DİYALOG MÜZESİ

HARİKA ÖREN İLE

369. DİYALOG: "WAUW DİYORUM"

Efece Haber'de Yazı İşleri Müdürü, Anayurt Gazetesi'de Köşe Yazarı ve birdemetnergis.com'da imtiyaz sahibi. İstanbul'da yaşıyor.

Sanatta mizah nedir, kültür köklerimizde mizahı nerelerde bulursunuz?

Süper bir soru... Mizah yaşamın tam ortasındadır. Kelimelerle anlatılamayacak tabu konular bile mizahla (fıkra-karikatür-atışma) kolayca ortaya konur.

Bence Divan Edebiyatı'na kadar uzanan ve belkide daha öncesine yayılmış kökleri olabilme ihtimali vardır.

Detaylandırırsanız sevinirim.

Dünyanın ilk karikatüristi İngiliz ressam William Hogart'tır. O şaşırtan mizah yeteneğiyle, karikatürün sanat haline sokmuştur. Bu bana hep öncelikle çizginin gücünü hatırlatıyor. Kelimeleri çizgilere dönüştüren ve sonrada renklerle boyutlandıran bir karikartür sanatcısıdır, Hogart.

Sıkıntımızı dağıtıp yüzleri güldüren mizahın, Türkiye'de ki tarih yazılımı ise hayal gücü geniş ozanların deyişleriyle bir ateşin başında ortaya çıkmış olabilir. Güldüren fıkraları içine alan çok eski kitaplar vardı, babamın kitaplığında. Fıkra anlatmayı çok severdi. İsmi Latife yada belki Letaif olan bir kitap hatırlıyorum. Ve belki de ''Gölge etme başka ihsan istemem'' diyen fıçı içinde ki Diyojen'e dayanır, mizahın tarihin derinliklerine uzanan sanatta mizah...

Resimli mizah dergilerinin hayatımıza girişiyle, çizgisel anlatım daha bir sanata bürünür.

Boşluk doldurması bakımından diğer dallarla bütünleştirdiğinizde rolüne değinirseniz, eleştiri geliştirme kaabiliyeti bakımından da özellikle sanatçının bizzat kendisinin eleştirilmesi veya özeleştiri geliştirmesine katkısı nedir?


Yani sanatçı kendisiyle alay edebilmeli midir?


Mizah sanatın içinde kendine yer açtığında tabi ki ucu sanatçının kendiyle dalga geçebilmesi konusuna dayanıyor. Bu da özeleştirinin altını çizmemize yol açıyor.

Mizah akıl işi, zeki düşüncenin, gerçeği gülümseyerek ve gülümseterek ortaya koyabilecek algı gücünün üretisidir. Özelştiri de zeki ve farkındalıklarının farkında olanların kendilerine yapabilecekleri bir katkıdır.

Özgür düşünce, her zaman ürettiklerimizden çok ileridedir. Kendini yada ürettiklerini mizahi alanda eleştirme özgürlüğüne sahip olmak çok özel bir kişilik gerektirir. Tahammülsüzlüğün kaynağı nedir, sizce? Kendi gerçeğini, bütünüyle red etmeden, kuşkusuz bir bakış açısıyla ele alıp, üretilerini ironik bir yapıyla eleştirebilen kişinin , bence paha biçilmez bir içsel durumu vardır.

Tahammülsüzlük = Bilgisizlik ve görgüsüzlük... Bence böyle çünkü donanımlı insan, dinlemesini ve anlamasını öğrenmiştir, savunmaya geçmez, emindir.

Gelecek planlarında mı hata yapıyoruz veya beklentilerimizde mi, siz planlamalarınızı neye göre yaparsınız, ne kadar esneksinizdir?

Sanatsal, mizahi yoksa sosyal yaşamı mı kapsayan bir sorudur bu?

Kapsama alanı çok geniş.. Genel anlamda dünyanın bilimsel araştırmaları en üst düzeye ulaşmışken; evet esnek bir yapı koruyorum. Çünkü eğilemezsem, kırılırım. Bu da hiç işime gelmez. Uyum sağlamaya çalışıyorum.

Doğru, gelecek planlamasında hatalıyız. Bir ileri iki geri giden Mehter düzenini terk edemedik. Eğer hala sanata değer verip Güzel sanatlar Okulu açmış, Abdülhamit'in suretinin bir heykel üstünde ki çizimi infial yaratıyorsa; planlamada büyük bir hata vardır.

Sanat bağlamında bireysel gelecek planlarınızdan bahsetmek ister misiniz?

Hem yazın hem resim sanatının içinde olarak, iz bırakmak konusunu son derece önemsiyorum.

Dokuz kişisel sergi, 1 fotoğraf sergisiyle kendime ait bir sanatsal çizgi oluşturmanın çabasındayım.

Köşe yazılarımla da, sanatın nabzını tutarak, sanatın tarihine yoldaşlık etmeyi ilke edindim. İnsan-yazı-resim-fotoğraf bağlamında yürüdüğüm yolda, özgün bir yürüyüşdeyim.

Resimle ilgili son dönem üretimlerinizden bir kaçını görebilir miyiz, daha sonra özellikle resim sanatı çevresinden / çevrenizden bahsetmek isterim..?
 
 
 
Okurum. Hemde çok okurum.
 
Şanslıydım çünkü babam Hikmet Öner, edebiyatla çok ilgiliydi ve evimizde büyük ve özel bir kütüphanemiz vardı. Ünlü ''Türk Destanları ve Atatürk'ten Yankılar'' isimli yayınlanmış iki kitabın hazırlık süresinin içinde yer aldım. Yeni yayınları takip ediyor ve daha çok gelişim kitaplarını okuyorum. Seyahat anılarını okumakta bir diğer tutkum... Dışarı çıktığımda mutlaka kitapcıma uğrarım. Başucumda daima üst üste birkaç kitap bulunur. karışık okumayı severim.
Çabuk okurum. Okuma oburuyum diyebilirim. Tabi bu arada sanat olaylarını takip ederek, açılışlarda bulunmaya çalışıyorum.

Bu arada ArtCRITICS'i arada takip ettiğimi söylemeliyim. Böyle değerli bir e-yayın gerçekleştirdiğiniz İçin teşekkür etmek isterim.

Diyaloglarımızı da okuyor musunuz, şimdiye kadar 370 den fazla diyalog yayınladık, sanata dair?

Bazılarını okudum. Yaptığım iş nedeniyle zamanla yarışıyorum. Her platformda faal olmak zorluyor.

Diyalog sanat'la platformumuzla ilgili eleştirinizi alabilir miyim?

Eleştiri değil ama övgü alabilirsiniz. Sanat yaşamla paralel yürüdüğünde, yaşamın zor yanlarına daha kolay tahammül etmemizi sağlayan; yarattığı heyecan dolu etkisiyle, ruhu doyuran aydınlatıcı gücüyle, yolumuzu aydınlatan etkinlikleriyle, dünyanın vazgeçilmez yaratılarından biri olarak yerini korumaya devam ediyor.

Sanat, birleştirici gücüyle, farklı ülke ve kültürleri bir araya getiren, insanları birbirine yaklaştıran, ortak bir değerdir. Ülkemizde bunun gözardı edildiği dönemlerden geçerken, sanat üzerine düzenlenen, sanatla dialog bence çok önem arzediyor.

Bize gelen eleştirilerin başında, mesaj yoluyla yazışmaları olduğu gibi yayınlamamız geliyor. Oysa amacımız zaten farklı bir yazın geliştirerek herkesin avcunun içine sunabilmekti ve mobil uygulamalarından diğerlerine varıncaya kadar ücretsiz ulaşabildikleri binlerce konuyu yazıştık.

Lâkin henüz yeterince değerlendirilebildiği kanısında değiliz


Okumayı sevmeyen bir toplumda bu kadarını yapmış olmak bile bence övgüye değer. Kendine güvemneyen yazışmasın derim.

Motto'muzu nasıl değerlendirirsiniz: "Diyalog Müzesi"..?

Süper... Demin bir benzerini ben size yazdım. "Sanatla nefes alarak yaşamaya devammm" derim. Belki de dolayısıyla dokunmak istemiyorlardır

Acaba hata mı yaptık "diyalog müzesi" derken?

Bence okumak ve yazmak istemiyorlar. Ressamların büyük çoğunluğu yazmak istemez. ''Bana resim de yapayım, aman yazmayayım'' der. Yazmak başka bir yetidir. Bence bunun sebebi budur.

Aramızda kalsın ilköğretim bilgilerine haiz olmayan binlerce ressamımız var..?

Aramızda... Hem de nasıl! Resim yapmakla boyamak arasında ki farkı bilmeyen..

Size birde fotoğraf sergimden 2 örnek göndermek isterim.

Burada sadece sizin diyologlarınız mı yayınlanıyor?

Şimdiye kadar 370' den fazla diyalog yayınlandı ve tümünün alt bölüm ekleri mevcut.

Dallara göre ayrım yapıp sanatçılarımızla birebir yazışmaları editten sonra yayınlıyoruz. Üç senelik bir birikim... Yayınlanmamış 500 civarı diyalogumuz daha var.


"Wauwwww" diyorum.

Fotograf serginizden örnekleri de görmek isterim tabii zevkle...
 
 
 
Çok teşekkür ederim, söyleşi için.

 

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol