DİYALOG MÜZESİ

ÜMİT KİREÇÇİ İLE

107. DİYALOG
ÇOCUK TİYATROSU
RESİMLİ ANLATI



Merhaba

Merhaba.
"Mutluluğun Resmi" ile ilgili konuşabilir miyiz?
Ayrıca "Lila Düşler Tiyatrosu" ile ilgili...

Elbette, buyurun!

Öncelikle tiyatrodan başlayalım dilerseniz. Ne zamandan beri çalışmalarını gösteriyor?

Erkan bey kolay gelsin,
Lila Düşler Tiyatrosu 2005 yılında İstanbul'da kuruldu. Çocuklar için tiyatro yapma amacıyla yola çıktı. Bu yol için de 1992 yılında kurulan ve on yıl bu alanda faaliyet gösteren "Ankara İzdüşüm Tiyatrosu" birikimimize yaslandı, hız kazandı, halen de deneyimler kazanarak oyunlar hazırlıyor.

Özel bir kurum olduğunuz anlaşılıyor. DT' lerin durumu ile ilgili ne söylemek istersiniz. Sizce çözüm nedir?
Oralardan gelen birilerine kapınız açık mıdır?

Doğrusu özel tiyatro olarak DT ve diğer kurum tiyatrolarının yönetimleriyle çok ilişkide değiliz. Hatta dikkatli bakarsak hiç bir özel tiyatro gerekli düzeyde ilişki yakalayabilmiş değil gibidir.

Kurum tiyatrolarının ve özellikle de DT'nin özel tiyatrolardan kopukluğu yıllardan beri konuşulan bir şeydi. Hatta gözlemlediğim kadarıyla DT şubelerinin bile birbirlerinden kopuk oldukları da bir başka gerçek. Hatta aynı oyunlarda bir araya gelinmediği sürece sanatçılarının kopukluğu da bir vakıa. Ama "toplumu bilinçlendirme, aydınlatma iddiasında bulunan" bir sanat kurumunun sanatçılarının kendi haklarını arama noktasında yaşadıkları kopukluk yaşamaları iç acıtıcı geliyor bana; ki belki de DT'nin durumu tam da bu kopuklukta düğümlenmiş bulunuyor.

Çözüm: Yıllar öncesinden gelen DT-tiyatro yabancılaşması çok önceden aşılsaydı belki bugün daha aktif bir camia oluşmuş olurdu. Bu saatten sonra, bu idare ile çözüm ancak izleyicilerle kader birlikteliği edilmesinde yatıyor bence. DT silkelenir ve izleyicisiyle organik bir bağ kurar, tiyatronun neden vazgeçilmez olduğunu anlatır, izleyicisini arkasına alırsa güçlü bir adım atabilir. İzleyici-DT kopukluğu sürdükçe tiyatronun bir sanat mabedi olması geleneği her şekilde kaybedecektir.

DT'den gelen birilerine kapımız açık mı? Belki asıl soru şudur: DT'den gelen birisi özel tiyatroları, geliri az olan özel tiyatroları, özellikleri de çocuk tiyatrolarında oynamayı kabul eder mi?

İşte o sorunun yanıtı bizde yok...
 
Bitti mi sohbetimiz?

Özür...
Nerelere takıldım bir bilseniz. Lüfen siz "resimli anlatı" ile devam ediniz!

Ben de çizgi roman haberi girerken oğlanla boğuşuyordum.

DT ler hususunda benim şahsi görüşüm ve edindiğim şimdiye kadar diğer tiyatro sanatçılarıyla yaptığım diyaloglardan edindiğim izlenim. Güçlü sponsorluklarla özelleştirilmeleri daha doğru gibime geliyor.
Bu aşamadan sonra DT lerden bir şey olabileceğini düşünmüyorum açıkçası.
Zaten fırsat bulan istifa edip özel kurumlarla sözleşme yapıyor bile.

Aramızda kalsın ama eş-dost-akraba kurumuna dönüştürülen, özel tiyatrolara sahne, dekor, aksesuar, kostüm desteği yapması gerekirken yapmayan, kendi içinde ayak kaydırmalarla uğraşan bir kurumun bu kadar ayakta durmuş olması bile mucizedir. Aklıma gelen kurumun temizlenerek özerk yapılması ve sıkı denetlenmesidir (işletme ve etik bakımından, sanatsal değil). Sponsorluk kurtarır mı? Kurtarmaz. Çünkü her ülkenin kurumsal, kar amacı gütmeyen yüksek prodüksiyon yapabilecek tiyatrolara, sanata ihtiyacı var; ki ihtiyaç bizde daha fazla.


Resimli anlatı: Dedem Korkut'dan bildiğimiz (hikaye) anlatı geleneği Avrupa'da ve Uzak Doğu'da daha dramatik ve görselin olduğu bir arada olduğu farklı bir biçimde sunuluyordu halk ozanları tarafından... Avrupa'da "storytelling", Japonya'da "Kamishibai" gibi isimlerle anılan bu anlatı geleneği köy meydanlarında, zenginlerin malikanelerinde sunulurmuş. Kimi ozanlar müzik aleti kullanırken kimileri oyunculuk becerilerini ön plana çıkararak ses oyunları yapmaktaymış. Uzak Doğu'daki örnekte ise anlatı ustası yanında bir kutu taşırmış. Kutunun içinde belirli bir kurguyu takip eden görseller bulunurmuş. Anlatıcı her aşamada karakterlerin seslerini canlandırırken, rol keserken aşama aşama resimleri değiştirmekteymiş. Dinleyiciler aynı zamanda görseli takip ederek izleyici konumuna geçerlermiş.

Çizgi roman üzerine tez hazırlarken okuduğum Atlantis-Martin Mystere çizgi romanında ilk kez rastladığım "kamishibai" örneği beni bu araştırmaları yapmaya iten ilk örnekti onu belirtmek isterim.

İşte böyleyken böyle, bir gün ben de bir masal anlatmak, anlatırken aşama aşama resim yapmak, sonra da masaldaki karakterleri canlandırmak istedim. Daha önce sergilendiğine tanık olduğum bir tarz değildi. Ancak yapılması imkansız da değildi. Alışılmış klişe çocuk tiyatrosu yapısına ise hepten aykırıydı. Klişeler de pek umurumda değildi.

Böylece zaman içerisinde geliştirdiğim yeteneklerimi sergileyebileceğim bir oyun yazmaya karar verdim. Bu kısımda biraz klasik kaldığımı itiraf edeyim. Gülmeyen bir hükümdar vardır masalımda ve mutsuzluğunu bitirmek, ödül kazanmak için insanlar sıraya girerler.

Jonglör, sihirbaz, palyaço, silah meraklısı bir kovboy gelir saraya. Kovboy hariç herkes hükümdarı güldürür eğlendirir ama mutlu edemez. İzleyicilerden gelen en doğru fikre kadar ama...

Zaman içinde hikaye anlatmak, resim yapmak, sonra da kostüm değiştirerek rol canlandırmak hayli yorucu olmaya başladı. Haliyle bu üç görevi ayırmak zorunda kalıyorum ara ara. Bir arkadaşımız masalı anlatırken ben rollerimi canlandırıyorum, bir başka arkadaşımız da karakterlerin resimlerini yapıyor artık. Zaman zaman bize müzisyen de katılıyor, gitar eşliğinde canlı şarkı performansı ekliyorum oyunuma.

Özetle "Mutsuzluğun Resmi" oyunumuz farklı sanat disiplinlerini bir araya getiren yüksek performanslı bir çocuk oyunu oldu ilk sergilendiği günden beri.
 
DT kısmını söylemedim, okumadınızmı

Yeni okuyorum.
Farklılıkların her zaman önünde saygıyla eğinilmesi gereğine inancımla birlikte.
Bir üst aşamaya geçmek isterim. Tiyatrodan sinemaya geçiş aşamasında kurumsallaşma eksiğinden dolayı yaşanan sorunlar.
Bahsettiğiniz eş dost torpil v.s. kaynaklı içinden çıkılmazlar...
DT lerin bu durumunu fırsata çevirip bu aşamaları hızlandırabilir miyiz?

Belki ciddi bir özeleştiri yaşanır, hatalarla yüzleşilirse diyeceğim ama elde edilen olanaklardan kimler vazgeçer de memurluktan sıyrılarak gerçekten sanatçı olmaya karar verir işte bu muamma. Sonuçta Brecht oynamak değil biraz da Brecht yaşamak gerekir ki o tiyatro gerçekten insana insanı insanca anlatsın. Veya oyuncu "rol yapmak", "yaşıyor gibi oynamak" yerine yaşadığı bir yaşanmışlığı aktarsın.

Kendi kurumsal çabalarınızı geliştirerek belki DT lerden birini daha faydalı hale getirebilirsiniz.
 
Sponsor kendi işlerimizde işe yarayabilir ama DT'ye fayda kısmını açabilir misiniz?
 

Tümüne e-mail ile başvurabilirsiniz. Bence denemekte yarar var. Kaybedeceğiniz bir şey de yok. Biraz zaman ayırmanız yeterli olacaktır.

İndiriyorum hemen, teşekkür ederim.

DT lerin sorunu şu an ciddi tıkanıklık. Cesur birileri çıkıp el atmalı. Kanalize çalışmaları gerekiyor kanımca. Başka türlü acı çeken ve sıkıntı yaşayan sanatçıları görmek hoş değil.

Kesinlikle haklısınız.



 
 

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol