ENDER GÜZEY İLE
ENDER GÜZEY İLE
1.101. DİYALOG
Başlangıç Tarihi: 12 Kasım 2024
Ortam: WhatsApp, Facebook
Projesi: ARThill
Değerli Ender Güzey,
Ülkemiz ve genel olarak insanlığın geldiği aşamada onulmaz acılar içinde kıvranıp duruyoruz. Hiçbir öneri veya çözüm yerini bulmuyor. Sanat gibi en üst erdemlerin zirvesinde bir sanatçı olarak nerelerde hata yaptık; ders alıp daha iyi, güzel ve doğruyu nasıl bulup yaparız?
“Sanatın Görevi ve Sanatçının Sorumluluğu: Bir Dönüşüm Çağrısı”
Günümüz dünyasında, insanlık çok büyük bir zorlukla karşı karşıya. Ekonomik krizler, toplumsal adaletsizlikler, çevresel felaketler ve kültürel yozlaşma, hepimizin hayatını bir şekilde etkiliyor. Bireysel ve toplumsal acılar, hızla ticarileşen değerler dünyasında bir araya geliyor ve insan ruhunu sıkıştırıyor. Bu zorlayıcı süreçte, sanatın toplumsal işlevine dair yeniden düşünmemiz gerektiğine inanıyorum. Sanat, yalnızca bireysel bir ifade aracı değil, toplumsal bir iyileşme gücü olmalı.
Sanat, tarih boyunca insan ruhunun en derin katmanlarını ifade edebilmiş bir araçtır. Bireyleri düşündürür, onları dönüştürür, toplumsal farkındalığı artırır ve insan ruhuna dokunur. Ancak bugün, sanat da tıpkı diğer değerler gibi, maddiyatın etkisi altına girmeye başladı. Kâr odaklı bir anlayış, sanatı bir meta haline getirdi ve yaratıcı özgürlüğü tehdit etmeye başladı. Bu ticarileşme, sanatın içindeki ruhu yok etme tehlikesi doğuruyor.
Ben Ender Güzey olarak, sanatı ve sanatımı özgün ve saf bir yaratıcı güç olarak koruma misyonunu benimsedim. Bu amacımla, ARThill’i kurdum. “ARThill” piyasanın taleplerini karşılamayı hedefleyen bir alan değil, sanatı yaşam biçimi olarak sunan bağımsız bir platformdur. Burada, sanatçıları, sanatseverleri ve toplumun her kesiminden insanı bir araya getirmeyi amaçlıyorum. ARThill’in misyonu, sanatı sadece bir estetik gösteri değil, bireyi ve toplumu dönüştüren, insan ruhunun derinliklerine dokunan bir araç olarak yeniden inşa etmektir.
Sanat, sadece bir gözlemci olarak kalmamalıdır; toplumu dönüştürme sorumluluğunu taşıyan bir güç olmalıdır. Sizin kurmuş olduğunuz “Diyalog Sanat” internet sitenizin başlığı benimde anlayışımı ifade ediyor; Sanatçının rolü yalnızca yaratmakla sınırlı değildir. Sanatçı, toplumun yaralarına merhem olmak, insanların acılarını ve sevinçlerini ortak bir paydada buluşturmak, izleyiciyle etkileşime geçmek ve toplumsal bilinç yaratmak zorundadır. Sanatın en büyük gücü, insanlara kendilerini bulma, ruhlarını zenginleştirme ve çevrelerine duyarlılık geliştirme yolları sunmasıdır. Bu nedenle, sanatı bir diyalog alanına dönüştürmeyi, izleyiciyi pasif bir gözlemci olmaktan çıkarıp, aktif bir katılımcı haline getirmeyi hedefliyorum.
ARThill’de gerçekleştirdiğimiz etkinlikler, işte bu hedef doğrultusunda şekilleniyor. Örneğin,
“Sanat Sofrası” gibi etkinliklerde, “sanata susayanlar” bir araya gelerek sanatın farklı yönlerini tartışıyor, bakış açılarını paylaşıyor ve sanatın toplumsal değişime nasıl katkı sağlayabileceğini sorguluyorlar. Bu tür diyaloglar, sanatın yalnızca bir estetik deneyim değil, aynı zamanda toplumsal bir dönüşüm aracı olduğunu ortaya koyuyor.
Bunun yanı sıra, “Shinrin Yoku Meditasyonu” gibi etkinliklerle de doğayla bütünleşen, zihinsel yenilenmeyi ve yaratıcı düşünceyi teşvik eden bir ortam yaratıyoruz. Doğayla geçirilen her an, insanların içsel yaratıcı güçlerini uyandıran, ruhsal dengeyi sağlayan bir etki yaratıyor. Bu tür etkinlikler, sanatın yalnızca bir seyirlik nesne olmadığını, aynı zamanda bir içsel deneyim olduğunu katılımcılara hatırlatıyor.
ARThill’ de ve çeşitli ülkelerde gerçekleştirdiğim interaktif performanslar da, sanatın toplumsal hafızayla bağ kurarak derin anlamlar sunduğu bir deneyim alanı yaratıyor. 1993 İstanbul Boğaziçi de uyguladığım “Nuh’un Gemisi”, Münih ve Paris de sergilediğim “Nuh’ un Gemisi Kutsal kalıntıları”, Ankara Kalesindeki “Anka Kuşu”, ve Münih Kültür Merkezinde “Magna Mater – Kibele”, ARThill’ de “Tanrıçalar Geçidi Festivali” gibi kadim mitolojik performanslarla, geçmişin sembollerini günümüze taşıyarak insan ruhunun zamansız ve evrensel değerlerle buluşmasını sağlıyorum. Bu performanslar, katılımcılara insanlığın kolektif hafızasından gelen derin sembollerle, kendi iç yolculuklarına dair bir kapı aralama fırsatı sunuyor.
Sanat, doğru ellerde gerçekten de bir dönüşüm aracına dönüşebilir. ARThill’’ in misyonu, sanatı içsel bir yolculuk ve toplumsal bir dönüşüm aracı olarak yeniden canlandırmaktır. Bu sürecin temelinde, sanatı yaşam biçimi olarak benimsemiş bir toplum yaratma arzusu yatıyor. “Arthill’ de gerçekleştirdiğim etkinlikler, genç nesillere sanatı sadece bir ürün olarak değil, bir yaşam biçimi olarak sunmayı amaçlıyor. Sanat, her bireyin özündeki yaratıcı potansiyeli keşfetmesine olanak tanıyan bir yolculuktur. Bu yüzden her etkinlik, katılımcılar için bir keşif, bir uyanış süreci sunuyor.
Sanat, bireyi ve toplumu dönüştürebilecek kadar güçlü bir araçtır. Bugün, sanatı yalnızca bir sergi alanı olarak görmek yetmez; sanat, toplumsal sorunları aydınlatan, bireyleri kendileriyle yüzleştiren ve toplumsal iyileşmeye katkıda bulunan bir araç haline gelmelidir. ARThill’ in kapıları, sanatı ruhun saflığında yaşamak ve yaşatmak isteyen, anlam arayışında olan herkese her zaman açık olacaktır.
Sanatçının sorumluluğu, yalnızca estetik bir eser yaratmak değil, aynı zamanda toplumla etkileşime girerek, toplumsal dönüşümün bir parçası olmaktır. ARThill’ i kurarak bu sorumluluğu yerine getirmeyi hedefledim. Sanat, içindeki yaratıcı gücü keşfeden bireyler aracılığıyla toplumu dönüştürme gücüne sahiptir. Ve bizler, sanatçıların bu sorumluluğun farkında olarak hareket etmesini sağladığımızda, sanatın gerçek gücünü keşfetmiş olacağız.
Sanatı yaşam biçimi haline getirebilirsek, daha derin, daha duyarlı bir toplum inşa edebiliriz. ARThill' deki her etkinlik, sanatın toplumsal şifa gücünü arayanlara bir rehber olacaktır. Sanat, sadece bir ifade biçimi değil, insan ruhunun derinliklerine inmek ve bu dünyada daha anlamlı bir yaşam kurmak için bir yolculuktur. Bu yolculuk, sanatın iyileştirici gücüyle toplumu dönüştürme fırsatıdır.
Dip Not: Sanatçı sorumluğunu bilen, her daim dik duran, lafını esirgemeyen, sanatından taviz vermemek için gerekirse aç kalmayı da göze alabilen, dürüst bir kimliğe sahip olmalıdır.
Ender GÜZEY
15 Kasım 2024
Hayran olmamak mümkün değil, okurken bile tüğlerimiz diken diken oluyor. ARThill denince benim zihnimde "olması mümkün olmayan büyük bir düşün gerçekleşmiş hâli" canlanıyor. Sanatın değeri denince aklıma İspanya Millet Meclisi' nin "yakındaki sanat müzesi güvenliğini tehdit ediyor gerekçesi ile nükleer santral yapımının iptali kararı" gelir hatta yıkılan pek çok santral de vardır. Bu derece değerli sanat oluşumu ve katılımı için ARThill' den istifâde etmek isteyen sanatçı veya sanat severler neyi göze almalı, para harcamak veya buraya yatırım yapmak için motivasyonları neler olmalı?
Sevgili Erkan Yazargan, çok naziksiniz teşekkür ediyorum.
Bu arada sorunuz beni hem gülümsetti hem de hüzünlendirdi. Gerçek şu ki Arthill etkinlikleri arasında zaman zaman ücretsiz konserlerimiz de oluyordu, üstelik virtuoz seviyedeki solistlerle. St petersburg dan gelmiş bir piyanistin konserine on dakika kala bana Laubali bir şekilde gelen telefon; “hocam kokteyl var mı, yiyecek içecek var mı… arkadaşlar soruyorda”. Şok olduğumu tahmin edersiniz tabi ki hak ettiği cevabımı verdim. Üstelik gelseler bile yol en az 20 dakika sürecek bir de geç gelecekler.
Bugüne kadar Arthill hiç bir destek almadı Bodrum Belediyesi'nin de umurunda ve bilincinde bile değil...
Boğa gücünüze ve gerçek sanatçı karakterinize derinden inanıyor ve hissediyorum. Ülkemiz devlet kurumlarından hatta memurlarından bir şey beklememeyi de öğrendik zamanla. Bodrum gibi bir cennetin ARThill gibi sanat tepesi zâten "sanatın ihtiyacı yoktur, insanın ihtiyacı vardır" gerçeğinin delili. Kendi muhteşem iç dünyanızdayken çevreye yazdığınız enerjinin geri dönüşlerinden bahsetmek ister misiniz?
Erkancığım, tabi ki ama geri dönüşü çok az, yurtdışına daha etkili. Times dergisinde arthillin bodrumda ziyaret edilmesi gereken bir yer olarak bahsedilmiş. Ve yabancılar geliyor. Bodrum da bir güzel sanatlar fakültesi var (buna da Süleyman saim hocayla birlikte önayak ve fikir babası olmuştuk) ancak on senedir fakülteden bir iki öğrenci ancak geldi. Hocalardan hiç biri gelmedi.
:) Sanırım ulaşım sorununu bahane edebilirler. Bir bakıma "hakedenin çorbayı içmesi" gibi bir durumla karşı karşı karşıyayız. İlgili kurumlara bir Talep Dilekçesi verip "bir helikopter pisti, yanına bir kule, bozuk yolların yapılması, ücretsiz otobüs servisi" gibi isteklerimizi belirtmeliyiz?
Bence helikopter iyi fikir…. Şaka bir yana Bodrum merkeze 14 km mesafede. Yemek yemeye otuz kırk km gidiyorlar.
313. DİYALOG ENDER GÜZEY İLE
Başarınız sırrı sizce nedir ve Türkiye tercihiniz..?
Başarımın temeli öncelikle çocukluğumda ailemden aldığım kültür, teşvik ve destektir. Daha sonra ilkokul öğretmenim ve nihayetinde fünya çapında bir ressam ve Filozof Mac Zimmermann' dır. Tabi ki bu altyapının devamındaki sonsuz merakım, özeleştirimdir. Her şeyi sorgulamak kendin için sınır tanımamak, çalışmak, çalışmaktır başarının sırrı. Özünde dünya vatandaşı anlayışıyla geçmişini bilerek gününü algılayabilmek bir sanatçının temelidir. En önemlisi dik durmak, dürüst ve cesur olmak olmazsa olmazıdır.
Yaşam boyu olumsuz - negatif etkilerle mücade biçiminiz ve eski dostlukluklarınızı merak ederim.
Ben "boğa"yım, bildim bileli inanılmaz azimliyimdir. İnandığım herşeyi gerçekleştiremeye çalışırım. Sanatımda hiçbir zaman taviz vermedim ve bundan sonra zaten yolumdan şaşmam. Her zaman daha iyisini yapmaya çalışırım kendimi kopyalamam. Birçok ifade tarzıyla sanatımı üretirim. Yaşam sanat, sanat yaşamdır. Sanatın her daim insanları iyileştireceğine dünyayı güzelleştireceğine inandım.
Prof. Mac Zimmermann etkisi..?
Benim için büyük bir şans böylesine büyük bir üstâdın öğrencisi ve daha sonra asistanı olabilmek.
Uluslararası sanatın gücü ve ülkemize etkisi ile ülkemizden dışa açılmanın gerekleri..?
Öncelikle dünya vatandaşı olabilmek, bunun temelinde kültür yatıyor... Bu aileden gelen bir birikimdir kuşaklar boyu kökünüze atılan bir tohumdur. Bunu sonradan telafi etmek çok zordur. Ülkemizde eğitim artık o kadar dibe vurdu ki. -en iyi şartlarda bundan sonra belli bir kültür seviyesine erişebilmek çok ama çok zaman alacaktır. Malesef neredeyse hiç kimse bunun ciddiyetini algılamıyor. Ve nasıl olsa düzelir deyip geçiliyor. Yeni nesillere ülkemizde çok ağır bir miras bırakılıyor. Kimse gerçekleri görmek istemiyor.
Almanya ve Amerika dışında Türkiyede bir kaç fakültede ders verdim. Aradaki fark tek kelimeyle vahim. Ben gördüğüm gerçekleri ifade ettikçe insanlar bana belki kızıyorlardır ancak toz pembe gözlükleri çıkartmazsanız ve öz eleştiri yapmazsanız gerçekler çok ağır üstünüze gelir.
Müze fikri ile akademi geliştirilebilir mi, müzeyi duragan sayar mısınız?
Müze kavramını ben korumak ve yaşatmak olarak anlıyorum, "gömmek" olarak değil. Ben ARThill'i bağımsızlığımın simgesi olarak görüyorum. Müze olarak da isimlendirmiyorum aslında burası benim eserlerimi koruyan ve yeni eserlerime ev sahipliği yapan, benim sanatımla tanışmak isteyenlere kapısını açan "Sanat Tepem"dir.
Eserlerinizde izleyicinizin en dikkat etmesi gereken nokta nedir?
Bakmayı değil görmeyi bilmek. Bilmiyorsa da öğrenmesi gerekir.
Sanal âlemin sanata olumlu - olumsuz etkileri nelerdir?
Gerçek olmayanı gerçek sanmak her şeyin tılsımını yok eder. Bir orjinal sanat eserinin karşısında durduğunuz zaman o eserin ve onu yaratanın titreşimini hissedersiniz. Nasıl bir kitabın sayfalarını çevirirken o kağıdın kokusunu alırsınız veya bir enstrüman tınılarını vücûdunuza, teninize aktarır.... Sanal dünya sizi bütün bu güzelliklerden uzklaştırır.
ArtHill ihtişamı sürekli canlı yayınlarla internetten yayınlanabilir mi?
Olabilir ama pekte önemi yok, merak eden ve hak eden ARThill'i bulur.
"Manda yuva yapmış söğüt dalına" türküsü sizde ne ifade eder?
Almanlar "Getürkt" derler yalan söylendiği zaman. Yani "Türklendin" anlamına gelir bu kelime. Belki kendini NET ifade etmemek ve dolaylı yollardan sözüm ona gerçekleri söylemeye veya söylememeye çalışmak ve sonunda yalan söylemek -belki bize has bir şeydir ne dersiniz ? Eminim bu yorumum birçok insanı kırmıştır ama ben buyum, dürüstüm...
Medeniyete dönüşen kültür çekirdeklerimizde sizi en etkileyen hangileri olmuştur?
Anadolu Medeniyetleri o kadar zengin ki hangi birini söyleyebilirim. Ama "Boğa Kültü" diyebilirim.
Savaş, baskı, refah düzlemlerinde ortam - çevre etkileri ile gelişim bağlamında şans tabirini kullanır mısınız?
"Ne Şans ne de Kısmet", ilkelliktir insanı şiddete iten. Bunun övünülecek bir tarafı yoktur. Bu ilkellikten kurtulmanın çıkış yolu: "Hümanist eğitime ağırlık verilmesidir". Fen değil sanat dalları ve felsefe, okullarda en çok yer aldığı takdirde gelecek nesiller kendileriyle ve farklı düşünenlerle barış içinde yaşayacaklardır. Eğitimde "At yarışına" son verilmelidir!
Yurtdışında sanat faaliyetlerini sürdürmek isteyenlere ne önerirsiniz?
Öncelikle dünya sanatını tanımalarını... Çin' de Japonya' da genç sanatçılar ne seviyedeler onları görmeleri gerekir. Bu yolun ne kadar zor ve uzun olduğunu o zaman anlayacaklardır. Buna rağmen bu işe gönül veriyorlarsa cesur ve dürüst olmaya kendilerini hazır hissediyorlarsa ... yolları açık olsun.
Ender Güzey bireyselinde evrene - cosmos, yaydığı sinyalin rengini tarif edebilir misiniz?
Ultramarin mavisi ve venedik kırmızısı.
Küreselleşmeye doğru kıtalar ve bölgeler sıralaması yapar mısınız?
Bir bütünün sırası mı olur? İsmi üzerinde "Küre" bunun başı sonu ve sırası olabilir mi?
Merhaba,
Sanat camiasında inisiyatif, otorite nasıl kazanılır ve faydaları nelerdir?
Ender Güzey: En önemli olan öz eleştiridir. Bu unsur tabi ki bizim milletimizde olmayan bir unsurdur... Türkiye'de Hindi gibi böbürlenmek prim yapar. Ülkemiz kendi kendini otorite kabul eden beceriksizlerle doludur.
Cabbar Kaygısız: Otorite - beceri ilişkisi kurduğunuza göre sanat camiamızın daha iyi yerlere gelmesi için ne öneriyorsunuz?
Ender Güzey: Mütevazilik ve dünyada ne olup bittiğini görerek kendi yağında kavrulmamayı Ve tabi ki iyi bir egitim...
Cabbar Kaygısız: Sermaye birikimleriyle ilgili sorun öne sürenlerin bu savunmaları haklı olabilir mi, yeterince sanat sermayemiz yok mudur?
Ender Güzey: Bu sermaye dünyanın her yerinde azdır kimse kendini aldatmasın her şeyin yurtdışında daha kolay olduğu sanılıyor: Yalnız Münih ve çevresinde 3000 (üç bin) profesyonel ressam var bunun üçte biri sanatıyla hayatını şöyle böyle kazanıyor. Kolay degil yani...
Cabbar Kaygısız: Hükümet fonları gibi başlangıç oluşturabilecek dış desteklerin sağlanarak inisiyatifleri bulup onlarla paylaşma hususundaki fikriniz nedir, neden ülkemizde bu tür fonlara gerçek sanatçılarımız bir türlü ulaşamaz?
Örneğin Kopenhagen Kriterlerine göre ki ülkemiz hükümetleri de buna imza atmışlardır "vergi gelirlerinin % 5 - 8 aralığında SANAT ve ÇEVRE' ye ayrılması" kanunen imzalanmış olmasına rağmen mevcut iktidar bu oranı cami, dernek, yandaş vakif v.s.' lere aktarmaktadır. Neden sanatçılarımız hakları olan bu payı almakta beceri geliştiremiyorlar?
Ender Güzey: Çünki sanatçılar bireysel ego'ları oldukları için örgütlenemiyor.
Fonlar ve benzeri destekler de ancak dernek vakıf ya da şirketlere veriliyor. Bu nedenle sanatçılar değil zanaaatçılar bunlardan faydalanıyor.
Cabbar Kaygısız: Örneğin A.B.' den direkt fon yardımı alabilmek için bireysel sanatçılarımıza ne gibi yollar önerirsiniz?
Ender Güzey: Bireysel yok male, en azından ben bilmiyorum. Siz biliyorsanız bana iletin...