorunumuz olduğu kanısında mısınız?

Kesinlikle!

Yazıştıklarımızı anlayamıyor muyuz?

Anladığımı sanıyorum.

Veya duygularınızı, inşaa etmek istediklerinizi ifadede dilimizin yetersiz olduğunu mu düşünüyorsunuz?

Dil sorunum değil de, sorunumuz olduğunu düşünüyorum. Bakın bu memleketin 40 yıl boyunca Dil Kurumu başkanlığını A. Dilaçar yapmıştır, ismi A. olan bu şahsın adı Agop'tur ve kendisi bir ermenidir. Fakirleştirilmiş ve unutturulmuş hali ile elimizde kalan günümüz Türkçesi ile ne kadar telaffuz da bulunabiliriz?

Agop belki de Türk Dilini bilen birisidir, olamaz mı?

Bugün Peyami Safa'yı ne kadar okuyabiliyoruz?
 
Yaşadığı dönemde çok müthiş isimler vardı, mesela Samiha Ayverdi.
Araştırmanızı öneririm.
"Kubbe Altı" sözlüğünü okuma şansını bir gün yakalarsanız, "ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız" diye umuyorum.

Türk Dili denilince Türkiye'mizde konuşulan dili mi anlıyorsunuz, yoksa DoğuTürkistan'dan Kosava'ya kadar yüzlerce lehçesi olan bir ihtişamı mı?
Neden dünyanın beş dilinden biridir?
Bence siz Türkçe bilmiyorsunuz!

İşte bu tam olarak demek istediğim şey; Türkçeyi hangimiz iyi biliyoruz, ya da bilmiyoruz diyebileceğimiz bir doner yok, kriter yok, beş lisandan biri olmasını Osmanlının yayılımdan ötürü olduğunu düşünüyorum.
Düşünsenize bir Türk 70.000 kelime ile yaşayıp ölürken, bir İngiliz çocuğu 70.000 kelime haznesi ile ilkokuldan mezun oluyor.
 
Osmanlı bahsettiğim coğrafyada hiçbir zaman olmadı değerli Sefa Güvenir!

Kosova da olmadı yani, Osmanlının olmadığı kaç coğrafya var?
Ki osmanlı döneminde edebiyatımız altın çağını yaşadı.

Kosava'ya Türkçemizi götüren Gül Babadır, Sarı Saltuk'tur.

Sarı Saltuk, Aslanlı Hünkarı olan Hacı Bektaşın müridlerindendir, kendisi Selçuklu sonlarında yaşamış yani Selçuklu sonu ile Osmanlı başlangıcı ne kadar kopuk, zihniyet miras değil midir bu meyanda?
Bir şey soracağım: "Sizce türkçe konuşuyor muyuz?"

Gelenekte "don değiştirmek" diye bir uygulama vardır ve Sarı Saltuk'un bilinen on makamı vardır. Balkanlar'da da bu makamlardan bir kaç tane mevcuttur.
 
Evet.
 
Her ne kadar bozmak isteselerde Türk Dili ihtişamını binlerce yıl koruyarak getirmiştir. Sözlü edebiyat denilen bir muhteşemimiz vardır ve "Halk Ozanlarımız" bu dili süre süre getirmişlerdir.

Peki, sizce Türkçenin altın çağı ne zaman yaşandı, halk ozanlarının dediklerinden kaçını anlıyoruz acaba?
 
Yavuz Selimin iki satır bir dizesi vardır, Selimiye Camisi'ni 1912 yılında İtalyanlar uçaklarla bombalamaya kalkıştıklarında.
 
 
Şimdi yaşanıyor. Binlerce eser yazılıyor ve hepsi Türkçe. Yedi Ulu Ozanlarımız vardı. Tümü Türkçe konuşup Türkçe yazmışlardı.
 
Kim mesela, bu halk ozanları?
 
Fuzuli, Nesimi, Virani, Kul Himmet, Pir Sultan, Hatai...Karacaoğlan'ın ihtişamını anlatmaya ne hacet 16. yy... Gürül gürül, pırıl pırıl, arı duru, saf, tertemiz Türkçe.

Cabbar Bey, rica ediyorum, Karacaoğlan'ın o duru gürül gürül türkçesini kaç insan anlıyor?

Yapmayın lütfen, bunu diyaloga koyarsam sizi çok ayıplarlar
 
Hadini de Karac'oğlan hadini
Aramazlar gurbet ile gideni
Ak göğsün üstünde çakır dikeni
Bitmeyince gönül yardan ayrılmaz

Bu sahih Türkçe.

Bir tane yabancı kelime var mı?

Hayır yok.

Yaa dostum! lütfen.

"Yok" dedim, kabul ediyorum yani.
Ancak Türk Tarihi binlere dayanır, sizce hakkını veriyor muyuz, yani bunun hakkını lütfen?

"Koyun beni Hak eşkine yanayım
dönen dönsün ben dönmezem yolumdan"

Sevgili dostum.
Bu inanç olmasaydı Türkçe olur muydu?
 
Irkımız çok kadim.
 
Size bugünün Doğu Türkistan lehçesinden bir dörtlük yazayım, bugün konuşulan dil ve aramızda en az 1000 yıllık bir kopukluk var. Dikkat edin lütfen!
 
Şu görüngen Aşkar dağudur,
Ayağumda tılla kişen bağludur,
Ketme yarım ketme canım bereyim,
Tilimnin ucunda nevat bereyim.

Türkiye Türkçesi için 225.000 kelime var bunlardan 177.000'i Türkçedir. Dili zengin yapan kelime sayısı değildir, onu ne kadar kullandığımız değil midir Sevgili Cabbar?


Lütfen dikkat edin!

"Tilimnin ucunda nevat bereyim" kısmını inanın anlamadım.
 
Oysa ben, bakın roman yazan bir kişiyim... Mesleğim bu yani. İnanın bunu bile anlamadım. Yani bir kişi özellikle bu işe eğilirse çözer. Editörlük de yapıyorum aynı zamanada, 41 yaşımdayım.

Dilimin ucunda şeker vereyim. Bunu mu anlamıyorsunuz? Size söylemiştim zaten Türkçe bilmiyorsunuz" diye (Gülümseme)
 
Bunu kabul ediyorum. Yazarken bunu çok ama çok yaşıyorum. geliştirmek için ise ne yapmak gerekiyorsa yapmak istiyorum, psikolojik gerilim yazarıyım lakin sadece kurgusal manada ifadeler kullanabiliyorum. Duvarımı incelerseniz çokça aforizma yazdığımı görüceksiniz.
 
Size bir link vereyim. Karacaoğlan okuyun, inanın gönlünüzde - genlerinizde ne kadar Türkçe varsa - gizli kalmış, hepsini çıkarır dışarı.

Çok sevinirim, ancak benim kadar şanslı kaç insan var?
Yani mesela siz biraz önce hayatıma girdiniz ve ışık yaktınız peki ya dışarıdaki milyonlar... Bendeniz bilmediğimi biliyor ve kabul ediyorum, ya bildiğini zannedenler ve hatta yazarım diye gezinenler?
Ne kadar çok isterdim bana bu konuda birilerinin önderlik etmesini. Ne kadar ne kadar tarif edemem.
 
Açıp birlikte bir kaç şiir bile okuyabiliriz. Coşa gelir Türkçemiz.

Yahu eyvallah, çok çok çok teşekkür ederim. Bir üstadım olsa, tutsa elimden (dipnot)
Zira ikinci romanımı yazıyorum. Birincisi piyasada.
 
Eyvallah dostum. Romanlarına Karacaoğlan ruhu eklersin buradan. Önce gözlerini yumup Toroslar'a çıkacaksın ve engin dağlara bakacaksın. Elif'i göreceksin, enerjiyle dolacaksın. Sonra yazacaksın, enerjini yayacaksın insanlara. 
 
 
Bir gün, özellikle yakın gelecekte çok ama çok isterim size kahve ısmarlamayı.
İnşallah.

 
Koma beni el yerine
Altın kemerin olayım
Dola beni bel yerine

Hecine gönlüm hecine
Yiğide ölüm gecine
Al beni zülfün ucuna
Sallanayım tel yerine

Gel kız karşımda dursana
Şu benim halim sorsana
Zülfünden bir tel versene
Koklıyayım gül yerine
Karac'oğlan der n'ola

 
Hecine?
 
En üstte
"Ela gözlü nazlı dilber" vardı çıkmamış.

Hecine: - gönül çırpınışları - heyecanı.

"ne oluyor" anlamında...

Vay canına!

 
"Ela gözlü nazlı dilber
Koma beni el yerine
Altın kemerin olayım
Dola beni bel yerine"

AŞKI GÖRDÜN MÜ? (GÜLÜMSEME)
 
Daha ziyade Yunus'dan gittim, Mevlana'dan gittim ben aşka...
 
Karacaoğlan'ı diğer ozanlardan ayıran en büyük özelliği bu saflığı ve duruluğudur. Hiçbir şiirinde ilahi veya diğer kutsallara atıfta bulunmaz. Alabildiğine Toros pınarlarını coşturur.

PDF in tümünü okuduğunda sende harika şeyler olacak, söz veriyorum...
"O şiir ve edebiyat aleminde Torosların Peygamberidir" denir.

Bende bu konuda elimden geleni yapacağım. Yazarlık konusunda hedefim markalaşmak. Tanışalım o halde kendisiyle...
 
Buradaki ihtişam onun harikalığı kadar dilin ihtişamıdır da aynı zamanda. Gönlündeki coşkuyu dağlara, taşlara, kızlara söylemiş, dilden dile günümüze gelmiştir.

İşte mucize!

Kesinlikle tanışmalısın dostum. Elinden tutar gezdirir ve sana arı - duru saf Türkçeyi öğretir. İyi bir öğretmendir O. (Gülümseme)
Ben o şiir tekrar okuyacağım. Bir tuhafım şimdi.
 
PDF 'in açıldı mı?
Sen seç bu defa.

Bende paylaşacağım hemen açılınca.
 
Evet indi.
 
Hemen inceleyip güzel bir dize paylaşacağım.
 
Bu fena değil mesela:
 

Ağlayı ağlayı düştüm yollara

Karışayım bozbulanık sellere
Adı sanı bilinmedik illere
Gitmeyince gönül yardan ayrılmaz

Ahım kaldı şu gelinin ahdinde
Deremedim güllerini vaktinde
Karanlık gecede kolum altında
Yatmayınca gönül yardan ayrılmaz

Gözüm kaldı şu kaplanın postunda
Azrail de can almanın kastında
Döne döne teneşirin üstünde
Yunmayınca gönül yardan ayrılmaz

Hadini de Karac'oğlan hadini
Aramazlar gurbet ile gideni
Ak göğsün üstünde çakır dikeni
Bitmeyince gönül yardan ayrılmaz
 
Offffff bu da çok iyiymiş!
 
Ala gözlüm, ben bu ilden gidersem,
Zülfü perişanım kal, melil melil.
Kerem et, aklından çıkarma beni;
Ağla göz yaşın sil, melil melil.

Yeğin ey sevdiğim, sen seni düzet;
Karayı bağla da, beyazı çöz, at;
Doldur ver badeyi, bir daha uzat;
Ayrılık şerbetin ver, melil melil.

Elvan çiçeklerden sokma başına,
Kudret kalemini çekme kaşına,
Beni unutursan doyma yaşına,
Gez benim aşkımla yar, melil melil.

Karac`oğlan der ki: Ölüp ölünçe,
Ben de güzel sevdim kendi halımça;
Varıp gurbet ile vasıl olunça,
Dostlardan haberim al, melil melil.

Nasıl coşa geldin değil mi dostum?

Çok akıcı ve duru.

Şimdi bunları sesli okuduğunda ritmi duyarsın ve kalbine işler, zihnin açılır, Türk Diline aşık olursun.

"Dünya iki pencereli bir elmadır

Ademler gelir geçer handadır,"
 
"Beden denilen binek burada amma
Ruh hep andadır"
 
Bunlar da benden.

Ya sevgili dostum. Arkadaşım. Nedir bizleri coşturan? Dilimiz olmasaydı birbirimizi anlayabilir miydik?
 
 
Elbetteki anlayamazdık. Ancak toplumun geneline yayınca çok ama çok zayıfız.

Siz değerli arkadaşların görevi budur. Bu ihtişamı görüp göstermek. İşte budur sanat.

Bu konuda her türlü öğrenciliğe hazırım.

"Sanat bir üst kültürdür."
Herkesin anlamasını beklemeyeceksin.
Mucizesi de buradadır, binlerce yıldan beri gelir ve değerini kaybetmeden katlanarak değerlenir.
Paha biçilemez değerler vardır. Müzeler bu eserlerle doludur. Hiç birini satamazsın. Para ile karşılığı yoktur.
Öyle bir eser üreteceksin ki binlerce milyonlarca yıl sonra insanlar "Mustafa Sefa Güvenir" diye birisi bu eseri üretmiş diyecekler, işte sana ölümsüzlük.
SANAT BUDUR.

Nasıl ki Karacaoğlan, gecenin bu saatinde seni ve beni eğitiyorsa...

Bunun için eser vermek gerekiyor işte.
 
Sadece yazı sanatı değil, sanatın tüm alanlarında bu mucize vardır.
Onun için derler "Tanrının yaptığı mucize insanın yaptığı sanat".

Bu bendeki bir ikilemi ortadan kaldırdı.

Ne mutlu bize
 
Ben biraz Karacaoğlan, biraz diyalogları inceleyeceğim, yarın (müsait olursanız) yazışmaya devam etmeyi çok isterim.

İlgi gösterdiğin için öncelikle teşekkür ederim. Görüşmek dileğiyle.
 
Ben çok çok çok teşekkür ederim.
 
 

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol