DİYALOG MÜZESİ

OLCAY KULAKOĞLU İLE

342. DİYALOG: İZDÜŞÜMLER

Olcay Kulakoğlu'da SCOLA YAŞAM OKULU. Antalya'da yaşıyor.

Ben eski İstanbul / Yeşilköylüyüm.

O halde ilk sorum gelsin Felsefe okumuş bir psikolog olarak ülkemizi ve dünyayı nasıl görürsünüz?

Ben iyi bir psikolog olmanın iyi bir yaşam felsefesine sahip olmakla mümkün olacağını düşünüyorum. Bu sorduğunuz içiçe geçmiş matruşkalar gibi...

Birey-içinde yaşanılan toplum - dünya - evren hepsi birbirini tetikliyor. Doğu Felsefesine göre evrene egemen olan iki güç varmış: "İyilik ve Kötülük"... Bazen iyilik egemen olurmuş. O zaman bolluk bereket... Bazen kötülük egemen olurmuş savaş, hastalıklar, terör gibi... Şimdi kötülük egemen. Uygarlaştıkça yok oluşumuzu hazırlıyoruz sanki!

Bu şikâyeti yüzlerce yıl öncesinin şiirlerinde hatta binlerce yıl öncesinin tabletlerinde dahi görebiliyoruz İnsanlık ders almıyor mu?

İnsanın içindeki bencillik tohumları gözlerini kör ediyor. Bir de şu var tabii: "Bilge olanlar susmayı yeğliyor, gereğinden fazla tevazu gösteriyorlar. Bu nedenle cahil olanlar cehaletin verdiği cesaretle ortalığı karıştırıyorlar."

İnsan kendi içindeki gücü tetikleyeceğine metafizik unsurlardan medet umuyor.

İnsanlığın ilerleme aşamalarını bir felsefeci gözüyle değerlendirdikten sonra psikolog gözüyle nasıl düzenlersiniz?

Sorunuza şöyle yanıt vereyim; "insanlığın gelişiminde maddi kültür değerleri (teknoloji) baş döndürücü bir hızla gelişmesine rağmen manevi kültür değerleri(aile, gelenek, din) gibi çok yavaş ilerliyor. Arada oluşan bu uçurum sonumuzu hazırlıyor.

Düzenlemek derken bu benim işim değil... Kökten eğitim sisteminin değişmesiyle mümkün olur. Eğitim ama her alanda, ailede, okullarda, sanatta, sosyal medya araçlarında hepsinin kökten ele alınması gerek.

Dinin yavaş ilerlediğiyle ilgili çekincelerim var. Oysa bana göre tam tersi, dinsel bağımlılıklar sebebiyle insanlık o çok kolay aşması gereken aşamaları aşamıyor bir türlü. İnsanlığın bugün halâ %72' si bir dini inanca bağlı olduğunu belirtiyorlar.

Düzenleme derken "siz alın da tümünü düzenleyin lütfen" anlamında değil sizin "zihinsel varlığınızda nasıl bir düzen içinde yer alıyor" anlamında sormuştum...


Din statik bir kurum. Bu statik kurumu toplumu yönetmek için kullanırsanız yanlışların en büyüğüne düşersiniz. İnsanlar aklı bırakmış, dinle evreni açıklamaya çalışıyorlar yanlış burada...

Ahlaklı olmaya çalışırsak din korkusuyla değil, içimizdeki vicdanımızın sesine dayanarak iyi olmaya çalışmalıyız gibi gibi... Ben F. Nietzsche hayranıyım.

Ahlak ekollerinin tümünün iflas ettiği, biçtikleri kaftanların hiçbirinin insana uymadığı hatta insanın tam tersine tepki verip akla hayale gelmedik şeyler (ahlaksız şeyler) yapıp ürettiği ve savundukları dolayısıyla başka ve daha özgürlükçü yöntemlerin izlenmesi gerektiği savına katılır mısınız?

Örnek verebilir misiniz?

Örneğin iş ahlakı ve mafya veya toplumsal ahlak derken mahalle baskısı veya küçükleri korumak derken çocuk pornosu...

Bence iyi iyi, kötü de kötüdür. Değişen insanların bu kavramlar karşısındaki tutumlarıdır. Yani Takıyettin Mengüşoğlu'nun dediği gibi değerler değişmez. Değişen insanların onlar karşısındaki tutumları ve davranış biçimleridir.

Yani temelde şunu belirtmek ve altını çizmek istiyorum: "İnsanlık felsefe ve ondan doğan bilim dallarını üretirken - bunlardan bir tanesi de psikoloji, din veya dincilik sultası bugün nasıl olup da insanlığı bu denli pençesine alıp kıvrandırabiliyor, hele ki siz maneviyatın düşmesinden şikâyet ederken?

Hırsızlık her zaman kötü bir davranıştır ama intihal dediğimiz, birinin eserinden aşırma yapmak bazı toplumlarda (hatta bizde bile) göz yumulan bir davranıştır. Oysa bu bir hırsızlıktır.

Cahil toplumlar düşünmeyi sevmez. Onlar koyun sürüsü gibi güdülmeyi severler.

O halde siz bir aydın olarak üzerinize suç almak istemez misiniz, neticede bu toplumun içinde veya içinden bireyleriz?

Bilim veya bilimsel düşünce nerede hata yapıyor ve bugün küresel sorunlar sayılırken "cahillik" en başta geliyor?


Akıllarını kullanmak yorucu bir iştir onlara göre. Çobanlar tarafından güdülmek ve bir parça otla yetinmek onların uyuşuk bedenleri için en kolay yoldur.
 
Eric Fromm "Özgürlükten Kaçış" isimli kitabında insanların özgür olmanın sorumluluğunu taşımak yerine birilerinin boyunduruğu altına girerek sorumluluktan kaçma eğiliminde olduklarını söyler... Bu insanın doğasında var. Ve unutmayın ki Din de iyi bir afyondur.

Cabbar bey bu akşam bu kadar yeter ne dersiniz, kitabımı okudunuz mu?

Son soru ile tamamlamak isterim

Bekliyorum.

Yakın zamanda ülkemizde yaşanan klinik bir vakıadan bahsetmek istiyorum: "Çok sevdiğim bir hocam gürültü ve ezan sesinden rahatsız olduğu başta Diyanet İşleri Başkanlığı olmak üzere Devlet Kurumlarından şikayetçi oluyor ve e-mail yoluyla 40 kuruma - içlerinde A.B.' de var, başvuruyor. En sonunda kendisine "delizyonel ruhsal bozukluk tanısı konup ceza-i ehliyeti yoktur denilerek dosyalar kapatılıyor."

Devletler vatandaşlarını bilerek mi bastırıyorlar?


Bu arada fotoğrafımı koymuşsunuz teşekkür ederim.

Zamanınız varsa son soruma yanıtınızdan sonra "Evlilik İzdüşümü" çalışmanızla ilgili de bir kaç cümle rica edeceğim

Deminki sorunuzun yanıtı: "Gücü kullananların davranışları belirliyor olayları. Güç kimdeyse doğru onun doğrusu. Yoksa gürültü her yerde rahatsız edici bir şeydir".

İlk kitabım "Aşkın İzdüşümü" bir kişisel gelişim kitabıdır. "Evliliğin İzdüşümü" İlkel çağlardan bu yana kadın erkek ilişkisini incelediğim bir kitap. Henüz çıkmadı 20 Kasımda TÜYAP fuarında olacağim. Beklerim. 14.016.00 Karina Kitabevi standında...

Saygılarımızı sunuyor, okuyucunuzun bol olmasını diliyorum.

Sevgi ile ve dirençle kalınız...


Teşekkür ederim..

Benim içimdeki tuttuklarımın dışa vurumunu sağladığınız için teşekkürler.
 

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol