DİYALOG MÜZESİ

ŞENOL KILIÇ İLE

239. DİYALOG
KEYİF ALDIM

Merhaba, fotografçısınız sanırım, ödüllü çalışmalarınız oldu mu? İyi bir sinema izleyicisi olduğunuzu da görüyorum bu arada.

Merhaba... Fotoğrafçıyım... Ödüllü çalışmalarım olmadı... Daha doğrusu yarışmalara katılmadım... Yarışmaktan çok, zevk aldığım için ve kendimi görmek için çekiyorum...
 
Zehra Beşli Diyalogu'muz gördünüz sanırım. Genel bir değerlendirmenizi alabilir miyim?

Diyalogunuz hakkında mı?

Evet. Zehra Beşli Diyalogu.

Spontane gelişmiş doğal bir diyalog... Çok güzel... Kaygısız ve içten...

En ilginizi çeken konuları hangileri oldu?

Kendisinin farketmediği bir diyalog içinde oluşu... Ve sizin ondan daha bir net fotoğraf istemeniz.

Sizce yakalamış mı fotografı veya siz ne yakaladınız diyalogdan fotograf olarak?

Net olunca fotoğraf özelliği kazanırmış gibi izlenim oluştu. Oysa ki o kareler yaşayan karelerdir bana göre ...

En baştaki Fuzuli karmaşası sizinde zihninizi bulandırdı mı?

Fotoğraf onun kendini anlatmada seçtiği bir araç... Araç ve seçen için doğru bir buluşma.

Kocakarı, Fuzuli karmaşasını çözmede yardımcı olabilir mi, bu durumda?

Dili itibari üzerinde durursam anlayabileceğim atışma olduğu için onu sonraya bırakmıştım...Daha çok fotoğrafın bir dil olarak kullanılmasını önemsemiştim.

Diyalogun içinde de bir sürü fotograf var ama yanyana gelince bir film oluşuyor.

Evet.... Yaşamın içinden seçerek kendinden geçirip yansıtıldığı anlar... Ben diyaloğun her bir anına tam bakmamış, görmek istediklerimi alıp geçmişim.

Yeniden dönebilir miyiz diyaloglara bu halde. Yeni gördükleriniz nelerdir?

Görüp yazanların, görüp fotoğraflayanların kendilerine düşeni yerine getirdiği bir süreç halini alımış.
 
Başarılı buluyorsunuz bu durumda, "kocakarı" görevini yapmış mı?

 Başarılı buluyorum... Evet, ve o sayfalara taşıdığınız sanatçılar da aynı şekilde kendilerine düşeni yerine getirmiyor mu sizce de?

Biraz zor oluyor doğrusu, ilk başta. Fakat ek bölümlerle açıldıkça açılıyorlar, benim de hoşuma gidiyor.

Şuan bir kartopunu yuvarlıyor gibi hissetmiyor musunuz?...

Kartopundan ziyade ışığın yayılması gibi hissederim.

Kartopuna benzetmemin nedeni, her bir diyalog yaşanmışlıkları size ve oradan da okuyucuya taşıyor olmasından dolayı idi... Çok güzel bir hafıza kaydı gibi geldi...

Teşekkür ederim. Bu arada sizinle olan diyalogumuzu da edit/düzenliyorum. İyi bir sinema izleyicili ile devam edebilir miyiz?

Edelim...

Buyrun lütfen. Açalım konuyu.

Sinema seyircisi olmama neden fotoğrafçılık ve fotoğrafçı olmama neden ise içe kapanık bir kişi olmamdan kaynaklandı.

Sinema dünyasının zenginliği, dili, oluşturdukları, filmleri kitap gibidir benim için. Kimileri Kitap okurken yazarın anlatımının içinde gezer. Ben ise yönetmenin filminin içinde gezerim. Her anı fotoğraf karelerinin ardı ardına gelmesinden oluştuğu için.

"Özellikle günümüzde sinemanın bu denli değerli olması - milyar dolarlık projeleri ile, o eski kalın bin sayfalık romanlardan gelişen gösteri sanatı" desem..?


Evet... Ama milyonlarca dolarlık olmayan bir sinema da var. Ülkelerin kendi sinemaları gibi... Burada asıl olan zamanın kendisidir. Onu nasıl kullandığımızdır... Her şeyin baş döndürücü bir hızda geliştiği ve değiştiği bir dünya ve elimizde bin sayfalık okunması gereken bir roman... Sizce ne yapmalı?

Bence bir an önce uyum sağlayıp, elimizi ayağımızı bağlayan tüm esaretlerden, geriliklerden kurtulmalıyız. Hatta zorundayız.

Bizler geçiş dönemi insanlarıyız... Bir ayağımız gelişen değişen dünyaya adım atmış durumda diğer ayağımız geçmişte... Eğer hareket edeceksek geçmişte kalan ayağımızı yeni bir adım atmak için geçmişten çekmemiz gerek... Şöyle düşünüyorum... Zamanın içinde zamana karşı yenik durumdayız... Zaman her ne kadar insan olarak adını biz koymuş olsak ta durduramadığımız bir boyut. Ve bu boyutun içinde bizlerde hareket etmek zorundayız... Evet onlarca yıl önce okumak çok keyifli idi... Ama bu günden sonrası için onu ara sadeleştiriciler tarafından tekrar sevilebilir ve geleceğe taşınabilir hale getiricilerden biri olan sinemaya ihtiyaç var...
Çektiğimiz fotoğraf kareleri de sinemanın işlevi gibi sadeleştirici bir işlevde değil midir?

Daha çok eğlence gibi sunulsa da, sanat o tarih boyu taşıyıp getirdiği gizi bir şekilde bir yerlere, bilerek veya gizlice yerleştiriyor gibime geliyor. Sinema da buna dahil ki kanımca sanat dalları içinde en kapsamlı olanıdır.

Eğlence gibi sunulduğunu düşünmüyorum. Anlatım dili binlerce sayfalık romanın okuma süresini kısaltan bir yapısı var. Çoğu kimse "ooo oldu mu şimdi, kitap okumanın verdiği keyf başka. Okurken hayal etmenize olanak veriyor olmasını sağlamaz ki hem kolaycılığa taşır, tembelleştirir" gibi karşı çıkışlarda bulunduğunu duyar gibi oluyorum.

Yazar da yıllara yayılmış yaşamları olayları kendinden geçirip bin sayfalık bir kitap haline getirmiyor mu?

Tam da üzerinde durduğumuz, okunanın anlaşılmaması -üstün körü geçilmesi, ile bir filmi tekrar tekrar izlemek benzeşir mi sizde?

Evet, sonuçta algılama sorunudur her ikisi de ilgi.

Sinema izleyicisine önerileriniz nedir, okuyucuya önerilerinizi geçiyorum bu durumda?

Ben fotoğraf karelerini sinemada bir seri anlatım biçiminde kullanılıyor olmasından dolayı sıkı bir sinema izleyicisiyim. Her sahnesi kurgulanmış ve anlatım için oluşturulmuştur. Işık kullanımından tutun dekor kostüm ve oyuncular. Hepsi bir anlatımın bileşenleri. O nedenle bir kurgu olduğunu unutmasınlar. Gerçek bir yaşam ve yaşanmışlık değildir. Sadece görsel bir şölen olarak görüyorum. (Gülümseme)

Fotoğraf açısından. Fotoğrafçı olarak.

Bazılarına göre yaşamın kendisi zaten bir çeşit kurgu gibi / gerçek olmayan, kandırmalarımızla kendimizi avuttuğumuz bir bütündür.

Evet öyle. Var oluşumuzun nedenlerini sorguladığımızda ortaya hiç iç açıcı bir sonuç çıkmıyor. Dönüşmek (ölüm) kesin. Bunca uğraş niye?

Bir de insanlığın günümüze getirdiği, biriktirdikleri var. Sanat birikimi insanları tatmin ediyor sanırım?

Sanki bir bayrak yarışı gibidir. Her toplum kendi sanat ve sanatçılarını kendi kültürünü yaratmıştır. Her birimiz bir bütünü oluşturmaya ve geleceğe taşımaya çalışıyoruz.

Katkınız için teşekkürlerimi sunuyorum. Son mesajınızla tamamlayalım dilerseniz?

Her şeyi çok fazla ciddiye alıyoruz. Nasıl olsa dönüşeceğiz. Bu feryadı figan niye?.
Keyif alarak yaşamayı diliyorum. Yapabiliyorsak. Ben de teşekkür ederim. Bu diyalog imkanını verdiğiniz için. Keyif aldım.

Saygılarımızla. Yarım saate çıkar.

Nerede?
Biliyorum. (Gülümseme)

Paylaşmadan önce sizi etiketlerim.

Gerek yok. Benim fotoğrafçı olduğumu bilen biliyor. (Gülümseme)
Teşekkürler ...
Konuşma Sonu



2. BÖLÜM
SANAL İLETİŞİMLER

En baştaki diyaloga (Canberk) yorum alabilir miyim? Teşekkürler

Her birimiz bir şekilde üretiyoruz... Kendimizden yola çıkarak ... Öncelikle kendimizi tanımaya çalışıyoruz... Neyiz? Kimiz? Ne düşünüyoruz? gibi... Bunu bu sorgulamayı çok umut verici buluyorum ...

Desteklerinizle güç katmış oluyorsunuz. Siz de ortağımızsınız yani.

Evet, etkilenimlerimiz ve paylaşımlarımız hep bu ortaklığın sonucu değil mi? Bizleri ,bu yaşadığımız çevreyi canlı tutanın da bu dinamik yapı olduğunu düşünüyorum...

Diyalogda geçen, internet ve yeni teknolojilerin insanları kafeslediği/hapsettiği fikrine ne dersiniz?

Hani hep derler ya sana bir iyi bir kötü haberim var diye ... Genellikle.... Benimde bir iyi bir kötü haberim var bu konuda... Kötü haberim başta diyalogta geçtiği gibi... 96'da beri bu iletişim ağının içindeyim.

Lokal ağlardan uluslararası ağa geçmesi ile iletişimin en uzak mesafelerle kurulması olanağı çok müthiş bir gelişme idi... 97'de ki depremin bizdeki kaybın büyüklüğünü taa Yeni Zelanda'dan bir botonikçi arkadaşımdan öğrendiğim zaman inanamadım sabaha doğru...

Kendinizi kafeste hissetmiyorsunuz umarım ve buradan edindiğiniz iletişim ağlarını gerçeğe dönüştürebiliryorsunuz?
Buradan edindiğiniz arkadaşlarla geliştirdiğiniz gerçek ilişkileri ve kazanımları merak ediyorum.

Bu yönü ile 17 inç' lik bir ekrandan dünyaya ulaşabiliyorsunuz... Bu güzel değil mi?.. Bu yönü ile muhteşem ama dediğiniiz gibi bu ilişkileri gerçek yaşama taşımak çok önemli idi o zamanlar şimdide öyle...
Temel sorun sizi özgürleştirirken yeni ilişkiler kazandırırken gerçek yaşamda ekranın başında yanlızlaşmaya başladığınızın farkına varamıyorsunuz...

Sorumun tam cevabını alamadım aslında; 96'dan beri tecrübelerinizle buradan gerçek arkadaşlar ve kazanımlar edindiniz mi, nelerdir onlar?

Bu yönü kötü haberin yani buz dağının ucu.... Görünen... Yalnızlaşırken binlerce arkadaşınız ekranda... SANAL ... Bire bir ilişkilerle kurduğunuz arkadaşlıklar bir bir yok oluyor... Bir şey sormak isteseniz "Google" amca hemen yanıt veriyor A' dan Z' ye... Her konuda ....

Evet başlarda günlük yaşamıma bir çoğunu taşımıştım... Zaman içinde geldiği gibi gittiler..

Örneğin sizinle oluşan ilişkimizden; bir fotografçılık kursu, enstitüsü, sanat kurumu oluşturaibilir miyiz. Siz ve biz çevrelerimizi birleştirerek daha geniş, planlı, organik, güçlü, uluslararası kazanımlar edinemez miyiz?

Hedef bu olduktan sonra ve bu doğrultuda çalışma yaparak gerçekleştirmek olanaklı....
Herşey bir hayalle, bir adımla veya bir istekle başlamaz mı zaten?...

Pek çoğuna tecrübelerimizle bir şeyler göstermeye çalışıyoruz fakat tıkanıkların aşıldığını görmek zor. Bir yerlerde özel vana ve baskı grupları seziyoruz. Sürekli vermek/sunmak bir aşamadan sonra sıkıcı bir hâl alıyor.

Bahsettiğiniz tıkanıklıklar neler? Sezdiğiniz baskı grupları derken?

Örneğin parayı elinde tutanlar, sponsorları yönlendirenler, kanunları kendileri için değerlendirenler, siyasi - politik amaç güdenlerin çıkar beklentileri, diğer grup ve yapıların sanat ve benzeri değerleri istismar çabaları, insanları maniple ile farklı yönlendirenler, parsayı toplayanlar, başkasının kazançlarını kendi cebine indirenler, kulis faaliyetleri, işbirlikçiler, v.s. v.s.

Her alanda yaşanmakta bu baskı.. Erki elinde tutan ülkemizde ki uzantılar sanki bir bütünün parçaları gibiler... O bütün nasıl isterse o doğrultuda gerçekleştiriliyor her şey... Her alanda bütünleşmeye dönük gelişmeler yaşanıyor... Dikkatinizi çekiyor mu günümüz savaşları sanal dünyada da ciddi bir şekilde gerçekleşiyor... Sanal timler ağlarda ülkelerin savunma, finans ve yönetim alanlarına sızıp çökertmeye çalışıyorlar... Bu sanal alanda bir çok konuda özgürleşirken bundan olumsuz etkilenen erk kontrol altına almaya çalışacağı kesin... Burada bir handikap var... Bir taraftan özgürleştirdiğini düşündüğümüz bu platform aynı zamanda kendimiz için olumsuzluğu da içinde taşımakta... Kişisel veriler, paylaşımlar özellikleri itibari ile bir yerlerde toplanmakta ve bir grubun bir ulusun, ulusların yönetilmesine dönük verileri haline getirmekte... Engelleme ve baskı daha hızlı gerçekleşmekte... Bu yönü ile düşmanımız olarak karşımızı dikilmekte... Hız bir taraftan dostumuz olurken bize karşı kullanılırken düşmanımız olabiliyor...

Bu genel değerlendirmeniz ile komplo teorilerinden, saniyede akan akıl almaz bilgi ve mesaj paylaşımlarını da sezebiliyoruz. Bu birikim korkutucu mu ümit verici midir?

Bu alana korunma refleksini geliştiremez isek özelde ve genelde ciddi bir sorun olarak hatta ölümcül bir sorun olarak duruyor... Bir atom bombasının etkilerine yakın etkilerde bu gidişle hatta daha fazla olacağı kesin...
Düşünün bir gün elektirik kesilmesi ile ekonomik kayıplar nerelere ulaştı... Sağlıkta aşıları koruyabilmek için ne yapacaklarını şaşırdı sağlık kuruluşları ...

Sanırım yine bir yerlere takıldık. Elimizde var olan bu imkanları değerlendirerek faydalı, kalıcı işler yapmak için ne yapmalıyız?

Kendi mantığı içinde hareketle amaca dönük maksimum fayda ile kullanacağız... Getirdikleri nimetler doğrultusunda... Örneğin fotoğraf grupları sanal ortamlarda oluşuyor, paylaşımlarda bulunuyor herkes ve günlük yaşamda da bir araya gelerek etkinliklerde bulunuyorlar... Böylelikle kalıcı ilişkilere doğru gereken yapılmış oluyor...

Düşünün ben buradan Lüleburgaz'da bir fotograf etkinliğine katıldım geçen yıl... Yine bir iki grubun organize ettiği etkinliklerle Urfa, G.Antep ve Kars'ta çekimlere katılındı ve çeşitli bölgelerden gelen yeni arkadaşlarla tanışma ve paylaşma olanağı bulduk...

Katkınız için tekrar teşekkür ediyorum Sn. Kılıç. 2.Bölüm olarak eklemek isterim.

Neden olmasın... Ekleyebilirsiniz...
Konuşma Sonu



239. DİYALOG (ÜÇÜNCÜ BÖLÜM)
DİNGİNLİK
Fatma Barlas Özkavalcıoğlu Diyalogu'muza (265. Diyalog) yorum isteği ile başladı.

Fatma hanımla iki fotoğraf gezisinde birlikteydik... Keyifli bir fotoğrafçıdır... Diyalog seçiminiz yerinde Elinize sağlık..

Teşekkür ederim saygılarımla.

Rica ederim ...
 
Fatma Barlas Diyalogu'nun sizce en ilgi çeken yeri neresidir?

Sanat ile iç içeliği ve köklü bir aile ağacına sahip olması.....

Önceden tanır mıydınız kendisini?

Kazandığı ikinci yaşamının daha bi farkında... Gereğini de yapıyor ...
Sevdiği şeyleri ötelemiyor... Geldiğinde, yapmak istediğinde hiç ikilemde kalmaksızın yapıyor mutlu olacağı şeyleri...
Ayrıca hayatı sanırım eskisi gibi ciddiye almıyor... Son Azrail'e attığı çalımdan sonra... O yönünü ve doğal görünüşünü, dert etmeyen halini daha çok sevdim...
Evet daha önce iki fotoğraf gezisinde birlikte fotoğrafladık gittiğimiz yeri... En son Kars'a gitmiştik....
Güzel bir portreside vardır çektiğim

Sizin tanıdığınız Fatma Barlas nasıl bir kişiliktir?
Başka tanıdığınız böylesi örnekler kimlerdir?

Hayatı daha bi demli içen ve içmekten gerçekten başkalarına göre daha keyif alan birdir...
Yaşamı değerini bilip sıkıca kavramış biri ... Keyifli ve hoş sohbet arkadaştır...
Evet tanıdıklarım var... Ne yazık ki aynı süreçlerden geçtiler.... Bunlardan biri de kardeşim... Erken teşis konulduğu için o da bir çalım atmış durumda... O da kendince yaşama farklı bir biçimde tuttundu...

"Münire Neller Diyalogumuzu" görmüş müydünüz, orada da eşini kaybedince pskoloğunun önerisi ile resme başlayan bir kişilik hikayesi vardı.Sanatın bu gücü nereden gelir?
 
O dönüşüm noktasının ince bıçak gibi keskin sırtında öbür tarafa geçmek üzereyken bu tarafında kalmış kişilikler...
Kendini bağıra bağıra ifade edebilme yeteneğinden sanıyorum Orada sınır yok Orada sadece sizle başlayan yeni bir şeyler vardır... Kardeşimde fotoğrafçıdır... O da kendini orada buldu... Yıllar sonra
O diyaloğu okumadım ... ama en kısa zamanda okuyacağım

Giriş bölümündeydi. "Dali'ce bir diyalog"

Okuyacağım....

Okumanızdan sonra her iki diyalogu birlikte tekrar buraya değerlendirirseniz katkı vermiş olursunuz. Teşekkür ederim.

Peki...
Ne hoş, "geldim, gördüm" der gibi bakıyor.

İkirciksiz... Dingin, yalın ve çok yumuşak....
Konuşma Sonu

 





 
 

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol