DİYALOG MÜZESİ

BÜLENT İPLİKÇİOĞLU İLE



 

480. DİYALOG

 

Erkan YazarganBülent İplikçioğlu ile birlikte.

3 Kasım, 15:38 · 

Sayın Bülent İplikçioğlu İLE DİYALOGDAYIZ. SORULARINIZLA KATILABİLİRSİNİZ:

 

İLK BÖLÜM:

 

-Merhaba Sayın Hocam,
Dinle kafayı bozduk sanırım?

 

Selam Erkan, evet.

 

-Sekülerizmi neden anlatamıyoruz?

 

Anlayacak dilden olmadığı için belki.

 

-Ben o yüzden cezaevinde yattım bir süre, devlet büyüklerine ve dini değerlere hakaretten..!

 

Evet.

 

-Hiç bulaşmasak?

 

Olmaz.

Aklı başında birine sürekli sen delisin denirse, sonunda delirir. Yöntem bu olmalı.

 

-Neticede inanç. Girdap gibi çekiyor.
Sekülerizmi bulaşmamak olarak anlatamaz mıyız?

 

Sorun inanmada değil, inananları istismar etmede. İsteyen istediğine inanır, kimsenin diyecek bir lafı olmamalı.

 

-İnanç "yeryüzünde Allah' ın dini hakim oluncaya kadar onlarla savaşın" diyor, ama?

 

Çok farklı inançlar var.

 

-Sanırım bizim seküler takımı da biraz mıymıntı?

 

Evet.


-Avrupa' da bu iş kotarılıncaya kadar ne acılar çekildi, neden örnek alamıyoruz..?

 

Başa gelmeden anlaşılmaz da ondan.

 

-Yeterince acı çekmedik mi, NATO Genel Sekreteri bile, "Türkiye kadar acı çeken bir başka ülke olmadı" diyor..?

 

Sanırım yeterli değil. 

Hocam, siz de çok katısınız. Yanılıyor muyum?

 

Tersine çok yumuşak ve demokratik olduğum için çok eleştiri alırım.

 

-Neden soruna bu şekilde yaklaşıp "Taksim' e bakın" diyeceğimize, "din devleti Ortaçağdır, felakettir, yıkımdır" diye açık açık yazmıyoruz?

 

Zamanında çok yazdım.

 

-Pekiyi, bizdeki komünistlerin ideoloji baskısıyla dindarların daha bi katmerlenmiş katılıklarına ne dersiniz, farkları nedirki?

 

Farkı yok derim.

 

-Sorun ciddi hocam.

 

Taksim' le iligili paylaşım dinle ilgili değildi bu arada...

 

-Aydın kesimi kuşatan ciddi bir sinsi komünist ekol hakim. Hem sinsiler hem provokatör.

 

Türkiye’ de komünizmin de iyi anlaşıldığı kanaatinde değilim.

 

-Neticede toplumcu, bireyi imha eden, zorba bir ekol.
İnsanların nefret etmesi doğal değil mi?

 

Toplumcu olmak bireyi yok etmek anlamına gelmemeli. Modern demokrasinin en can alıcı noktası da budur.

 

-Ediyor.
İzninizle diyalogumuzu paylaşmak istiyorum. Cesur bir kaç adam / insan okur belki?

Paylaşabilirsiniz.
Modern demokrasi de önce toplum için vardır. Ama çoğunluğun iradesinden önce gelen noktalar var: Hukuk ve adalet, insan hakları ve toplumdaki her türlü azınlığın çoğunluğun tahakkümünden korunması.

 

-Bireye karşı dincilerden daha acımasız, pervasız hareket ediyorlar. Dinciler nefs tezkiyesi deyip eziyor bunlar egoizm düşmanlığı...
Hukuk var ama uygulayan / uygulayabilen yok.

 

Türkiye'de komünistlerin bir etkisi yok, Erkan. Zaten hiç de olmadı. Ama din simsarlığı her zaman vardı ve etkiliydi.

 

-Keşke ben de aynı şeyi görsem fakat PKK başta olmak üzere ülkemizde varolan tüm siyasi sorunların kaynağında, adına ister toplumculuk, kamuculuk, sosyalizm veya komünizm... ne derseniz deyin, bu akım olduğunu görüyorum.
Amerikan karşıtlığı adı altında İran İslam Cumhuriyeti' ni bile savunuyorlar!

 

Bütün bunların panzehiri kan, inanç ya da ideoloji temeli üzerinde değil, vatandaşlık hukuku ilkesi çerçevesinde bilinçlen(diril)miş bir ulus. Başka çare yoktur. O bilincin ortaya çıkabilmesi için de elbette daha birçok şey gerekiyor.

Sorunun kökü tam olarak uluslaşamamak işte. Aynı zamanda bir bilim ve kültür toplumu da olan bir ulus olmayı tam olarak başaramamak.
Bilim ve kültür toplumu olmadığımız için, bu konudaki notumuz son derce düşük.

 

Şimdi radyo programına hazırlanmalıyım. Programları dinliyor musun?

http://ilef.ankara.edu.tr/…/the…/ilef/radyo/html5player.php…

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

-Merhaba Hocam,
Radyo Programı nasıl ilerliyor?

 

Günaydın.
İyi. Bu akşam 21:00’de “İtalya’dan Müzik” var.

 

-Ne hoş. Tüm dünyayı gezdiriyorsunuz.
Dilerseniz İkinci Bölümümüzde kasvetli konular yerine; insan denen canlının nelerden hoşlandığından bahsedelim?

Bu sabah bir Güney Amerika ezgisi ile kahvaltı yaparken kalkıp dans edesim geldi. Tarikat (insekt) lardaki cezbe ile discolardaki müziğin ritmine uyup kendinden geçmenin gerekçesi nedir?

 

Yaratılış. Bebeklerde bile ritm duygusu var.

 

-Coşku ile ilgili sizin düşünceniz ve tecrübeniz nedir, tüm canlıların enerji kaynağı Güneş ile nasıl bir bağ kurarız? (Bu arada gözden kaçırmışım. Yaratılış kelimesini kullanmışsınız. Yaratılış diye bir şey olabilir mi?)

 

Dini anlamda kullanmadım. Güneş’ in enerjisi olmazsa, elbette hiçbir şey olmaz.

 

- O halde, ağız alışkanlıklarından bahsedelim ve coşku ile kendini kaybedebilen insanın ritme kapılarak yapabileceği hataların etkilerinden devam edelim...
Sayın Hocam, - ayrıca bizim Diyalog Sanat olarak; akademik çevrelerle ciddi sorunlarımız var: Biz onlara "neticede devlet memuru olduklarını, sanata bu kadar müdahale etmemeleri gerektiğini söylüyoruz". Onlar da "ipe sapa gelmez, uçuk kaçık insanlar olduğumuzdan ve dizginlenmemiz gereğinden bahsediyorlar". Çözüm öneriniz nedir, ciddi bir kavga var aramızda..?

 

Kimlerle diyalog halinde olduğunuzu bilmiyorum.

Sanatı sonuçta sanatçı yapar, müdahaleyle kendine çeki düzen verene de sanatçı denilmez. Sanatın bilimini ve felsefesini yapmak ise başka bir şey olup sanata bir müdahale olamaz. Aynı şeye insan zihninin başka bir açıdan bakmasından ibarettir.

Coşku ile, insanın kendini kaybetmesi farklı şeyler. Coşku bilincin kaybolması demek değildir.

 

-Ben varlığımı sanatla kurguluyor, düzenliyor, ona göre yaşıyor, onun çevresinde dolaşıp duruyor, yazıyor, çiziyor, boyuyor, duyuruyor veya gösteriyorum. O da gösterdiğim kadar yani göstermediklerim daha çok. Akademisyen ise, genellikle ben öldükten sonra yapıp ettiklerimi inceliyor, sentezliyor, neticeye varıp kararlar yayınlıyor. O halde, haddinizi bileceksiniz diyorum. Ne kadar haklıyım?
İzninizle, alanınızla ilgili diğer bir soru ile devam etmek isterim: Sizdeki son bilgiye göre; Attila nasıl bir insandı, insanlığı nasıl etkiledi, günümüze ve geleceğe bıraktığı miraslar nelerdir, sanatçıya yaşarken soru sormak yerine öldükten sonra yüceltilmesinin sebebi nedir?

 

Akademisyenin yaptığı ile sanatçının yaptığı aynı şey değil ki!

Akademisyen sanat yapmıyor, sanatçı da bilim yapmıyor. Karşılıklı olarak had bildirecek bir durum yok. Birisi kendini ve evreni duygularıyla kavrayıp ifade etmek istiyor. Diğeri ise buna akıl ve mantık yoluyla, sistematik düşünceyle yaklaşıyor. Yani zihinler farklı çalışıyor.

Attila’ nın kişiliği konusunda objektif bir hüküm vermek son derece zordur çünkü kaynaklar tamamen Roma kaynakları. En büyük mirası ise, dünyanın en eski turistik şehirlerinden Venedik.

Sanatçıya yaşarken soru sormaya gerek yok bence çünkü cevabı ortada olmalı. O cevap tam ortada değilse, sorun onu inceleyende değil elbette.

-Kültürü çok derin köklerden gelen bir maya olarak ele aldığımızda; Mete ve ondan önce Teoman ile sonrasında Attila' ya uzanan bu mantar, ağ, doku, ilişkiler bütünü, çekip çevirme sistemleri veya en özünde bize ait töre dediğimiz yazılı olmayan yasalar bütününden, günümüzde ne tür ŞEYLER bulabiliriz, bu yöntemle gelecek kurgulamak mümkün müdür?

 

Hayır, mümkün değil.

 

Biz çok iyi bildiğimiz, yani kaynakları oldukça çok olan Roma Kültürünü bile tam anlamış değiliz. Yeni şeyler öğrendikçe daha ne kadar çok şey bilmediğimizi anlıyoruz. Roma Kültürünün bıraktığı miras ve modern dünya üzerindeki etkileri ortada. Ama geleceğimizi bununla nasıl şekillendireceğimiz hiç belli değildir. Hakkında çok daha az şey bildiğimiz bir alanla geleceğimizi nasıl şekillendirebiliriz!

 

-Attila' nın "... tanrı, cennet ve cehennem uydurdunuz" sözü doğruysa, bu sözden ve sözün sahibinden ne gibi çıkarımlarda bulunabiliriz?

 

Bunun kaynağını yazarsanız bakarım.

 

-Çok meşhur, malum bir söz, yaygın: "Soğuktan korktuğunuz için Güneşi takip edip duruyorsunuz. Ölüm gerçeğini kabullenemediğiniz için tanrılar, cennet ve cehennem uydurdunuz".

 

Bu kavramların nereden geldiğini anlamak için sadece Attila’ ya bakmaya gerek yok ayrıca, insanlık çok daha öncesinden bunların insan zihninin bir ürünü olduğunu anlamıştı.







 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol