TANSEL EZGİ İLE
41. DİYALOG
PASTADAN PAY ALMAK
Merhaba, öncelikle kabul ettiğiniz için teşekkür ederim. "Ezgi Müzik Sanat Merkezi" yazışmak dileklerimle.
Saygılar, sevgiler, hoşgeldiniz, mutlu oldum.
Ezgi Müzik Sanat Merkezi ne zaman, ne amaçla, nerede kuruldu ve gelecek planları nelerdir?
Ezgi Müzik Sanat Merkezi 2010 yılında İstanbul Şile'de kuruldu ve amaç ve ilkeleri doğrultusunda sanat ve sanatçı yetiştirmeye yönelik bir eğitim kuruluşudur. Kendim konservatuardan emekli öğretim üyesiyim. Amacımız, gerçek sanatçılar yetiştirmek ve özgün bir duruş içerisinde sanatçı eğitimi.
Bünyesinde ne kadar personel istihdam ve şimdiye kadar kaç kursiyer mezun ettiniz?
Bünyemizde 4 eğitmen öğretmenimiz var ve hepsi de konservatuar mezunu birbirinden değerli profesyonel sanatçılar. Para güdümlü değil aksine sanat ruhu ile yapılan bir eğitmenlik. Ücretsiz burs verdiğimiz yetenekli öğrencilerimiz de mevcut ve geçen sene 6 da 6 yaparak konservatuara öğrenci verdik. Şu ana kadar dershanemizden ders alıp sanat ile profesyonel anlamda halen ilgilenen 63 öğrencimiz var.
Müfredatınızı kendiniz mi belirlersiniz ve programınızda neler var?
Müfredat ve methotlarımız tamamen kendi üretimimiz, kimseden alıntı veya aşırma söz konusu değildir. Müfredat eğitimi "Beerkley -USA" kökenine dayanıyor.
Konservatura hazırlık olarak algılayabilir miyiz bu durumda, daha geniş bir perspektif ile yaygınlaştırma planınız var mıdır?
Bizdenİizmir ve Ankara' da şube isteyen arkadaşlarımız oldu, "burada da adınıza eğitim verelim" diyen okul arkadaşlarım da oldu fakat şu anda alt yapısı hazırlanmadan böyle bir açılımı uygun görmedik. Esas amacımız kaliteli ve akademik bir eğitim fakat diplomasız da olmuyor.
Mecburen öğrencilerimizi konservatuara yönlendiriyoruz ama okulda da eğitimimiz devam ediyor.
Sizce devletin sanatçısı olur mu?
Devletin sanatçısı olmaz fakat devletin hamiliği, ağabeyliği olur. Yurt dışında da var bu tür uygulamalar. Devlet, sanatçısına sanat oluşumlarının ayakta durması adına dışardan destek verir. Bizde devlete kendini atan sanatçı... Çantada keklik görüyor ve yozlaşma başlıyor.
Devlet organizasyonunun bu devasa yapısından arındırılarak bireyin yükselmesi için neler yapılmalıdır? (Sanat Bağlamında)
İtalya'da olduğu gibi özel tiyatrolar özel eğitim kurumları ve buna bağlı olarak devlet TV ve radyolarının bandrol ba'bında destek vermesi, Radyo TV Üst Kurulunun da buna belirli bir bütçe ile destek vermesi gerekir. Görsel ve duyumsal sanatlarda özel eğitim oluşması ve devletin bu gibi kurumlardan artık arınmasını her zaman söylemişimdir.
Devlet, "Kültür Bakanlığı" diye bir yapı barındırıyor bünyesinde fakat bu belirli bir partizanlıktan öteye geçmiyor. Özel tiyatrolara para yok, (... ...)' e 3 trilyon ödenek... Komik bir durum yani.
Direnişçi bazı tiyatro oyuncularının bu tavırları ile (DT leri savunarak) aslında devlet organizasyonuna ve dolayısıyla bahsini ettiğiniz yozlaşmaya yardımcı olduklarını söyleyebilir miyiz?
Bakın ben AKM' deki direnişe de gittim ve konuşmacı olarak katılmak istedim. Bunu Avrupadaki gibi yapmak gerekir direniş devlete değil sanata olmalı. Sanat için olduğu zaman gerçek halk kitleleri arkanızda olur. Maaşı ve kadroyu savunarak değil.
Sizce içinden çıkılmaz bir sarmal mıdır?
Aslaaa.
Çok kolay bir şekilde devlet ile bir itilaf yapılabilir.
Tıkanıklıklar nasıl aşılabilir, diğer sektörlerdeki özelleştirmeler örnek olabilir mi?
İtalya'da devlet binalarını ve tüm aksesuar araç dahil tiyatrolara bağışladı ve 15 sene de sigorta primlerini üstlendi sorun kendiliğinden halloldu. Şirketleşmeye gidildi ve üç yıl gibi kısa bir sürede sanatçı devletten, devlette sanatçıdan yakasını kurtardı. Tabii ki buna kaynak da aktarmak gerekir. Sinemalar, TV ve radyolardan belirli yüzdeler ile...
Ayakat durmaları ilk etapta zor olacaktır.
Üniversiteler, Diyanet, TSK gibi devlet kurumları için de bu tür öneriler - bununla bağlantılı, geliştirilebilir mi, tümü farklı parkurlar mıdır?
Sponsorluk uygulamalarını kaçırıyor muyuz acaba, yeterince sponsor desteğimiz var mıdır, diziler mi emiyor sponsorları?
Türkiye'de sponsor olayı reklamdan ziyade artistik bir şemaya çekilmiş durumda. Yurt dışında her şirketin belirli bir bütçe ayırması zorunludur. Bütün bunlar devlet tarafından kontrol edilir. Devlet, şirketlere kültürel bazda destek adı altında belirli bir yüzdeyi zorunlu ayırması için destek ve yol açmıştır. Bizde sponsor olmak için "sadece kadının adı var". Kadın ilgilenirse ve ajans cici bir bayanın kontrolündeyse kapılar açılıyor dolayısıyla bütün mankenler bu işe soyundu! Çok acı...
Kısmi özelleştirme ile yükü hafifletilebilir mi ve önemlisi Diyanet gibi diğer kurumlar.
Bunun da kanun hükmünde bir yapıya oturtulması lazım.
Sponsorluk kanunu bildiğim kadarıyla AB standarlarının istediği - zorladığı bir kanun iken sanatçılarımız bilinçli sponsor kazanımı edinemezler mi, bu konuda eksikler nasıl tamamlanır, sponsor kanununu istismar edenler nasıl ayıklanır?
Örneğin (...) geçen sene verdiği beyannameyi incelerseniz 14 milyon TL reklam harcaması göstermiş. Kime? (... ...) ve (.... .) Bir kaç kişi bu işin kaymağını yiyor, hem de fazlası ile. Tekel oluştu bu işlerde ve iktidar destekli gidiyor. Promosyonlarda sınırlandırılmalı.
Siz ve diğer sanatçı aydınlarımız bu konuda (sponsorluğun hakettiğin yere akması) sanat camiasını uyarmak için neler yapıyorsunuz?
Kafasına göre değil belirli bir bütçeye göre olmalı ama iktidarın da işine geliyor. Çanakkale Reklamı Erdoğan'ın (... ...)' e imzalı 11 milyon bütçe ile çektirdiği bir kısa film ve dört şirket sponsor... bu da adalet değil işte. Pasta eşit dağıtılmıyor. (Gülümseme)
Vergi borcu olmayan şirketler, %5, %8 kanuni pay ayrılmak zorunda zaten. Yasa bunu gerektiyor. AB müktesabatı gereği.
Ama uygulayan kim lütfen bakar mısınız..?
Pastadan pay almak için daha ne tür kurumsallaşmalar gerekli?
Maliye Bakanlığı bile reklamlarında sponsor kullanıyor, olacak gibi değil.
Kanuna uyduruluyor. Bunu irdelemek - deşmek istiyorum zaten.
Kültür Bakanlığı sadece kağıt üzerinde ve örneğin, Mehter TV için var. Yoksa sanat adına kurumsallaştıkları asla söylenemez. Tüm bu paylaşımların Anayasal çerçeveye alınması şart - Fransa'da olduğu gibi. Kültür bir ülkenin birikimi ve gelen kuşaklarına aktarması gereken mirasıdır. Bu mirası anlamsız çabalarla yok etmek şu anda moda... Hatta devlet ırk ayrımı yapamaz; laz, çerkez, pomak, kürt şeklinde ama şu an bunlar da mevcut. Sn. Cumhurbaşkanı her konuşmasında "benim kürdüm, çerkezim, boşnağım..." diye hitabediyor. Bunlar kasıtlı ve ayrımcılığı tetikleyen uygulamalardır gibime geliyor. Hİtap mozaiğin bütünlüğüne olmalıdır. Ülkemiz zaten değişik bir mozaik üzerine oturmuştur. Bunu ayrıştırmak ve kum, çakıl, çimento yapmak asla doğru - akıl kârı, bir iş değildir.
Hukuk ofisiniz var mı, pastadan pay almak için gerekli girişimlerde bulunuyor musunuz?
Şahsen üç defa girişimde bulundum. Kültür Bakanlığından müfettişler de gelip denetlediler kurumumuzu ama onay alamadım. Siyasi yaklaşım sergilendiğini düşünüyorum. Onun için biz de kendi ayaklarımızın üzerinde durup, kendi yağımızla kavrulma yolunu seçtik. Kimseye ağız eğmiyoruz artık. Şükürler olsun.
Son mesajınızla diyalogumuzu tamamlamak isterim.
Türkiyede sanat artık tıkandı ve nefes alması artık sanırım zor biraz. Bandocu on bir kişi Manisa'da Mehter Takımı kurup 340 bin lira destek alabiliyor ama benim yetiştirdiğim öğrencilerim göze bile gelmiyor. Türkiyede sanat sanat için değil. Sanat adamına göre sanat oldu...
Son cümlelerinizde çözüm göremedim malesef, daha çok şikayet içerikli oldu bu son mesaj (gülümseme)
Çok acı fakat gerçek düşünce bu artık...
Ben çözüm olarak devlet dışarıdan destek ile bu işin çözüleceğine inanıyorum fakat bu oluşumda gerçek sanat adamları olmalı. Maliye Bakanlığı ve Kültür Bakanlığı sadece gözlemci / danışman statüsünde olmalı. Bu şekilde oluşumlar ile sorunun çözüleceğine yürekten inanıyorum.
Katkılarınız için teşekkürlerimizle.
Masa başında değil de bire bir bir diyalog ile bu durum rahatlıkla diğer ülkelerdeki gibi çözülür ve bu iş de devletin yükü olmaktan çıkar.
Ben teşekkür ediyorum, iyi çalışmalar temenni ediyorum.
Saygılarımla
Saygılarımla
Konuşma Sonu