NEZİHE ALTUĞ İLE
245. DİYALOG
HATIRLANMAK
3 Ocak 20:51
HATIRLANMAK
3 Ocak 20:51
Yorumlarsanız katkı vermiş olacaksınız, bu diyalogda nasıl bir tablo görüyorsunuz? (113. Diyalog'la ilgili)
Çağrı, Robin Houd gibi bir karekter ünlü olmayan ama herkesin yardımına koşan kurmaca bir karakter. İkinci rol aldığı dizide tetikçi rolünde, ünlü değil ama ünlü olmaya adım adım giden biri, dövmeleri ile dış görünüşü ile sanatçı olma yolunda.
Erkan Bey, ben Rüzgar Azad'ın çok iyi bir şair olduğunu söyleyebilirim. (Burada algı karmaşası yaşanıyor)
Benim şahsen şairlerle aram iyi değil malesef. (Gülümseme)
Ama Rüzgar'ın şiirleri çok güzeldir. Çok yetenekli, çok değerli, efendi, adam gibi adam olacak gençtir O. Ayrıca haklsınız ülkenin yarısı şair.
DİYALOGUNA GEÇİŞ (KARMAŞADAN DÜZE GEÇİŞ)
En baştaki diyaloga (Canberk) yorum alabilir miyim? Teşekkürler...
Şeref Usta'nın hatıralarında; bu uyanma vaktinde yaşanan her olay ve birlikte yaşanılan her kişi, geçmişte olduğu gibi, değişmeden yeniden yaşanır. Birey, geçmişe ait bütün var olanları “bıraktığı gibi” bulmak ister, kaybetmek/ yitirmek istemez…...Çok vefalı bir dosttur çok severim onu... harika olmuş...
Sanırım diyalglar karıştı. Zaman tünelimde en baştaki "Canberk Ucucu Diyalogundan" bahsetmiştim.
Harika bir diyalog...
Yorumunuz için ayrıca teşekkür ederim. Sizin önerileriniz nelerdir?
Veya kendi bireyselinizde neler yaparsınız böylesi durumlara karşı?
Yazarım. Daha çok okurum. İnsanın çevresinden, işinden, emeğinin ürününden, kişiliğinden uzaklaşma ya da ayrılma duygusunu dile getiren bu yalnızlık daha doğrusu bu yabancılaşma genel anlamda; bireyin toplumsal, kültürel ve doğal çevresine olan uyumun azalması, özellikle çevresi üzerindeki denetiminin etkinsizleşmesi ve bu denetim ile uyum azalmasının giderek bireyin yalnızlığına ve çaresizliğine yol açması şeklinde de tanımlanabilmektedir.
Kendi iş vasıtalarını elinde bulundurmaktan bunlara hükmetme gücünden yoksunlaştırıldığı ve bizzat kişinin kendi varlığı bir vasıtaya dönüştüğü için yabancılaşma ortaya çıkmaktadır. Bu yabancılaşma durumu aynı zamanda insanın insana yabancılaşması ile birlikte devam eder. Çünkü insanların bir kısmı vasıtalara hükmederken bir kısmı da vasıta haline gelir. Marks’a göre de yabancılaşma süreci, insansal ürünlerin insanı, boyunduruğu altına alan karşıt güçler haline gelmeleri ve bunun sonucu olarak da insanı, insan olmayana dönüştürmelerini içermektedir. İyi insan olmaya çalışırım...
Marx'ın söylemlerinden öte günümüze gelindiğinde yeni söylem ve gerçekler arar mısınız, bulduklarınız illa o doğrultuda mı olmalıdır, nelerdir bunlar?
Küçük önemsiz olaylardan, gündelik hayatın çok iyi bildiğimizi zannettiğimiz ve sıkıcı bulduğumuz ayrıntılardan yani hayatı hayat yapan, bütünleyen parçalardan fevkalade mutluluklar bulmaya çalışırım. İyimserdirim. Mahallemizdeki kapı komşularımızı, onlarla paylaştığınız bir yudum çayı, bahçemizdeki incir, kiraz, dut, erik ve nar ağaçlarını, bağınızdan salkım salkım kopardığımız yemyeşil ve parlak üzümleri, tüm çiçekleri, masmavi gökyüzünü, evinizde beslediğiniz kedimizi ve geçmişte bize ait olan her ne var ise tamamını adeta yeniden yaşarım. Bir düş kamerasıyla çekilmiş izlenimi veren hayaller kurarım.
Şiir okurum şairlerin ve yazarların bu dizeleri neden yazdıklarını düşlerim...
Diğer insanlarla olan ilişkierinizi kurumsallaştırır mısınız?
Edebiyatla uğraşan yazar ve şaiirleri yakınen takip ederim. Onları tanıtmak adına yazdığım yazılar kurumsallaşma diye nitelenir mi? Bunu hep yaparım bankacı arkadaşlarımla daha farklı bir ilişkim vardır.
Sanat çabalarınızın kurumsallaştırılmasını merak etmiştim.
Kitap tanıtımlarımın, söyleşilerimin, öykülerimin iyi bir yerde yayınlanmasını tabikii çok isterim. Bunun için çok özen gösteririm. Edebiyatta dergiciliğin çok önemli olduğunu bildiğim için tüm dergileri almaya okumaya özen gösteririm. Yıllar geçtikçe gelecekte ortaya çıkacak farklı eserlerle geçmişin beğenilerine ve estetik değerlerine hitap ederek, kendi estetik ve yazınsal değerlerini ortaya çıkaracaktı. Bir türlü tarihsel belgeydi. Dergiler olmasa popüler edebiyatla nitelikli edebiyatın ayrımı yoksa nasıl yapılacaktı. Nitelikli edebiyatın popülerleşebileceği bir gerçekti. Popüler salt kendi havuzundaki eşdeşleriyle bir nitelik tartışmasına da girebilirdir.
Önemli olan Hayatı anlamak ve anlamlandırmak, gündelik olandan kalıcı olana ulaşmak. Yaşadığı güne tanıklık ederken, tarihi olanı kaydetmek...
Diğer - sizin gibi insanları özellikle sanat çevreniz, dolayısıyla hareketlendirmek, mevzuatın dışında üretimlere zorlamak gibi bir çabanız oluyor mu?
Nitelikli edebiyatı yazın okuyun diye çok önerilerim var. Her şeyin değişmekte olduğu bir dünyada şiiri değişmez saymak, bu değişimi bazı muhafazakâr önyargılarla ipotek altına almak elbette kabul edilebilir değil ama her ne yaparsak yapalım, tercih ve edimlerimiz, bireysel olarak hem bilgi / kavrayış gücümüzle, hem mizaç özelliklerimizle hem de varoluşsal yönsemelerimizle belirlenip şekillenmekte....
Şurada tıkandık sanırım, bireyin zihinsel ilerlemelerine katkı verirken planlı, kurumsal, resmi, sözleşmeli işlerden bahsediyorum.
Kitap basımı gibi mi anlayamadım?
Resmi, sözleşmeli bütün işler...
Evet, yaratıcı yazarlık gibi kurumsal okulları çok önemsiyorum. Semih Gümüş, Aydın Şimşek, Jale Sancak gibi...
Varlık, Kırmızı Kedi, İkaros, Yapı Kredi çok önemsediğim yayınevleri...
Notos, Roman Kahramanları, Varlık, Hürriyet Gösteri, Esinti, Mühür gibi birçok dergiyi her ay alırım.
Katkınız için teşekkür ederim. Başarı dileklerimle.
Çok teşekkürler biz de diyalog mu yaptık şimdi..?
Aaa, ben hiç özenmeden yazdım...
Evet. Son mesaj alabilirim... (Gülümseme)
Hatırlanmak bile mutlu olmaya yeter. Bu diyalogla hatırlanacağım için çok mutluyum...
Uzun ömür, sonsuz yaşam dileklerimle.
Çok teşekkürler harikasınız.
