DİYALOG MÜZESİ

ASENA AKAN İLE

372. DİYALOG: ÇOCUKÇA

Freelance Musician ve Musician'da çalışıyor.

Çizginin dışına ilk çıkışınızda ne hissettiğinizi merak ederim, "çizgi dışına çıkmak ve üretim" denilince ne anlamalıyız?

Çok güzel soru. Beş yaşımda hissettiğim şey sanırım

O çocuk halini yakalamak benim için çizgi dışılıktır ve öze yaklaşmak.

Kimin ve neyin?

Herkes için kendinin... Kendi özüne yaklaşabildiği ölçüde insan bana göre çizgi dışına çıkar ama kolay bir şey değil, sürekli idman gerektiriyor.

Picassonun buna yakın bir sözü var "ne kadar uğraştıysam çocuk gibi resim çizemedim" diye. Bilmiyorum sorunuzu yanıtlıyor mu tam ama benim için bu

"Başkalarından cümleler almadan sadece kendi cümlelerimizle ifade etmeye başlamak" çizginin neresidir?

Hepimizin aracı olduğuna inanıyorum dünyada ve bazı ruhlar bazı şeyleri benzeri şekilde ifade etmişler. Picasso' nun cümlesini sevdiğim için paylaştım. Sevdiğim şeyleri önyargısızca, özgürce yapmak benim için çizgi dışı olmak, çocuk olmak işte tam da bu benim için...

Sizde Mustafa Kemal ATATÜRK ne ifade eder, bağımsızlık ve bireyle ilgili ondan öğrendiklerimiz nelerdir?

Mustafa Kemal Atatürk benim için "kendinden, kendi yaşamından bağımsızlaşacak kadar" özgür olmayı temsil ediyor.

"Bir gün bilim benim söylediklerim bilimle ters düşerse, bilimi seçin" diyecek kadar kendinden bağımsız bana göre... Benim "aracılık "tanımıma çok denk düşüyor en çok bu yönünü örnek alıyorum.

"Sanat dokunur" sözünden ne anlamalıyız, sizde ne çağrıştırır?

Var olana eleştirel yaklaşıp, gelişmek isteyen, iyiyi daha, güzeli arayan kişinin ruhuna dokunur ve isterse onu iyileştirebilir. İlerlemeye, gelişmeye, özeleştiriye kapalı olanın ise sinirine dokunur, ve onu bir canavara dönüştürebilir bunları çağrıştırdı.

Sanatta mizah nedir, kültür köklerimizde mizahı nerelerde bulursunuz?

Sanatta mizah; sizi kendi gerçeğinizle yüzleştirip, farkındalığınızı arttırıp, özeleştiri yapmanızı sağlarken sizi güldürebilen yerdir.

Eleştiri ve özeleştiriye katkısı nedir?

Mizah mesajları yaratıcı ve yapıcı verebildiği ölçüde "eleştiri" ve "özeleştiri"nin artmasını sağlar ki bu da kişi ve toplumun gelişimini hızlandırır.

Sanat camiamızın "burnundan kıl aldırmayan" tavırlarına karşı mizah ne gibi katkı verebilir?

Sanatçılar kendi görünüşlerinden, görüşlerinden sıkılıncaya dek yılmadan ayna tutmaya devam edebilir , etmeli...

Kendinizle alay ettiğiniz, kendinizin mizahını geliştirdiğiniz olur mu, örnek rica edebilir miyim?

Küçüklüğümden beri oluyor dengemi kaybedip neyi-neyimi abartmışsam hemen arkasından gülerim kendime; ses tonum biraz otoriter çıkmışsa mesela o anda "dedi kraliçe" vb. diye düzeltirim kendimi... heyecanlandığımda sakarlığıma gülerim, komik sesler çıkartırım, zaten çoğu kez bir çizgi film kahramanına benzetirim kendimi, o yüzden zor olmaz benim için kendime gülmek...

Öncelikle tebrik ederim
Sanatçılarımızın burnundan kıl aldırmamasının nedeni nedir?


Çoğu şeyin altında sevgi ve kabul görme ihtiyacı yattığına inanıyorum, ben.

Kendini bir şekilde -belki toplumun istediği yönde- belki her şeyi bilen, üstün yetenekli, çok güçlü biri gibi gösterme isteği, motivasyonu buna sebep olabilir. Kişi buna koşullanmış da olabilir. Bunların dışında/yanında kendi egosuna hizmet etmeyi seçmiş de olabilir.

Üzerlerinde bu denli yoğun bir baskı ile yaşamak zorunda kalmak aynı zamanda sanatlarını da törpülemiyor mu, onlara ne önerirsiniz?

Elbette, bence kişinin kendi özgür bırakabilmesiyle doğru orantılı olarak yaratıcılığı artar. Dış baskılar değil kastettiğim, kişinin kendine biçtiği yaşamdır belirleyici olan. Kimseye öneride bulunmak haddime değil, ancak insanların kendi güçlerinin, değerlerinin daha çok farkına varıp, bu değeri diğer insanların görüşlerine, tepkilerine bağlamamalarını dilerdim.

Kendini aşırı önemsemek ile hiç önemsememek aynı bana göre. Çevreden hatta kendinden bağımsızlaşabildikçe, doğanın bir parçası olduğunu hissedebildikçe insan huzur ve mutluluğua bir adım daha yaklaşıyor sanki ancak herkesin yolu kendine tabi.

Sevgiyle.

Katkınız için teşekkür ederiz.

Sevgiyle kalınız...
 


İKİNCİ BÖLÜM: 

"Kabuğunu kırmak ve sanat" denilince ne anlamalıyız, örneklendirir misiniz?
 Beş yaşında girip 5 yıl süreyle devam ettiği 'keman bölümü'nden "parmakların kısa" gerekçesiyle gönderilip; o parmaklarla duvarlarını aşındırmayı hiç bırakmadığı konservatuvarın 'opera bölümü' sınavında şarkının yarısında apar topar odadan çıkarılmasına rağmen ikinci yıl kazanıp, mezun olduktan sonra "kim neden dinlesin senin bestelerini, cover yap" , "bu albüm satmaz" nağmeleri arasında yılmayıp; müziğiyle kendini ifade etmeye devam edip, aynı parmaklarla bas gitar çalmaktır. Bir de tüm bunlar olurken egosuna teslim olmamak, özünden uzaklaşmamak için kendi kabuklarını sürekli kırıp, kendini özgür kılmaktır :) nacizane...




Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol