DİYALOG MÜZESİ

MELEK ERDİL İLE



 
MELEK ERDİL İLE
1.122. DİYALOG:
KAPİTALİSMO SOSYALİSMO & SANAT
 
Başlangıç Tarihi: 25 Aralık 2024
Yer: Lefkoşa
Ortam: Messenger, Facebook 
Sponsor: (ArtCRITICS)
Projeler:
YouTube:
 
Doğar, büyür, yaşlanır ve ölürüz. Evrenin sistemi binlerce yıldır bu ve yok olmadığı sürece de böyle devam edecektir. 
Pekiyi, biz kısacık yaşamlarımızda neye önem veriyor, ne için çabalıyor, nasıl mutlu olma peşinde koşuyoruz? 
Dünyamızı ne denli algılayabiliyoruz? 
Daha da önemlisi kendimizi ne kadar algılayabiliyoruz?
 
Dünya tarihine baktığımız zaman bu soruları merak eden, sorgulayan, araştıran, kimi zaman çözümler bulup keşifler yapan, yeni algı boyutları yaratmamızı sağlayan kişilerin sanat ve bilim dünyasından olduğunu görürüz çünkü bir sanatçı, bir düşünürde, bir bilim insanı da varoluşu, insan doğasını, toplum bilincini, psikolojiyi vb. daha iyi analiz edebilmek, insanlığı daha ileriye taşıyabilmek için çalışan ve üreten insanlardır. Fakat, dünya nüfusuna baktığımız zaman bu oran ne yazık ki çok küçük bir yer kaplıyor. Kapitalist sistemin dayattığı düşünce biçimi ve tüketim çılgınlığı, düşünme yetisini kaybetmiş toplumların oluşmasını sağlıyor. Hatta bir çok sanat dalına bile hakim oluyor bu içi boşaltılmış yapı. Halbuki sanat; ufkumuzu genişletmeli, estetik ve ahlaki değer yargıları kazandırmalı, beyin hücrelerimizi zorlamalı, ruhumuzu yüceltmeli, beslemeli!
 
Sanatın birkaç dalıyla uğraşan biri olarak yaşamımıza anlam katmaya, düşünsel ve estetik değeri olan nitelikli işler yapmaya, kısacık yaşamlarımızda biriktirebileceğimiz ruhumuzu besleyen anlar yaratmaya çalışıyorum çünkü yaşamın, sadece ekonomimizi iyileştirmek veya koşulların bize dayattığı sorumlulukları yerine getirmek için uğraşıp didinmekten çok daha fazlası olduğu inancımdayım!
 
-Ne mutlu... Kutlarım.
Kapitalizm takıntısına takıntılıyım. Bu cümleyi kuranların tümü komünistmiş gibi geliyor bana? 
 
Komünistlik yok ama değişelim artık 
 
-Para olmadan nasıl yapacağız? Çok masraflı bir alan değil mi sanat?
 
Benim kastettiğim bu değil, sistemin dayattığı düşünce yapısı.
 
-On beş senedir bu işin içindeyim hatta bizzat yönetiyorum. Şimdiye kadar bahsettiğiniz "kapitalizm eleştirisini" yapanlardan bir tanesinin bile çıkıp "sizde emek harcıyorsunuz. Personel giderleriniz var. Site masraflarınız işte enaz şu kadardır. Benim de bir katkım olsun" demedi  Demez de! Dolayısıyle ekonomi vardır. Eski usül takas yapamayacağımıza göre para sorununu nasıl çözeceğiz?
 
Benim sisteminizi nasıl yürüttüğünuzle ilgili hiçbir fikrim yoktu ki☺️ Katkı gerekiyorsa tabi ki destek olurum?
 
-Ben "sermâye düşmanı" diyorum haydi, biraz daha yumuşatalım "sermâye karşıtı kitle"; düşünebilme ve dolayısıyle sanat ve felsefe hatta bilim yaparken gökten mi geliyor sermayeleri?
 
Yoo, sadece sistemlerin dayattığı düşünce biçimi. Bu yeterli olur.
 
-Sanki bir aldatmacanın içindeyiz. Dünki bir paylaşımda "mutlu eden yalanlar" "mutsuz eden gerçeklerden" daha câziptir demiştik. Sizce sanat gerçeğe mi yalana mı daha yakındır, neden?
 
Erkan YAZARGAN: Bu soru ile zihnim hareketlendi ve ünlü Fuzûlî paradoksu aklıma geldi: "Bütün şairler yalancıdır" diyen şair yalancı mıdır yoksa doğrucu mudur? Burada sanat yalanla doğru arasında gidip gelen ve her ikisine de dokunup duran bir sarkaca benziyor. Oysa ben ısrarla gerçeğe çağıran birisiyim. Bu yüzden pekçok arkadaşımı kaybettim ama geleceği ben inşa ediyorum. Hissediyorum. Tarihteki pekçok ünlü isimle geçirdiğim zamana dâir şiirlerim var. Gerçek değil ama gerçek gibi. Bu bir duyumsamadır. Ressam, Müzisyen, Tiyatrocu, Sinemacı, Gamer, Yazar veya diğer sanat yapıcılar dışavururken ilkse yaratım tekrarsa yorumdur. Akçe, akçeli işler, money veya para olgusu elle tutulur gerçektir. Bir Suriye Lirası ile 1 USA Dolar arasındaki fark ve neden fark oluştuğu, ekonomi biliminin alanına girer. Sanatın sınırsız, sınıfsız, özgür, özgün doğası varlığının ve var oluşunun gerçeğidir. Hiç kimsenin bilip okumadığı bir dizge ile herkesin dilinde dolaşan dizgelerin, sözlerin eşitliğinden bahsedilemeyeceği gibi değerlerini oluşturan popüleritenin de doğruluğu iddia edilemez, edilmemelidir. Ankara pavyonlarında sahne alan Kıbrıslı bir dansözün ahlakından ziyade etiği tartışılsa da hissetmek daha doğrudur. İkizler Diyaloğumuzda Kıbrıs' tan yurtdışına çıkarken Rum pasaportu alıyoruz diyen Türk heykeltraş muhteşem bir kadındır. Suriye' yi fethettiğini ilan hatta iddia eden yönetici hainin önde gidenidir. İşte tam da burada sanat kendi sözünü çekinmeden söyler. Vatandaşın parttime ücrete asgari ücretle zor geçinirken neyin fethi, fethetsen ne olacak, sırada ne var, hayat neden yoksullar için zordur, sendika bu sorunu çözer mi, dünyanın bütün işçileri birleşse ne olacak, neden renklerden korkulur, tek renk renk midir gibi milyonlarca soru... 
 
Venezuela' nın kamyon şoförü diktatörü Maduro hayatın sonuna kadar "sosyalismo" masalları anlatabilir veya Çin Komünist Partisi dünya ekonomisini düzenlemekten bahseder. Yalan yalandır. Doğru ise doğru.
 
Esin SEYREK: Dayatılan sistemin içinde herkes (ya da çoğu kişi diyeyim) uyumu yakalamaya çalışıyor var olabilmek için. 
 
Sanatçı olarak kendi adıma; dünyada ve ülkemizde olan biteni ister istemez takip etmeye çalışarak ve farkında olarak , kaosu  ve duygularımı, öngörülerimi, sezgilerimi dışavurumcu tarzda çalışmalarıma aktarıyorum. Yalnız burada sembollerle, sezgi yoluyla, kişisel algılamalar sonucunda anlayabilecekleri şekilde yapmamın da nedenleri var. Bir tanesi de "anlayan"  kendinde bir şeyler uyanan alsın düşüncesi. Bir tanesi de satıp para kazanma kaygısı. 
 
Kolektif bilinç gerçekleri  görmekten hoşlanmıyor çünkü zaten yaşıyor. O halde süslüyor püslüyorum, kişilerin algısına göre değişecek hale getiriyorum. Şimdi ne oluyor, yalancı olmadığıma göre ...?
 
Erkan YAZARGAN: Evet, çok güzel bir yol gösterme ve sahiplenme. Süsleyip püsleyip arz ederken de kendi düzleminde bir ekonomi oluşuyor zaten, yalan değil yâni... Bizdeki sorun, sanatçının kapıldığı girdapta bir türlü kendi ofisini açıp kendi ekonomisini ele alamaması. Sürekli başkalarının yani popülaritenin kurbanı olup gidiyoruz, sanatçıya yakışmayan bir pes ediş söz konusu. Oysa, tecrübelerinden yararlanabileceğimiz sanatçılar aile boyu tarihlerince bu hak edişin mücadelesini verip kazandılar. Bizler çook gerideyiz, malesef.

Sanatçı burada dayanılmaz, altından kalkması zor, cesur, kışkırtıcı bir eleştiri geliştiriyor: Kamyon Şoförü Maduro ile bizim yöneticilerimizin farkı ne? Ona göre istismarın her türü iğrençtir. İnsanları kandırıp fethediyoruz diyen yönetici yalancının önde gidenidir. Burada zavallı sanatçı nasıl bir kandırmacanın içinde olduğunun farkında değilse popülere kurban gitmiş kandırilmıştır. Sanat yapıyorum veya sanatçıyım diye geçinen ortam insanları geçimlerini sağlayabilmek için yalancıların eline avucuna bakmak zorundayken; toplumu kandırmanın da cezasını çekiyordur aslında. Ünlü yalnız gömülen, kimsesiz Yeşilçam ünlüleri ile Kenan Evren' in cenazesi çok güzel örneklerdir. Pekiyi, bu korkunç hatta iğrenç durumu aşan gerçek sanatçılar tarih boyu hangi boğuşmalardan geçmiş günümüzdeki yerlerini nasıl kazanmışlardır. Sanat ve sanatçı günümüz dünyasında parlayan yıldızlardır, en zenginlerdir, en popülerdirler, en öykünülendirler, herkes sanatçı olmak ister çünkü onlar ölümsüzlüğü temsil ederler. 

Kendi kendimize oynayıp duruyoruz işte 
 
Melek ERDİL: Maalesef uzun yıllardır büyük ölçekte bir popüler kültür yapısı gözlemliyoruz.. 
         
Şöyle 1900' lü yıllara bakarsak yine popüler bir Kültür yapısı görüyoruz aslında  fakat sanatçılar, yaptıkları sanatın içeriğini, çok katmanlı boyutunu her yaratımlarında bir öncekinin de üzerinde yaratımlar ortaya çıkartarak, her yaratımda kendi sınırlarını zorlayarak yeni açılımlar geliştirmişlerdir ve üstelik popüler de olmuşlardır ? 
       
O dönemde başarılıyordu da şimdi niye başarılamıyor?
 
Erkan YAZARGAN: Memur sanatçılardan hiç bahsetmiyorum çünkü onlar bana göre sanatçı değil devlet memurudurlar ve memurdan sanatçı olmaz ama sanatla iştigal eden meşgul olan, vakit geçiren insanlardır. İçlerinden bir tane bile yaratıcı çıkmaz, çıkamaz. Benim takıntılı olduğum tiplerden birisi Cem Yılmaz' dır  Bu arkadaş insanlarla alay edip, dalga geçip, tahkîr ederek şöhret olmuş ve zenginleşmiş hatta vergi rekortmeni sanatçılar arasına girmiştir. Manukyan' dan bir farkı yoktur bu açıdan...
 
Pekiyi, bu çarpık düzen nasıl çalışıyor?
 
Geçen gün döviz bozdurmak için İş Bankası' na gittim. Girişten sonra sıra ödemeye gelince paralardan bir tanesinin üzerinde kalem çiziği olduğu için geri çevirdiler.  Yani bu kadar hassas ve doğrular  Oysa Cem Yılmaz gibi zararlı bir dolandırıcıyı (!) vergi rekortmeni yapan İş Bankası ve diğer banka sponsorluklarından başka bir şey değildir çünkü bunlar kandırılan toplumu birlikte dolandırırlar tıpkı memur sanatçılar gibi  Sistem bu şekilde çalışır, başka türlü çalışması da neredeyse imkansızdır. Uluslararası üne sahip gerçek sanatçılarımız her hangi bir kandırmanın parçası olamadıkları için rekortmen olamazlar. Olup bitenin sanatla bir alakası yoktur.

Bu metinden on farklı diyalog çıkarıp sanat eserine dönüştürebilirsiniz.

Esin SEYREK: Söyleyeceğimi üstü kapalı söylerken de ayrı bir yaratım söz konusu oluyor. Yani yine de yapabiliyorum bir şeyler ama söylediklerinize de katılıyorum  ayrıca. Çok azımız bunun farkında belki. 

Günümüzde show dünyasını kullanıp birdenbire şöhret olanlar diğerlerini de etkiliyor. Karmakarışık bir durum sözkonusu. Bütün bunların arasında özgün kalmaya çalışan da var, farkedilmiyorlar. Bu konu uzar. Ben yazdıklarınızdan  bir kısmını kendime göre değerlendirdim. 

Bütün  olarak da güzel bir yazı.
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol