DİYALOG MÜZESİ

NURİ KURTCEBE İLE

YETMİŞ BİRİNCİ SÖYLEŞİ
(EVREN İNSANOĞLUNA GÖRE DEĞİL)

Söyleşi, Sayın Kurtcebe'nin "Mokok paylaşımana" eklenen bir yorum ile başladı.

Esprini burada patlat yeni arkadaşım Erkan, merak ettim.

Dinazorun bu durumda baya bir karın ağrısı çekeceğini sanıyorum. (Karikatürde kendine kafa tutan Mokok, dinazor tarafından yutulmuştur.)
28 Ağustos

DAHA SONRA

EMEK HIRSIZLIĞI

 
Nuri Kurtcebe: Ve Allah senin gibi çizgisinin, emeğinin, sanatının altından imzasını silip kendine mâl eden, alın teri hırsızı, kötü insandan da herkesi korusun emi (... ...) Doğru mu bu şimdi senin yaptığın, özelden mesaj attım ama dönmedin. (Çalışmasının imza kısmı kesilerek paylaşılması üzerine verdiği tepki dolayısıyla aracı olmaya çalıştığım bir süreç...)

Ciddi hata ve özür dileyeceğini bir daha da yapmayacağını, hatasının farkına vardığını umuyorum. (Ben)

(... ...): "Ben sayfamda paylaştığım tüm paylaşimlarınızı bizzat adınızı yazarak yapmışımdır. Bu paylaşımı yaparkende adınızı yazdım, rahatlığıyla davrandım. Ayrıca özelden mesajınızı yeni gördüm ama açıklama imkânı bile vermeden engellemişsiniz. (Emek Hırsızı!)

(... ...)  Sizin büyüklük göstereceğiniz zaafına da kapılmış olabilirim. Sanatçını emeği halkındır" ilkesini sizlerden öğrenmiştik oysa... Sizi kırdıysam özür dilerim, keşke sayfamda adını belirterek yapmış olduğum paylaşımları da görmüş ve takdir etmiş olsaydınız! Umarım Erkan Dost durumu size anlatır. Tanrı sizi ve kaleminizi - çizgilerinizi korusun!

En sinirlendiğin şeyi yaptı (... ...) Neyse elçiye zeval olmaz.
 
O paylaşım, alttan kesilmiş duruyordu gerçekten. O da başkasından paylaşmış sanırsam.

Neyse, Mokok'a sağlam laflar yazmışsın; "yerçekimi" için tebrik ederim.
(Bazı insanların yerçekiminin bile farkında olmaması ile ilgili bir yorumdu.)

Siz değerli sanat insanı böyle moral verip destek olursanız, o karikatürün kitabını bile yazabilirim.
 
Görüşürüz Erkan Kardeşim.

DAHA SONRA, BİR ZAMAN TÜNELİ PAYLAŞIMI İLE İLGİLİ

Erkan kardeşim, paylaşımlarımı paylaş ama sayfama etiketleme lütfen!

Özür abi, bir daha olmayacak. Saygılarımla.
 
SÖYLEŞİYE GEÇİŞ
 
Merhabalar Sayın Kurtcebe. Paylaşımlarınızı kaçırmamışımdır umarım. Geziniz nasıl geçiyor?
 
Döndüm Erkan, dediğin gibi oldukça yorgun...

Kolaylıklar diliyorum. Vaktiniz olursa kısa bir diyalog isterim sayın Kurtcebe?

Tamam.

Sanatçı, içindeki o essiz sürekli üreten enerji ve coşkuyu nereden alır?

İnsan sevgisinden.

Ve sonra sizin karikatür sanatı ile tanışmanızı soracağım, izninizle...

Doğuştan.

Şu an albümlerinizden birkaç fotograf seçiyorum. Siyah - Beyazlardan başladım. Gırgır'dan bahsetmek ister misiniz, daha öncelere mi gidelim?

Röportajdayız anlaşılan?

KIsa bir diyalog sayın Kurtcebe.
 
Çanakkale paylaşımımdan sonra devam edelim.

Nasıl isterseniz, şimdi bile elim - ayağım titredi. Heyecan veriyorsunuz. Mokok'u ayrıca sormak istiyorum.
 
Tamam.
Erkan kardeşim, Çanakkale'den az önce döndüm, "biraz dinlenip şu söyleşiyi öyle yapsak" diyorum.
 
Elbette sayın Kurtcebe, umarım günsonuna kadar zaman ayırabilirsiniz, teşekkür ediyorum.

Tamam.

ERTESİ GÜN

Umarım dinlenebilmişsinizdir sayın Kurtcebe?

Evet, devam.

Albümlerinizden seçtiğim fotograflarınız var, onlarla devam edelim dilerseniz. Yarım kaldığı için içimde birşeyler "pır pır" edip durdu. Uçasım geldi.
İlk fotograf



Bu söyleşiyi telefonda yapmanın imkânı var mı, yani zor olur mu senin için?
Hayır, zorluk çıkacağını zannetmiyorum.
 
Öyle yapalım o halde. Neyse aradığım telefon meşgul, buradan devam edelim.
 
Sayın Kurtcebe, yukardaki gülümseyen fotografınızla devam etmek isterim. "Siyah - Beyaz" olmasının ötesinde o gülümsemeyi öğrenmek istiyorum.
 
O fotografta Altan Erbulak ağabeyimiz de vardı. Onunla fotograf çektirmenin mutluluğu. Ayrıca o mekan "Gırgır Dergisi'nin" bir odası olmasından dolayı...
 
Diğeri yine siyah - beyaz fakat aradan baya bir süre geçmiş...


2002'de "Kuvayı Milliye" çizgi romanımı piyasaya verdiğim zaman. Bu fotograf Cumhuriyet Gazetesi'nde çekildi.
 
Üçüncüsü, gitardan birşey çıkarmak ister gibisiniz...
 


Sakalım sıkıştı "la minörle parmaklarımın arasına", sakalımı kurtarma savaşı...
 
Ve bu çalışmanızın hikâyesini biraz daha fazla detaylandırmanızı rica edeceğim.


"Face'de" yazdım: "Bu yarım yüzyıllık bir durum karikatürü. Menderes'ten bugüne "Atatürk ve Devrimlerine" ve kurduğu Cumhuriyete ihânet karikatürü. Doğal afetlerin; bu vatan haini, soysuzların, hırsızların, yobazların icraatlarının yanında çok masum kaldığının anlatımı.
 
Sondan bir önceki, Gaddar Davut. Fakat asıl ben Mokok'un o gün neden elindeki kütüğü, ilk geçişte değilde ikinci defasında - geri dönüp adamın başına indirdirğini hâlâ merak ediyorum. Çocukluktan kalan bir sorudur bu?
 


"Selamlama"; sopa indirme Mokok'a.
Hani bazen selam vermeyiz ya birbirimize kasıtlı - kasıtsız... O durumu hicveden bir Mokok anlatımı. Bazen de pişman oluruz ya, "selam verip borçlu çıktığımıza", o nasıl bir selamsa sopa vurmak gibi aynen o...
 
Sonuncu soruma fotograf eklemeyeceğim, okuyucuların o fotografı arayıp bulmalarını istiyorum.
Son çekimlerinizden bir tanesi; İlkokuldasınız ve sağ kucağınızda bir kız çocuğu var.

Evet, kucağımda değil ayakta duruyor "Adalet". Adı adalet...

Yanlış hatırladım o halde. Gelecekte insanlığın evrene yayılacağına inanır mısınız?

Hayır, evren insanoğluna göre değil, sadece yaşayabileceğimiz dünya. Onu da hızla yok etmekle meşgûlüz.
 
 
Çok teşekkür ediyorum, zaman ayırdınız, katkı verdiniz, huzurlu günler diliyorum sayın Kurtcebe.

Saygılarımla.
 
Sevgilerle.

Erkan Yazarkan Bu söyleşide okuyucunun dikkat etmesini rica ettiğim, bir kaç kelime grubu ve fotografların dizilişidir. Başlığa da dikkatinizi çekmek istiyorum ayrıca.
- Mokok ile başlayan geçmiş 1970'li yıllara dayanır. İlkokul öğrencisiyken nerede gördüğümü hatırla
madığım bir karikatür vardı. Hayatımda hatırladığım ilk karikatür odur. Birinci karede çıplak olduğunu sonradan öğrendiğim Mokok elinde bir sopa ile karşıdan gelen eli sopalı bir başkasına doğru yürümektedir. Birbirlerine vurmadan geçip giderler. İkinci karede geri dönüp, birbirlerinin kafasına indirirler ellerindeki sopaları.

Bu karikatürü inanın senelerce düşünmüşümdür, çocuk zihnimde hep şu soru vardı: "Halla, neden vurmadan geçip gittilerde sonradan dönüp vurdular?"

Sanatın ve sanatçının bir mucizesidir bu: "Hiç tanıyıp bilmediğiniz bir çocuğun zihninde soru işaretleri bırakıp onu düşündürebilirsiniz!"

Benim için ayrı bir mucize; seneler sonra eser sahibi ile yaptığım bu söyleşide kendisine sorabilmek ve cevabı kendisinden alabilmektir.

Kelime gruplarına geçersek
-Pır pır etmek ve uçmayı arzulamak
-Sanatçının verdiği heyecan
-Evrene açılabilecek miyiz?
-Gitara sıkışan sakal
-Altan Erbulak abi'nin gülümsetebilmesi ve
-Kendisinin de gülümsetebilmesi

Fotograflardaki dizilişi siz değerli okurlara bırakıyorum.
 
 

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol