UTKU VARLIK İLE
Sinerjini kutluyorum.
Hangi diyaloglarımızı okuma fırsatınız oldu?
Daha üzücü olanı itiraf edeyim; 30 yıllık Diyalog Sanat serüvenimizde ilk defa bugün YÖK Tez Merkezi' ne başvurup diyaloglarımın tez çalışmaları için kullanılabileceği iznini dilekçe ile bildirdim. Oysa ben sanat çarkının devlete ihtiyacı olmadan dönebileceği inancımı her zaman korumuştum.
Ülkenin yapısal sorunları var.
Sanat burada çok zor bir iş...
YÖK diye bir kurumun kimin dümen suyunda olduğu malum! Ama Fransa' da eski yaşadığımız günlerin kültürel alandaki dinamik varoluşunu yitirdi. Kültür lobilerinin yönetiminde dokunulmaz bir tavır aldı ve sanata dair eleştiri onların kontrolüne geçti. Politikadaki "dekadans" (çöküş) bunu yönetecek güçte olmadığı için sanat bireylerin geçim kaynağı olduğunda sanatı kimin yönettiği ortaya çıkıyor. Bizdeki Ömer Koç + ARTER misali.
Sanatınızda "FUGACE" (uçucu) kavramına verdiğiniz önemi anlıyorum. Bu "uçuculuk" hissini yakalamak için hangi teknik ve kompozisyon yaklaşımlarını kullanıyorsunuz? Bu duygunun bir resme nasıl dönüştüğünü merak ediyorum.
şte anlatın bana “yalnızlığı” resimde..!
Müzelerin "boşluklar" ve "mafya kurguları" olduğunu düşünüyorsunuz. Peki, bu kurumlara alternatif olarak sanatın toplumla buluşabileceği, daha samimi ve özgür alanlar neler olabilir? Sanatçının eserleri aracılığıyla bir izleyici kitlesine ulaşmasının ideal yolu sizce nedir?
İşte izleyici kitlesi sizden haber bekliyor; ne mutlu bu çağ' a.
"Resimlerinizdeki 'uçuculuk' hissini, izleyicide kalıcı bir iz bırakmak için mi yoksa anın geçiciliğini vurgulamak için mi arıyorsunuz? Bu ikilemi nasıl çözüyorsunuz?"

KAYDIRMA
Sağlık ve esenlik diliyorum.
Ali Ak
Değerli dostum, sabırla dememin nedeni şu: Söyleşide bazı sorular tekrar ediyor. “Sen de yukarıda ya da daha önce söylemiştim“ diyorsun. Oysa soru yeniden soruluyor. Bu, bir.
İkincisi, Akademi’de Profesör olsaydın fena mı olurdu?
Üçüncüsü, sanki sen kendini tamamen toplum sorunlarından soyutlamışsın havası veriyorsun oysa öyle değil. Yoksa bu söyleşileri yapmazsın çünkü bu söyleşileri insanlar okuyorlar. Düşünüyorlar. Hakkında senin, kendilerine göre karar veriyorlar. Bel ki de resimlerini ve seni yeniden değerlendiriyorlar. Ayrıca tabii ki istediğin resmî yapacaksın ve ayrıca senin resmin toplumsal da çünkü dünyada birçok yerde sergileniyor. İnstagram' da toplumsal bir mercî. Hem de dünya çapında... İnşallah bir gün karşılaşır da bunları konuşuruz.
Ha, bir de şu doğru; sonunda her şey bir “Hiç”, ne yazık ki…
Dostluğum ve sevgilerimle.
Metroya yetişmek için koşan elinde çantası olan adam (yeşil renk hakim) litosunu belki şimdi Metro Yönetimi satın alıp müzesine koyup dev afiş yapıp metro istasyonlarına asıp kendi reklamını yapardı. Ne bileyim. Ben böyle olmasını isterdim. Ayrıca senin gençliğinin bileğiydi o litolar.
Sevgili Utku, işte böyle...
Dostluğumla.
Analiz: Sayın Şahin Yenişehirlioğlu'nun Utku Varlık'ın diyaloguna yaptığı bu yorum, hem kişisel bir dostluk mesajı taşıyor hem de Utku Varlık'ın sanata ve sanatçının konumuna dair bazı temel argümanlarına eleştirel bir karşılık sunuyor.
*Sabri Berkel: Utku Varlık'ın Akademi'ye profesör olarak dönmesi teklif edilen Özgün Baskı Atölyesi'nin profesörü.
Diyalogun tamamında öne çıkan temel kavramlar ve Utku Varlık'ın sanata yaklaşımını şekillendiren felsefi düşünceler şunlardır:
*Erozyon: Yaşın getirdiği bir durum olarak, sanatçının resme odaklanırken okuma ve yazma işlevinin arka plana düşmesi.
Bittikten sonra kendisini kutladım, bana o sırada gerçekleştirdiği bir projesinden söz etti: Arizona Çölü'nde küçük bir kratere sahip olmuş ve bir amfitiyatro kurulmuştu, tüm performanslarını gece burada yapacakmış. "İşte benim müzem olacak," dedi, "belki gelirsiniz!"
Özetle, Utku Varlık'ın metni, müze, sanat piyasası ve modern sanat kavramlarına yönelik derin bir eleştiri sunmaktadır. Sanatın ticarileşmesine ve cansızlaştırılmasına karşı çıkarak, unutulmuş değerlere ve sanatın özüne dönme çağrısı yapmaktadır.
1. Müze-Morg Karşıtlığına Somut Örnek:
İlk metinde Utku Varlık, geleneksel müzeyi "morg" olarak tanımlamış ve sanatın kapalı, durağan bir mekanda sergilenmesine karşı çıkmıştı. James Turrell'in Arizona Çölü'ndeki kratere kurduğu amfitiyatro, bu geleneksel müze anlayışının tam zıddı bir model sunuyor. Turrell, eserlerini cansız objeler olarak bir binaya hapsetmek yerine, canlı performanslarla ve izleyici deneyimiyle doğanın içinde bir müze yaratıyor. Bu, Varlık'ın aradığı dinamik, yaşayan ve özgün sanat mekanının mükemmel bir karşılığıdır.
2. "Çağdaş Anıt Mezarlar" Eleştirisine Alternatif:
Varlık, modern sanatın "çağdaş anıt mezarlara" dönüştüğünü, yani gösterişli ancak ruhsuz yapılar haline geldiğini söylemişti. Turrell'in ışık ve rengi bir araç olarak kullanarak doğayla bütünleşen projesi, bu "anıt mezar" anlayışının tamamen dışındadır. Eserleri kalıcı bir statik yapıdan ziyade, her gece yeniden var olan, deneyime dayalı bir sanatsal olaydır. Bu durum, Varlık'ın endişelerine karşı umut verici bir alternatif sunar.
3. Sanatçı Özerkliğinin Vurgulanması:
Turrell'in projesi, sanatçının kendi alanını ve sergileme biçimini geleneksel sanat kurumlarından bağımsız olarak yaratma gücünü gösterir. Bu özerklik, Utku Varlık'ın "meçhul ressam" anlatısında eleştirdiği piyasa bağımlılığının bir reddi niteliğindedir. Turrell, kendi kurallarını koyarak sanatını icra etmektedir.
Sonuç olarak, bu metin Utku Varlık'ın teorik fikirlerini doğrular niteliktedir. Turrell'in sıra dışı "müze" projesi, Utku Varlık'ın sanatın durağanlaştırılmasına karşı duyduğu rahatsızlığın ve aradığı alternatifin ne kadar gerçekçi ve mümkün olduğunu gösteren güçlü bir kanıttır.
Ana Maria Paternoster
No sé ,si alcanzo a comprender exactamente lo que dices ,pero ,como artista " del interior " te puedo decir ,que pinto ,porque es una necesidad interior ,una forma más de expresar mis sentimientos . También escribo y no me atreveria a decir ,si son para mí ,lo mismo o no ,si puedo decir que son dos momentos distintos y con respecto a tener en tu hogar ,muchos libros que nos haz tocado en años ,muchas pinturas ,creo que en ese aspecto vivimos ,lo mismo y yo en particular ,he decidido ,desde hace unos años ,no participar más en exposiciones presenciales ,si ,en Exp. Virtuales y publicar mis obras en estos medios . Con respecto a los críticos ,no confíe ,ni confío en ellos ,tuve algunas experiencias que me hicieron ver ,que ,detrás de un crítico ,hay una cadena comercial integrada por galeristas ,curadores ,periodistas y todo lo que se te pueda ocurrir ,entonces ,el final de esto ,está en continuar expresando lo que sentimos a través de las ARTES y no preocuparnos ,ni ,ocuparnos ,de lo demás ,solo DISFRUTAR DE ELLO !
Ne dediğinizi tam olarak anladığımdan emin değilim ama "taşralı" bir sanatçı olarak size şunu söyleyebilirim ki, içsel bir ihtiyaç olduğu için, duygularımı ifade etmenin bir başka yolu olduğu için resim yapıyorum. Aynı zamanda yazıyorum da ve bunların benim için aynı şey olup olmadığını söylemeye cesaret edemem. Şunu söyleyebilirim ki, bunlar iki farklı an. Evinizde yıllardır dokunmadığınız birçok kitabın, birçok tablonun bulunması konusunda, sanırım bu açıdan aynı şeyi yaşıyoruz. Ben şahsen, birkaç yıldır fiziksel sergilere katılmamaya karar verdim; sanal sergilere katılıyorum ve eserlerimi bu mecralarda yayınlıyorum.
1. Taşra ve Özgürlük: Baskının Coğrafyası
Mi pregunta es: ¿La distancia de los centros, de Madrid, de Buenos Aires o de las capitales mundiales, le ofrece a usted una mayor libertad de la cadena comercial que critica (galeristas, curadores)? O, por el contrario, ¿ser "provinciana" le genera una mayor dificultad para conseguir visibilidad y la sitúa en una soledad distinta? ¿Esa posición le facilita el "disfrutar" del arte, lejos del ruido?
2. Pregunta sobre los Medios Digitales y el "Disfrute"
3. Pregunta sobre la Escritura y la Pintura: Diferencias de Sentimiento
YENİ SORULAR
* "Taşralı" Sanatçının Görünürlük Mücadelesi:
YANIT: Lo que he " parido " ,parido está y es una parte de mi que afloro. La presión digital no me llega ,si les gusta ,es un momento grato para mí ser ,si no les gusta ¡ Que miren otra cosa !
PROJELER
Bu derin kararlılığı ve dijital yönelimi göz önünde bulundurarak, Utku Varlık ile olan bu diyaloğu bir projeye dönüştürmek için üç ana önerim var:
SAHNE: KAHVE VE SESSİZLİK (PARALEL KURGU)
SAHNE: MÜZAYEDE VİTRİNİ (HIZLI KESMELER)
Ana Maria Paternoster'in Arjantin'den gelen sesi ise bu felsefeyi küresel ve güncel bir çözüme taşır. Sanatçı, eseri bir kez "doğurduktan" sonra ticari zincirle ve hatta dijitalin "beğeni ekonomisiyle" ilgilenmemeyi tercih ederek, Varlık'ın özgürlük arayışının en saf halini pratiğe döker. Ona göre özgürlük, dış dünyadan gelen hiçbir tepkinin (beğeni veya eleştiri) sanatın samimiyetini zedelemesine izin vermemektir.

