DİYALOG MÜZESİ

SİBEL SİCİMOĞLU İLE



 

467. DİYALOG: BIRAKIN YAPSINLAR
Facebook Grubumuzun tanıtımından sonra *
Çok hoş, çok kıymetli, son derece rasyonel ve pratik teşekkür ederim.
--Paylaşırsanız sevinirim...
Elbette.
Yüz küsur sayıda sanatçıya (ressam, seramik sanatçısı, takı tasarımcısı, keçe tasarımcısı...) gönderdik. İşlem tamam, bilginize!
--Teşekkür ederim.
Referans / danışman olabilirsiniz.
Katılımcının yapması gereken; eserinin etiket bilgilerine Ref: Adınız yazmaları.
Teşekkürler.
İKİNCİ BÖLÜM
--Özellikle Anadolu' nun küçük yerleşim yerleri için; elde olan kıt imkanlarıyla - tarım köylü yaşam zorunluğunda, atölye türü minik ama çoklu (tüm sanat dallarını ucundan kıyısından barındıran) sistem başlangıçlarını - tabii bu şehrin varoşlarında da olabilir- önerir misiniz yoksa zaman kaybına gerek görmeyip en iyisiyle, en ilerlemişiyle mi devam etmek istersiniz?
Anadolu' da zanaat göz ardı edilirse; tahta oymacılıktan, gümüş bakır işlemeye, çömlekçilikten, halı dokumaya  / kapsama alanı dışında tutulursa, sanata dair tarih bilgisi, disipliner bilgiler, beceriler zanaat ile ilişkilendirilmezse, fayda odaklı yaşamaya şart gereği mecbur kalmış halka pek bir şey ifade edeceği kanaatinde değilim.
Sanat - zanaat ilkin ayrıştırmadan fakat farklılıkları dile getirilerek kendilerinin anlayıp benimsemeleri, tercihi kendilerinin yapacağı duygusu hissettirilmeli... ürkütmeden, dikte etmeden.
--Çoklu sanat atölyeleri fikrini nasıl karşılarsınız, bahsi geçen yerlerde insanlar çocuklarını bu tür yerlere gönderirler mi, göndermeleri için neler yapılmalı?
Ev yaşamlarına, gündelik hayatlarına, çocuklarının kazanabileceği bir yeteneğin ileride yaşamını kolaylaştırabileceğine akılları yatarsa; elbette, fotoğraf çekmek, enstrüman çalmak (Saz ,Bağlama gibi Obua değil!) Seramik öğrenmek ya da fayda.
Bu insanlar çocuklarına ayakkabı alamıyorlar, bu realite daima göz önünde tutmak gerek ve şart...
--İmkanların kısıtlılığından bahsetmişken; bu tür girişimlere nasıl destek olunabilir / sağlanabilir?
Şehirden şehire para dilenerek değil - naçizane kanaatimce köyün, kasabanın bağlı olduğu belediye, kaymakamlık ile irtibat - şart ilk adım! Yerel yönetim önemsenip değer verildiğini hissederse, ilgili kasabanın, kentin ileri gelenlerine (varsıllarına da) çok daha rahat ulaşılabilir, zamandan emekten kazanılır. Önce yetişkin insanların kendi kendilerine çocukları için en önemlisi onayları ve destekleri alınarak iyi bir işe imza atacakları konusunda ikna olmaları sağlanarak.
Kimseyi fırlatılmış çaya - lütfen gönderilmiş 40, 50 liraya mahkum etmeden, bu ucubeliği normalleştirmeden, bu da şahsi bir kanaat şüphesiz...
--Bahsi geçen atölyelerden özellikle çocuklar  üç beş kuruş kazanamaz mı?
Elbette kazanır, pek de güzel olur. Her iş yerinde kıymet bulur, lokalden globale gidilir. Ama hiç kimse görmedimki toprağında sevilmediyse uzağında da sevisin.
Orada başlayacaklar; kamu görevlileriyle sıcak insan ilişkileri kurulacak, adım adım acele etmeden, fayda odaklı, yaşamak zorunda oldukları daima göz önünde bulundurulacak aksi takdirde sanattan soğutursun. Her küçük başarı iltifata tabii olacak, makul hedef konacak, plan ve zamanlama belli olacak, bir Ipad ve Iphone istenirse bu çocukların önüne dünya sanat tarihini serer. Üstelik anlayabilecekleri dilde... Khan Akademi Yetişkinlere de daimi eğitime açık bu arada...

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM


--Merhaba, sanatın bağımlılıklardan kurtarma özelliğinden hareketle; yaşantınız boyunca hangi bağımlılıklardan kurtuldunuz?


Bağımlılıktan kurtarma, ... böyle bir misyonu yok sanatın. Sanat benim için bir düşünme, düşleme, yapma, ifade, nefes alma hali yani nasıl desem o disiplinin, o felsefenin içindeyim ben. O da bende… Attığım adımda, sözümde, baktığım her şeyde, herkeste ve tüm bunların üstünde. Benden ve yaşamımdan, yaşamlardan, detaylardan materyallerden, insandan filizleniyor fakat sonra her şeye - evrende bir yerden, bir yerlerden bakabiliyorum bağımsızca, insanlığa bu gezegene. Bağımlılık ne demek bilmiyorum, böyle…


--Ekonomi, devlet, siyaset, aile, sosyal çevre, yaşam koşulları hatta sanatın kendi bağımlılıkları, mecburiyetler, zorlamalar, dayatmalar, manipülasyonlar vs karşısında kendi ayağının üzerinde durabilmesi özelliği.


Bağımlılık olarak adettiklerinizin her biri insan soyunun zihinsel, sosyal enstrümanları kanımca. Bunlardan bağımsız olunmaz; bunlarla birlikte var  olunur, bunlara rağmen var olunur, bunlardan kaynak alınır , bunlara etki edilebilir. Tüm bunlar belirleyici de olabilir. Bu yapıların - devlet, aile, yaşam koşulları, sosyal çevre… evet, sanatın kendi bağımlılıklarının öznel olarak idaresi bir tek şeyi yönetmeyi öğrenmekle, deneyimlemekle mümkün; para yönetimi. Yanısıra kendi hayatını, reddetmenin imkansız olduğu yapı ve koşulların içinde yönetebilme, ilkelerine hakimiyet bilgi ve becerisi.


Hiç kimse bir başkasınn boynuna asılı bir yaşam süremez. Anlaşılmayı beklemek, baskısız, dayatması, manipülasyondan uzak bir yaşam beklentisi  gibi bir çocuksuluğu sadece sanat değil hiç bir varoluş biçimi taşıyamaz. Bu insanın doğasına aykırı. Genç insan bu mesleğin herhangi bir kolunu seçtiğinde finansta okuyacak, kendine yaşam koçluğu yapmayı da öğrenecek, hukuki haklarından haberdar olacak. Bahsettiğiniz ve  bağımlılık olarak kodladığınız her şey gerçekte korku... Hiç kimse bu korkularla yüzleşmeyi, mümkün olduğunca yönetmeyi, bunlarla yaşama becerisini edinmeyi yada bunlara karşı durabilmenin sivil yöntemlerini öğrenmeden hayatta kalamaz. Bu durum net, sanatçı olsun ya da olmasın…


--Bu durumda sanat ilişkileri nasıl düzenler; diğer disiplinlerle zorunlu ilişkide olduğuna göre, kendi varlığını ve geleceğini nasıl korur, diğerlerinin içinde kaybolmadan nasıl var olur / oluyor?


Zorla güzellik olmaz. Piyasa siyaseti yönetiyor bugün. Dolayısıyla sanat piyasanın bir aktörü olmaktan kaçarak kurtulamaz. O masaya oturacak deneyimleri kazanmaya mecbur. İşte bu sebepten Art Basel, Miami Art Fair, Contemporary İstanbul mühim.


Neye karşı durduğunuzu tanımalı siniz. İyice bilmelisiniz, karşı durduklarınızın yerine neyi ikame edeceğinizi. Bilmek, yönetmek ve süreklilik kazandırmak adına.


Erkan Bey, kanaatim o ki; "öyle olmaz" bir iletişim tekniği, çözüm önerisi değildir. "Şöyle olur" da değildir. Rol Model olacaksınız, sanatçı bu misyonu üstlenen sanat insanlarıyla her an kontak halinde olmaya mecburdur. Bu bir ekip işi. Himalayalarda yaşayan rahip değil hiç kimse, net.


Bireysel olarak da zor günler yaşıyoruz.


Örneğin yeni projeler geliştirirken topladığımız fikirler arasında ister istemez diğer disiplin mensuplarının fikirleride karışıyor. Bu durumda zihinsel eleme yapılırken ve fayda amacında ilerlerken hedefi kaybetmemek bakımından seçimler nasıl yapılır?
Çoklu Sanat Atölyelerine fikir topluyoruz, araya kurumsal (devlet) etki veya zorlama, zihinsel işleyiş karışıyor.


Bırakın karışsınlar ve bakın nasıl bir duruş sergileyecekler, çözümü kendileri bulmalı, küçük engellerle başlayın lütfen, nasıl aşıyorlar nasıl çözüm üretiyorlar gözlemci ve mültefit olun… yaptıklarını, çözümlerini resmetsinler  yani işin felsefesine, etik kurallara uyum sağlamaya kendilerinden başlamalarına müsaade edin, teknik bilgi desteği verir halde kalın, karışmayın, bırakın şartlarıyla, koşullarla birlikte yaşayarak bu şart ve koşulların içinden yaratıcı sanata yol alsınlar!


*Uluslararası resim sunum platformumuz (ArtCRİTİCS)' DE elinizdeki resimlerin satışını gerçekleştirebilirsiniz. 15.000 seçkin üye ile, 7/24 etkin grubumuzda satışınızı gerçekleştirebilmek için yapmanız gerekenler:
1. Dosya bölümüzden "sözleşmeyi" indiriniz,
2. Sözleşmenizi imzaladıktan sonra ilgili adrese gönderiniz,
3. Albümler bölümümüzden "albüm numarası" tarafımızdan verilecek olan albümünüzü oluşturunuz,
4. Fiyat, ebat, atölyesi, açık adresi gibi zorunlu resim bilgilerini her parça için düzenleyiniz,
5. Satış gerçekleştikten sonra (ArtCRİTİCS) payını gönderiniz!

Facebook Grubu: Sanat Eleştiri (ArtCRİTİCS) 

 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol