DİYALOG MÜZESİ

ZEHRA BEŞLİ İLE

238. DİYALOG
KIRMIZI HALIDA YÜRÜMEK


Günaydın. Seri bir espri midir anlamadım valla?


Ara ara yazdığım bir seri. Canım sıkılınca çevremde gördüklerimden bunalınca yazıyorum. (Sübyancı Bedevi ile Celladı Serisi)

Zaman tünelinizde görebilir miyim?

Altlara doğru inerseniz görebilirsiniz. Üç veya dört kısa seri...

Özetleyeyim: Kahramanlarımız iki kişidir biri diğerini bebekliğinden beri yetiştirir ve celladı yapar. Celladın çocuklarının tümü de daha sonra onun gibi acımasızlar tarafından katledilir. Bu arada bozkır'da obalarda büyüyen şen çocuklar vardır. Yolları beş yüz yıl sonra kesişir filan...
Masalın özü şudur: Cellat babalığına dedi ki; "kolum yoruldu kafa kesmekten" sübyancı bedevi dedi ki, "biraz da diğer elini kullan".

Ben aşağı doğru ilerleyeyim. Bu çok ileri. Sanırım hepsini okumam gerekecek.
Hemen bakıyorum (gülümseme) çok teşekkür ederim. Sübyancı Bedevi vay haline vay senin (Gülümseme)
 
Aslında merak edilecek bir durum da yok. "Serinin özü bu kadar" diyebilirim. İnsanları öyle yoğun korkuttular ki cellatları kamil sandık. Döngünün ilahi adaleti tuhaftır.
 
Fuzuli karmaşasında olduğu gibi. Zavallı Fuzuli ne yapacağını şaşırmış.(Bütün şairler yalancıdır - Fuzuli. Fuzuli yalancı mı, doğrucu mu?)

Özü gerçekten anlayabilmem için okumam lazım, ben öyle çok edebiyatla ilgilenen hemen anlayan birisi değilim ama bu bir kaç gündür sayanizde değişik bir dünyaya girdim. Kesinlikle, Fuzuli Paradoksu akla zarar. (Gülümseme)
 
İhtiyar bir koca karı bana öğretti her şeyi. Okuması yoktu ama nefesleri vardı. On bin nefes ezberden bilirdi... Türkçenin içinde acaip şeyler var. O ritmi bir defa yakaladınız mı, evrenin döngüsü farklılaşır artık.

Umarım yakalarım, bırakmam.
"Koca karı" deyimini sevdim, pek hoş kullanılmaz buradaki duruşunu sevdim.

Türkü gibi, rüzgarın dala vurup ses çıkarması gibi. "Koca Karı" müthişti. Yalnız bir kadındı. Çocukları gurbete gitmiş eşi ölmüş, kendisi bir evde yalnız bir kadın. Şiirini yazmıştım, bulursam linkini yapıştırayım buraya.

Karşılaşmanız şans eseri mi oldu yoksa duyup mu gittiniz yanına?
Ya, müsait miydiniz bu arada ben böyle pat diye yazdım ama.

Çocuktum 7 - 8 yaşlarımda. Annem dövmüştü yaramazlık yaptığım için. "Cellü" komşumuzdu, evi aşağıdaydı biraz. Sürünerek indim, annemin vurduğu yerler acıyordu. Bahçesinde bir karadut ağacı vardı. Beni ağaca çıkardı, dut toplattı, yedirdi...



CELLÜ NENE        
"Kadına ithafen"
 
 
Cellü; kocamış, yaşı varmış seksene
Üç oğlu bir kızı varmış onlar da gitmiş gurbete
İhtiyarı da öleli olmuş üç - beş sene
Cellü Nene yalnızdır, üç odalı bir evde.

Bahçesinde bir dut ağacı. Karadut
"Oğlum çık hele dala, topla dutlardan
Aha sana birde tas doldur hepsini buna"
Yedi miyim, sekiz mi yoksa daha küçük mü?
Hatırlamıyorum tam. Hatırladığım
Bir kaç beyit kulaktan.

Cellü Nene bilirmiş on bin beyit
-Söylermiş; Görümlü'den Kul Himmet'ten
O da çömezi Pir Sultan'ın-
Neşeli günlerinde oğlu, kızı, eşi varken.
Komşular da toplanıp severlermiş dinlemeyi
Ezberleyende olurmuş, besteleyende
Anlatıyorlar şimdilerde.
 
"Âlim ne yatarsın günlerin geldi,
Süleyman’dan haber veren turnalar,
Yollarına kurban olduğum İmam Hüseyin."
 
Hem söyledi, hem ağladı. Karadut
Tek bir tane de yedi. Çok sonradan anladım ki
Bana yedirmekti derdi.
Kime ne deyim, ne anlatayım
Dertleri kime yanayım
Yezit demiş "bunlara su bile vermeyin."
Köyler boşaldı kalmadı kimse.
 
Herkes düşmüş bir düşmüşe.
Avrupa nerede, benzer mi bizim köye
İstanbul, Ankara, İzmir...
Kızım nerde, oğlum nerde?

Aç mıydık eskiden bir tasa kaşık sallarken
Doymuyor muydu karnımız?
Malımız, davarımız, ağacımız, meyvemiz...
Dalı kırık değirmen öğütmez miydi unumuzu
Bir odada dokuz kardeş kilerimiz boş muydu?

Kime söylesin şimdi beyitlerini eski tadı kalmadı
Kime naz etsin, "olmaz" desin.

Cellü Nene ellerin gözyaşların dillerin
Neredesin şimdi sen? Dut toplar mısın, el sallar mısın?
Yine ağlar mısın?
Ağlamasan gülsen artık. Ben de sana bir gül versem.
Oğulların, kızların, torunların, dostların...

Fotoğraflarına baksak yine;
"Bak bu Ali, okula yeni gidiyordu, oğlum...
Bunu da Avrupa'dan göndermiş,
Torunlarım biri Nergis bir Gül
Celal Emmin ne heybetli"...
 
12.03.2011
TOKAT

Bence annenizin dövmesi kadının çağırması ile olmuş..? Çağırmış belki de sizi. Şiiriniz gözlerimi doldurdu. Çok teşekkür ederim paylaştığınız için.


Hıçkırıkla ağlayabilirsiniz. Cellü, yalnız kaldığı evinde öldü ve cesedini bir hafta sonra buldular, kurtlanmıştı.Ama emanetini verip gittiğine eminim.

Giden bedendir, kurtlanan. Eminim birindedir şu an. İnsan böyle şeyler yaşadığı bir nefesi tekrar görmek istiyordur? Umarım karşılaşırsınız.

İlginç olan, onun da kendinden önce yaşayanlardan alıp getirdikleri ve daha ilginç olanı sürekli geleceğe bakan gözleri.
"Oğlum" derdi. "İnsanlık bütün kainata yayılacak, bunun için var oldu bütün varlık".


Umut verdi "sözü" bana böyle dolaşacaktır.

O gün beni kucağına aldı, gözlerime içine bakarak ve gözyaşı dökerek akşama kadar nefes okudu. Ellerini gösterdi. "Bak" dedi 2 el on parmak. Onluk düzeni öğretti. Rakamları... "On'u bilirsen her şeyi düzene koyabilirsin, hiç bir şey birbirine karışmaz".

O zaman bir gün gelecek bu düzene herkes girecek. Bunları çok anlatmayın insanlar kıskanır (gülümseme) şaka tabi. Böyle deneyimleri yaşamak harika, hele de o yaşlarda.

"On' u bilirsen" de neyi kastetti?
İçindeki o mu, içimizde ki?

Çevremizdeki düzendi sanırım. Rakamlar: Ocak kültüründe eski Türk Töresinin derin izleri vardır. Cellü, Kul Himmet Ocağının töre taşıyıcısıydı. Her ocağın bir rakamı vardır normalde.İşlerini (sürüler, hayvanlar, yerleşimler, alacak - verecek, hesaplar filan) herkes kendi rakamına göre yaparmış ve karmaşa olmazmış.
Onluk düzenÜçler beşler yediler 9 10 12 14 15 böyle 40'a kadar.

Tamam. Anladım şimdi.
Bu diyalogla bir gün devam etmek isterim, benim için harikaydı. Biraz işe bakmam gerekiyor. çok özür dilerim.

Rica ederim. Siz de özü öğrendiniz artık. (Gülümseme)

Ve teşekkür ederim. Belki çok saçma sapan sorulardı sorduklarım ama rahat oldum, sormak istediklerimi beynimde tutmak istemedim. Sanırım diyaloglardaki rahatlığınızdan dolayı.

Bir an geliyor ve şunu anlıyorsunuz. Ruhlarımız bir. Enerji müthiş. Farklı değiliz yani. Hatta tüm canlılarla. Dokunmak güzeldir.

Haklısınız.
Dokunmak iz bırakır. Daha çok iz bırakmanız dileğimle.
Sevgi ile kalın ki kalacaksınız biliyorum, alışkanlık söylüyorum.

İşlerinizde kolaylıklar dileklerimle.Herşeyi o koca karı öğretti.

Bakın yaşıyor "koca karı" bu harika bir şeydir....



DAHA SONRA
12 Nisan 19:55

Diyalog aracılığı ie bir sanatçıyla tanışmak nasıl bir histir? Nirvana'yı da yazışabiliriz şimdi ama asıl bu konuyu irdelemek isterim.

Kesinlikle gÜzel. Kendi kaleminden dinlemek, okumak, geri dönüp bakmak çok iyi. Bu arada şöyle bir şey diyebilirim; çok uzun yazılar için link verilebilir ve daha önce kendisini anlattığı yazılar eklenebilir. Aradaki ekler diyalogu - karşılıklılığı, gelişen konuşmayı biraz dağıtıyor. Yani beni öyle etkiledi. (Perihan Koca Diyalogu Sayı: 225)

Düşünülüp yazılarak anlatmaktansa o an kendisini nasıl gördüğü tabii ki çok farklı ve lezzetli. Belki onu görmek istedim gerçekten kitap gibi.
 
 
Normalde dikkat ediyoruz bahsettiğinize fakat burada ilklerden biri oldu ve araya Ek girdi.

Arada çok okumayı sevenler için iyi. Bilmiyorum diğerlerinden farklı. Kendimi pat diye diyalogların içinde buldum, biraz şaşkınlık vardı ama insanları seviyorum ve sanata açım. Bu sayede özellikle resim konusunda doyuruyorum kendimi. Ama resme birebir bakmak çok daha güzel bir his.



DAHA SONRA


Meraba Zehra
Berrak Su diyalogunu gördünüz sanırım?

Merhaba Erkan Bey (Gülümseme)
Evet gördüm, değişik bir kitap olacağa benziyor. Fransız filminden esintiler var mı, yoksa çok mu yakın?
 
Kendisi alt yorumlarda cevaplamış o soruyu ve filmi görmediğini belirtmiş.

 

DİYALOGUNA GİRİŞ

 
Fotografçılıktan bahsedelim o halde, nasıl başladın, amatör profesyonel ayrımını nasıl yaparsın?

Yorgundum.Bbir şeyin beni hayatta tutması gerekiyordu. Fotoğrafı da seviyordum, başladım. Kendinimi çok fazla ifade edemiyordum, cümlelerle veya çizimlerle. Dışa vurum yolu olarak seçtim...

"Profesnele o işten para kazanan" diye bakıyorum. Genel yargıda böyle sanırım.
 
Her hangi bir kurum veya kuruluşla çalışıyor musun, bireysel çalışmalar mıdır senin eserlerin? İşleri nasıl kotarırsın?

Bireysel çalışmalar. Biraz iş yapmaya başladım ve profesyonelliğe geçiş yolundayım.

Hocaların oldu mu, eğitimini nasıl aldın?

Temel eğitimler aldım; fotoğraf, Photoshop, lightroom, stüdyo fotoğrafçılığı, doğum fotoğrafçılığı... Hepsi de tabiki başlarken çok etkili, alınması gerekir ama sonrasında bir farklılık katmazssanız kendinizde herkes gibi olup çıkıyorsunuz.

Son çalışmalarınızdan bir kaç örnek yapıştırabilir misiniz buraya?

Link mi?

Çektiğiniz fotograflardan bir kaç örnek lütfen.



Tek kare yakalamak için kulübesinde altı ay, parmağı deklanşörde bekleyen fotografçı sizde ne uyandırır.Daha net görüntüler rica ediyorum.

Delilik bence.
Net'ten kastınız?



Renkli veya hiç kimsenin farkına varmadığı, sadece sizin farkına varıp paylaştığınız bir şeyler bekliyorum, doğrusu. Net: olduğu gibi, sallanmamış, neyse o.

Renkli fotoğrafım sayılı var. Net' te öyle.... Neyse o belge fotoğrafı yani... Belge fotoğrafı çekmiyorum. Zaten çeken çok kişi var... Çekilmişi çekmek istemiyorum. Bir Lız Kulesini, gece uzun pozlamada çekmek istemiyorum. Zaten onu herkes biliyor. Herkes aynısını çekiyor, ne gerek var?
Ben de yapabiliyorum demek için mi! Ben onu seçmedim. Benim olsun, ben katayım içine tuz gibi bir ben. Tadı olsun.
 
 
Fotograf yakalamak için özel geziye çıkar mısınız, yoksa bekler misiniz?

Çıkarım. Beklemem. Beklediğinde hiçbir şey gelmez ama sırf onun için de dolaşmam sokaklarda. Gözüm fotograf aramaz yani deli gibi. Bulacağımı farklı bir şeyler yakalayacağımı hissedersem de deli gibi bakarım. Karar verme ile ilgili sanırım.

O deli fotografçıyı araştırın lütfen. Bir kare çekti ve ödüllendirilip milyoner oldu kendisi ve kadın.

İyimiş ama tuhaf, deklanşörde bekleyemem ben. Hemen bakıyorum.
 
Milyoner olmak o kadar kolay değil, kırmızı halıda yürümekte...

Ahah haa anlamalıydım.

''Milyoner olmak o kadar kolay değil, kırmızı halıda yürümekte'' bir şey soracağım  (gülümseme) yanlış anlamadım değil mi böyle bir kadın yok ve bu cümleyi onun için söylediniz. Yoksa var da ben mi bulamadım ve bu cümle bana mı? 
Cümlelerle pek aram yok sizi yormuyorum değil mi?

Belki sizsinizdir?

Ben beklemem ki (gülümseme)

Belli mi olur ilerleyen senelerde içinize bir şey düşebilir, bir kulübe bulursunuz ve beklersiniz o milyon dolar edecek kareyi yakalamak için...

Kulubede beklemek çok kötü ucunda milyonlar olsa da değil mi?

Belli mi olur belki bir ekiple çıkarsınız?

Ama kulubede!

Kulübe dediğim öyle kulübe değil. Donanımlı, teknoloji araçları full, çayı kahvesi sıcak ve hazır olan, ulaşımı kolay, dilediğin zaman gidip çekim yapabileceğin, doğa fotografı gibi bir şey.

Anladım dediğinizi ama yürümek yok yeni insanlar yok ve doğa fotoğrafı... Sanırım böyle kalacağım. (Gülümseme)
Neyse ben bir düşüneyim bunu.

Yürümek neden yok, o paylaşımınızda şemsiye ile gayet güzel uçuyordunuz?

 
 

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol