DİYALOG MÜZESİ

MEHMET GÖLEBATMAZ İLE

148. DİYALOG
MAĞARA KARİKATÜRÜ

Merhaba
Mağara karikatürünü yazışmak istemiştim.



Sanatçılar genellikle eserlerini sorgulayanlara; "ne anlıyorsanız odur..." şeklinde cevap vermeyi tercih ediyorlar fakat bizim için bir ayrıcalık yapıN ve bu karikatürü detaylı anlatın!
 

Ben yine karikatürümü anlatmayayım ama seni zahmetten kurtarmak için ip uçları vererim. Analizi kendin yapabilirsin!

Öncelikle aşağıda daha önce çizmiş olduğum karikatürleri. Çizildiği tariher ve o tarihteki olaylara göre inceleyin!

*28 Şubat döneminde Askeri nasıl eleştırdiğime bak,
* Nato Libya'ya Haçlı seferi yaparken destek sunan Tayyip'i nasıl eleştirdiğime bak.
* Düşüncesi nedeniyle bir dönem içeri tıklan radikal dincilere verdiğim desteğe bak.
* Apo'ya ve tayyip'e eleştirime bak..!

Diğer çalışmalarımı incele. Terör ve teröriste yaklaşımıma bak!
Bunlar size fikir verecektir.

Neden açıklamadığımı ise bundan on sene önce yazdığım ve çeşitli dergilerde yayınlan "gizemin gücü" isimli yazımı okuyarak anlayabilirsin!

Bunları yaptığında eminim karikatürümü sana anlatmama gerek kalmaz. Şifresini kendin çözersin.




GİZEMİN - BULMACANIN GÜCÜ ( Mehmet GÖLEBATMAZ )

Bretislav KOVARIK’in bir eliyle kedisini seven, diğer eliyle yem atan yaşlı kadın karikatüründeki bu gücün kaynağı nedir?
Acaba kuşlar karikatürde gösterilmiş olsaydı, istenen etki bu kadar yoğun ve çarpıcı olarak verilebilecek miydi?



Şüphesiz yanıt kuşların gösterilmemesi olacaktır. Bu doğrultuda tercihi kullanmak, mizahın bulmaca yanını harekete geçirmek için gereklidir. Sanıyorum çizer de bunu oldukça bilinçli yapmıştır. Acemi olmayan; her çizer, yazar ve şair bunun farkındadır ve yeri geldikçe uygular. Ustalık ise bulmacanın zorluğunu ayarlamaktadır. Bu zorluk ise; çizerin (diğer sanat dallarını geçiyorum), izleyicisinin veya her ikisinin birden kültürel, zeka düzeyi, tercihleri, yayınlandığı veya sergilendiği ortamlara göre ayarlanacaktır. İster çizerin, ister izleyicinin yetersizliğinden anlam karanlıkta kalmış, ileti aktarılamamışsa ciddi sorun var demektir. Zaten bu nedenle yabancı ülkelerde zeka testlerinde, yazısız karikatürler de kullanılmaktadır. (1)

Örnek karikatürümüze dönersek; Kuşların gösterilmesi espriyi zayıflatacak fakat kavranmasını kolaylaştıracaktır. Aynı karikatürü alt veya balon yazılı olarak çizersek (yaşlı kadın, kedisine: “bekle canım! birazdan kuşlar yeme gelir, sende yakalar, karnını doyurursun!..”) espri oldukça zayıflayacak. Sadece kediye şöyle bir bakmak yeterli gelecek, zoraki gülümsetecektir. Çaba harcanmadan kazanıldığı içinde bellekte fazla kalmayacaktır. John Morreall’in gülme üzerine kaleme aldığı görüşlerinde de benzerlik vardır: “... Eğer çözüm hemen bulunur ve fazla enerji gerektirmezse, bunun sonucunda gülmeyiz. Ama çözüme kolayca ulaşamayıp hayal kırıklığı ve gerginlik yaşarsak, çözümü bulduğumuz zaman, büyük bir olasılıkla duygusal değişim yaşarız. Çözüme henüz ulaşamadığımız an, tüm dikkatimizi ve çabamız bilmecenin üstünde toplanmıştır, büyük bir gerginlik içindeyizdir, ama sonuca ulaşıp bilmeceyi çözdüğümüz an, bu gerginlikten kurtuluruz. Bu duygusal değişim bize zevk verdiği için de güleriz. Benzer bir biçimde bir atletizm yarışmasını ya da bir oyunu kazanmamızda, eğer o yarışma ya da oyun bizim için gerçek bir mücadele gerektirmişse, gülmeye yol açar...” (2)

Aynı kural siyasette de geçerli değil mi? Öyle olmasaydı yüz binlerce emekçinin canı kanı pahasına getirilen reel sosyalizm ve sosyal haklar yeni kuşaklar tarafından kavgası verilmeden bu kadar kolay teslim edilir miydi?

Karikatür sanatındaki bu gizemden yararlanma, diğer sanat dallarında da çok yoğun olarak kullanılmaktadır. Resimde 17. yüzyılda Caravaggio tarafından bulunan “tenebrizim” ( koyu gölge ) tekniğinde; Objeler ve figürler karanlık bir odaya konulmuş ve sonra mumlarla hafifçe aydınlatılmış gibidir. Yaratılan etki gizemli sahneler için oldukça elverişlidir. (dramatik ve dinsel gizemli sahneler için yoğun kullanılmıştır) Görüldüğü gibi obje ve figürlerin belirsiz gösterimi bile gizem oluşturmakta, sanatçının izleyiciye aktarmak istediği düşünsel iletiyi kolaylaştırmaktadır.

Gizemin çekiciliği ve anlatım gücü şiirde de kendisini göstermekte, bu nedenledir ki; 18. yüzyılda sembolizmin öncüleri kabul edilen Baudelaire,Verlaine, Rimbaud, Mallarme isimli dört şair; gizeme dikkat çeken yeni bir öneride bulundular. “... Şiirde anlamın çok açıklıkla kendini dışavurmasına, basitleştirilmesine, biçimsel olarak düzyazıyla birbirine çok yakınlaşmasına karşı, şiirde gizemin kendini zor eleverirliliğin üstünde durup, şiirin içeriğine ve biçimine bir tül perde çekilmesi gerektiğini söylediler. “ (3)

“...
Güzel gözler tül ardından görünsün
Gün ışığı titremeli şiirinde
Ak yıldızlar maviliğe bürünsün
Ilgıt ılgıt sonbahar göklerinde
...” (4)

Kemal Özer de anı kitabında; “...Ece Ayhan’ın sonradan hiçbir kitabına almadığı bu şiirde, şimdi düşünüyorum da, asıl dikkatimizi çeken eksiltili anlatımı olmalıydı. Dizeler arasında birebir bağlantıya önem vermeyen gizemli hava, şiirin anlaşılmasını belki güçleştiriyordu, ama içine aldıklarıyla değil, dışarıda bıraktıklarıyla okuyanın merakını sürekli uyanık tutuyordu. Açıklanamayan bir şey vardı o şiirde, çekimine katılmaktan kendinizi alamıyordunuz.” (5) Diyerek gizeme dikkat çekmektedir.

Karikatürü incelememize başka bir açıdan devam edersek, ayrıca ; kuşların gösterilmemesi izleyicilerinde değişik yorumlara neden olacak, değişik etkiler yapacaktır. Her izleyici karikatürdeki gizemli kuşları kendi çevresinde ( mevsim, bölge) o an çok gördüğü veya çeşitli nedenlerle belleğinde bulunan kuş cinsi ile dolduracaktır. Kimisi serçe, kimisi kumru, kimisi saka kuşu ama mutlaka izleyicinin spesifik dünyasına uygun.

Tam bu esnada Ahmet Arif ustadan alıntılarsak “... kafiyeye uyar gidersin. Pek çok değerli abimizin şiirleri öyledir. Güzel şiirlerdir ama bir ses olarak kalırlar. Hayata uygulayamazsın. Hayatın içinde onu göremezsin baktığın vakit.” (6)

Böylece karikatürümüzdeki kuşların gösterilmemesi bile, karikatürü mevsimlerden, coğrafi bölgelerden, zamandan, kişi ve kültürlerden ayrıştırarak, ayrıca ona ölümsüzlük vermektedir. Karikatür her zaman güncel, izlenilebilir kalarak, çizildiği zeminin durağanlığına inat nefes almakta, yaşamaktadır.
Çizerimizin iletisini şifrelemesi bir sır perdesinin arkasına saklayarak vermesi, şüphesiz izleyicisinin çalışmasına; bilinciyle, bilinçaltıyla, sezgilerle tüm merakıyla yaklaşarak izlemesini sağlamak istemesinden kaynaklanıyor olmalıdır. Bu şekilde tüm duyumların kullanılarak yapıtın üretilmesi ve anlaşılması, sanatçıyı ve izleyiciyi daha üst algılama düzeyine çekecektir. Bu noktada hemen belirtmek gerekiyor ki siyasi tercihler devreye girmektedir.

Aziz Nesin bir sohbetinde (Samsun Eğit-Der) anlattığı gözlemini buraya aktarıyorum; ”..Amerikan çocuk boyama kitaplarında, fırçanın suya batırılarak kitap sayfasına sürülmesi ile obje ve figürlerin renginin kendiliğinden ortaya çıktığını, oysa sosyalist ülkelerdeki çocuk kitaplarında ise çocukların yaratıcılıklarını engelleyecek bu tip teknik maskaralıklar değil, yaratıcılıklarını geliştirecek yöntemler kullanıldığını” aktarmıştır.

Egemen sınıflar için algılayan, sorgulayan beyinler potansiyel tehlike oluşturduğundan, düzey sürekli aşağı çekilmeye çalışılmaktadır. Bunun için değil midir? her sanat dalında gerçek sanatçılar sefalet içinde, her türlü olanaklardan yoksun üretmeye çalışırken, özgürlükleri ellerinden alınıp, yaşamlarına son verilirken, devletin ve tekellerin yazılı ve görsel iletişim araçları sözde sanatçıları pompalayarak besiye almaktadır. Hangi kanalı açsan karşımıza, etini sergileyen insanların, kulak tırmalayıcı müzikleri ve iğrenç muhabbetleri çıkmakta. Her nasılsa yasal olarak konulması gereken kültür sanat programları (şüphesiz bunlarında niteliği tartışılır) ise gece yarısı yayınlanmaktadır.

Hitler’in propaganda bakanı Göbels; “Führer’in kültüre, ihtiyacı yoktur. Kültürün adını duyunca tabancama mermi sürüyorum.” demiştir. (7) Egemenlerin bilinçlendirmemeye yönelik bu seçkisi tesadüf olmasa gerek.

Son söz olarak; yazımda, alıntılama gereksinimi duyarak bir tür kolaj yaptığım (bazı yerlerin tutmamasını göze alarak) değişik sanat akımları ve bazı sanatçıları bu gizemden-bulmaca tekniğinden yararlanarak arzu etmediğimiz, katılmadığımız sonuçlara ulaşmışlardır. Bizim arzumuz, daha öncede belirttiğimiz gibi çizerin ve izleyicinin algılama, kültür düzeyini yukarı çekmektir. Yoksa egemenlerin pisliklerini bir sis perdesi arkasına saklamak değildir...

DİPNOTLAR
1. Turhan Selçuk, Grafik Mizah, sf.194 - 244
2. John Morreall, Gülmeyi Ciddiye Almak, sf. 69
3. Aydın Şimşek, Siyasal Tarih Sürecinde SANAT ve İKTİDAR, sf. 139
4. Paul Verlaine, Şiir Sanatı
5. Kemal Özer, İkinci Yeni’den toplumcu şiire, sf. 42
6. Ahmet Arif, Hasretinden Prangalar Eskittim
7. Tan Oral, Yaza Çize, sf.181
 
 

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol