DİYALOG MÜZESİ

SİBEL ÇAYIR İLE

349. DİYALOG: YAZARLIK ATÖLYESİ
Kumran Yayınları, Mandalin Basın Yayın Reklam ve Yazar'da çalışıyor. İzmir'de yaşıyor.
 
"Sanat için sakin bölge, güvenli liman" denilince ne anlamalıyız?
3 Ekim 21:06

Merhaba Cabbar Bey, sorunuza kısaca cevap verilicek olursa: '' Sanat için sakin bölge ya da güvenli liman denilince aklıma kesinlikle bilinçli ve bazı adap ve kaideleri bilinerek yapılan sanat gelmektedir". Günümüzdekilerin aksine sanat için yapılan her şey mübah değildir. Sanatın hangi dalında var olmaya çalışırsak çalışalım bilinçli, saygın, bilmediklerimizi de öğrenmeye çalıştığımız bir yolda yürümeliyiz.
 
Sizce sanatın toplumsallaşmasının önündeki engeller nelerdir, çözüm önerilerinizden bir kaçını rica edebilir miyim?

Kısaca özetliyeyim: "Sanatın önündeki en büyük engel bilgi eksikliği ve cahilliğe doğru ilerleyen bir toplum. Dahasında en büyük sorunlarından bir diğeri önemsenmemesi ve kolaya kaçılmasıdır. Çözümse insanın kendine koyduğu engelleri kaldırması ve "bilmemek ayıp değil öğrenmemek ayıp'' mantığıyla durmadan devam etmektir.
 
İnsanın kendisine koyduğu engelleri açabilir misiniz?

Bu devirde... Diye başlamak o üç noktada her manayı dile getirmiş olmak isterdim ama.... Şöyle yazayım, bana göre ben 'oldum, şuyum buyum v.b.' diyen biri asla nokta dahi olamamıştır. Hadi geçelim bunu bi kenara, o engeller sadece ve sadece bilinçle okumakla gerçekten istemekle geçer. Tabii ki insanlarda ne kadar heves, ne kadar istek bıraktılar o muamma!
 
Arzuların kırılmasını sonraya bırakırsak, sürtüşmeler ve yükselme istekleriyle birlikte de değerlendirirseniz, "sanat zaten yükselten ve değerlendiren bir şey değil mi, neden istifâde edemiyoruz?"

Çünkü korkutulan ve uzak tutulan bir zihniyet var Atatürk' ün sanatsız bir millet... İle başladığı sözlerini ve ne kadar haklı olduğunu anlayanlar genç nesilin takılan at gözlükleri dışına çıkmasını sanırım istemiyor. Ve bir çok art niyet... Bunun en büyük örneği kapatılan tiyatrolar, opare binaları v.b. yerlerdir.
 
Atatürkçülerin sanatın üzerine abanıp / kapanıp kimseye göstermeme çabalarını nasıl eleştirirsiniz bu durumda, neden kendi varlığımıza sahip çıkamıyoruz?

Baskı olabilir mi sizce?
 
Ya da bu zamana kadar herkes bi şeyleri seçip sömürmedi mi yeteri kadar! Din, devlet Atatürk v.b.
 
Şuradan gidersek daha bir açılım kazanacağız kanımca ne dersiniz: "Herkes elinde var olanı sıkı sıkıya tutmaya çalışırken bazen de canını çıkarabiliyor..."

İşte tek gerçek.
 
Sürdürelim lütfen... Okuyucularımızın da zihinlerine soru işaretleri bırakarak ve onlarında çözüme katılmalarını sağlayarak neler yapmalıyız?

Her şeyi bırakalım bir kenara "SAĞLIKLI YAŞAM İÇİN, HÜR BİR ZİHNİYET İÇİN, BİLİNÇLİ VE DÜZGÜN BİR NESİL İÇİN SANATIN HER DALI BİZE IŞIK TUTAN TEK YOLDUR". Bunun içinde olan herkes; bunun uzak yakın ilişkisini paylaşmalı, özendirmeli hatta tüm ücretsiz faliyetler takip edilip duyurulmalıdır.
 
Oysa yukarıda da değindiğimiz gibi "elde var olana sıkı sarılma" dolayısıyla o beklenilen patlamaları bir türlü gerçekleştiremiyor olabilir miyiz, neden kendimizi sürekli kavgada hissederiz, acaba birileri bize tuzak mı kuruyor?

Bütün tuzaklar yanı sıra "çekimsemede" ortada kalan bizler en büyük tuzağı kendimize yine biz kurmakta en büyük kötülüğü yine biz yapmaktayız belki farkındalıkla belki de hiç anlamadan.
 
O halde farkına varmışken (okuyucularımızla birlikte) hangi adımlarla devam etmemiz gerekir, kendi çabalarınızla bütünleştirirseniz neler ortaya çıkabilir?

Yazımızın başından beri işlediğimiz ana tema "önce istek ve farkındalık" dahasında "eğitimsiz hiç bir işin layığı ile olmayacağı"... Demekki önce isteyecek bunun önemini bilceğiz. Dahasındaysa imkanlarımız dahilinde bilmediklerimizi öğrenmeye çalışacağız. Sanırım izlenecek en doğru yol eğitimin ışığında bilinçli sağlam adımlarla ilerlemek.
 
Bu aşamada gerçek sanatçıya düşen görev nedir (yazı sanatını da bir sanat dalı kabul ettiğimize göre), bireysel enerjilerinin yayılması için daha neler yapmalılar?

Naçizane, "ben bu işin ehliyim" diyen her sanatkarın en az bir branşını isyeyenlerine, imkanları varsa ücretsiz vermelidir. Tamam herkesin imkanları kısıtlıdır fakat bu yol çok sağlıklı ve bilinçli yollar açacaktır. Hem sanatçı, hem daim olmak isteyen kişi için...
 
"Eski yöntem" diyorsunuz o halde, her usta en az bir kaç kalfa ve çırak eğitsin..!
Yeni yöntemler nelerdir?

Bilgi öğrettikçe anlam kazanır zaten. Misal, ben 11 yıldır yayıncılık sektöründe olan biri olarak açılan bir dernekte yaklaşık 21 kişiye Yazarlık Atölyesi başlığı altın da hafta da bir gün bildiklerimi paylaşıyorum. Eee, ne demişler "herkes kendi kapısının önünü süpürse her yer tertemiz olur".
 
Harika bir şey yapıyorsunuz kutlarım. Yazarlık atölyesinden devam edelim dilerseniz..?

Teşekkür ederim.
 
Yazarlık Atölyesi nasıl kuruldu, nasıl işliyor ve sizin katkılarınız ne düzeydedir, gelecek planlarınızda neler var?

İzmir de açılan bir dernek ile başladı. Açılan derneğe gidip "gönüllü klüp kurabileceğimi" belirttim ve dernek yetkilileri çok memnun oldu. Bir duyuruyla bir çok kişi başvurdu ve ben başladım. Dahasında bunu duyan diğer yazar adaylarım rica etti ve ben haftada bir gün iki saat ilgililerle bilgilerimi paylaşmaya devam ediyorum. Planlarımsa, "kalemi eline alanın yazar olduğu bir toplumda ve sayısız sahtekar yayın evinin yanında ne kadar kişiyi bilinçlendirebilirsem kardır" diyerek hiçbir çıkar göz etmeden kurslarıma devam etmek istiyorum.
 
Akademiden destek bulabiliyor musunuz, eğitim müfredatınızı nasıl geliştiriyorsunuz?

Kimseden bir desteğim yok. Cümle kurmayla başlatıp edebiyatın yazarlıkta işe yarayan her cümlesini ilmek ilmek işliyorum.
 
Sizce cümle nasıl kurulur / kurulmalıdır, yazarın kendine has cümlelerini renkte mi matematikte mi görenlerdensiniz?

Konuşurken kurulan cümleler ile yazı dilinde yazarlıkta ki cümleler arasında ki tek fark biri düşünerek biri içten gelerek yazılandır.
 
Bazı teknik bilgilerle birlikte konuşma diliyle yazarlık yolunda,ilerleyen kişinin yazım dili çok farklı olmalıdr.
 
Sadelik yalınlık ön planda olmalıdr. Bunun yanı sıra cümlede bir birini tekrar olmaması gerekenlerden biridr v.b.
 
Yayınevinizden şimdiye kadar kaç kitap çıktı ve isimleri nelerdir?

Ben Türkiye de yaklaşık 21 yayıneviyle sözleşmeli çalışıyor, yazar adaylarına yazar danışmanlığı yapıyorum. Öykücüyüm fakat şahsıma ait -bireysel kitabım yok. Kendimi o birikimde malesef göremiyorum. Fakat bir çok hazırladığım antolojim var. ZİHİNLERDEN BEYAZ DÜŞÜNCELER İÇİNDE RAHMETLİ SAVAŞ AY' ın ve Binnur Şerbetçioğlunun olduğu Aşk-ı Kalem, Zamansız, İÇİNDE SAYIN CÜNEYT ARKIN' ın da yazılarının olduğu ŞEHR-İ ŞİİR ve Sayın Adem Gümüşkaya' nın bulunduğu CAN KIRIKLARI adlı ANTOLOJİLERİM VARDIR...
 
Katkılarınız için teşekkürleriizle. Başarı dolu gelecek diliyorum.
Saygılarımızla
(ArtCRITICS)
 
Sibel Çayır

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol