DİYALOG MÜZESİ

EMRAH ELCIBOGA İLE



 

469. DİYALOG: EĞİP BÜKMEDEN


Emrah Elçiboğa ile Diyalogdayız. Sorularınızla katılabilirsiniz:
--Merhaba, yaptıklarınız ve yapmak istediklerinizle ilgili bir sanat diyaloğuna ne dersiniz?
Merhaba, öncelikle nazik davetiniz ve bu diyaloğu benimle gerçekleştirmek için göstermiş olduğunuz değere teşekkür ederim.

Elbette akıl yettiğince, dil döndüğünce katkı sağlamak isterim.
--İlk Soru: Yaptıklarınız ve yapmak istedikleriniz nelerdir?
Kısaca şöyle özetleyeyim; 25 senedir  sahne üstünde ve kamera önünde oyunculuk, rejisörlük, eğitmenlik, oyuncu koçluğu ve elimden geldiğince yazarlık yapıyorum. Buna ek olarak mikrofon başında programlar hazırlayıp, seslendirme de yapıyorum...
Bugüne kadar bir çok yerde work shop ve eğitim verdim. Oyuncu olmanın temel nedenlerinden biri yaşamla, yaşama dair bir derdim olduğu içindir. Öğrencilere de bunu aktarmayı hep ilke edindim. Çünkü dünyanın sorunlarının sanatla çözüleceğine, her nerede yaşıyorsak orada bulunduğumuz toplumun sanatla kalkınacağına, büyüyeceğine inandım ki hala da öyledir.
Bunu hem yaptığım işlerde hem eğitimlerimde ilk sıraya koydum. Sanat (hangi dalı olursa olsun) insanlara başka kapılar açacak ve başka türlü düşünmenin de yaşamanın da mümkün olduğunu gösterecektir. Herkes yetenekli olacak diye birşey yok en azından iyi ve bilinçli bir izleyici olabilir. Dolayısıyla eleştirmen...
Bundan sonra yapmak istediklerim, tiyatronun temel amacından kopmadan ve korkmadan insana dair hikayeleri anlatmak.
--Sanırım yurtdışında yaşıyorsunuz; oralarda yaşayan sanat insanlarımız yani buradan gidenler veya bağlarını hala sürdürenler, ülke gerçekleri ile ilgili kopma yaşayıp Türkiye' yi de İsveç, İsviçre veya New York gibi değerlendirip hata yapıyorlar. Özellikle yurtdışında yaşayan - mukim, sanatçılarımıza sanatçımızın daha ileri gitmesi için önerilerimiz neler olabilir?
Son iki senedir buradayım. Çok güzel bir noktaya değindiğiniz: Ülke gerçeklerini unutmak. Bu asal sorunlarımızdan biri. Kıyas yapabilmek için öncelikle şartları ortaya koymak lazım.


Ülke gerçeği, durumu, ekonomisi, yönetim biçimi, salon ve sanatçı sayısı, ayrılan bütçe, eğitim kurumları (gerek normal gerek sanat okulları) gibi verileri ortaya koymak ve öyle kıyas yapmak lazım. Sonra o eleştiriyi koymadan önce kendine sorması lazım "peki ben ne yapıyorum" ya da zahmetten kurtaralım "peki sen ne yapıyorsun" diyelim.
Ben tabi tüm yurtdışı ve Avrupa için söz alamam. Sadece gördüklerim üzerinden konuşacağım size: Burada yaşayan özellikle çok uzun yıllardan beri burada olanların yaptıklarına baktığımda Türkiye' den çok geri olduklarını gördüm. Oysa kafamda başka türlü tahayyül etmiştim. Ne de olsa Avrupa' dalar, çok fazla oyun izlemiş, çok fazla disiplinler arası etkileşimde bulunmuşlardır diye düşünürken çok çok geride olduklarını üzülerek gördüm.
Biz Türkiye' de festivale gelen toplulukları, grupları, solo performansları görmek için can atarken buradakilerin bırakın gitmeyi varlıklarından bile haberdar olmadıklarını görmek biraz utandırıcı. Tekrar edeyim aralarında başka yolda giden donanımlı insanlar elbette var ben bir genel geçersen dem vurdum.
Daha ileriye gitmemiz için mutlaka daha çok izlemek, okumak, üretmek, etkileşim halinde olmak ve sanatın temel ilkelerinden (tabi önce öğrenmek sonra) kopmamak gerekli çünkü bizim malzememiz fazlasıyla var. Aradaki fark çalışmak temelde.


--Arada aşılmaz duvarlar olduğunu, bir çeşit görülmez seddin doğru akışkanlığı engellediği hatta ora gerçekleri ile bura veya genelde tüm ortamların farklı olduğunu ve bunu kabul etmemiz gerektiği acı gerçeğini hisseder misiniz, en basitinden bir dil sorunu bile uyum konusunu nasıl etkiliyor?
Sanatın ve sanatçının ortak bir dili var. Zaten derdiniz burada kesişiyorsa anlaşmamanız mümkün değil. O duvarlar inanın yıkılıyor. Din, dil, ırk, memleket ayrımı ortadan kalkıyor. Tabi bu tarifim düşünsel boyutu bir de realite var.

Bir kere neden geldiğinizi unutmamak gerekli ve elbette ne yapacağınızı… Bunları biliyorsanız ve kararlıysanız engeller zaten aşılmaya hazır. Tabi ki sokağa çıktığınızda kendi toprağımızı ister istemez arıyoruz; orada kurduğumuz ilişkileri, teması. En basitinden bir dükkanın önünde çay içip hasbihal etmek gibi reflekslerimiz, alışkanlıklarımız var. Bunlar hep yaptığımız işlerin içinde. Burada bunun gibi binlercesinden mahrum kalıp başka bir yaşama biçimine alışıp ona göre üretimde bulunmanız gerekiyor.


Sahne üstünde oyuncuyu çalıştırırken kafanızda şu soru oluyor fazla mı yaklaştım, fazla mi temasta bulundum v.s. Sonra aşılıyor tabi ki.


Dil evet çok önemli. Ne kadar bilip hakim olsanız da (ki ben değilim) bir aktörün kendi dilinde konuşması yada sahne de var olması kadar güzel bir şey yok ve ben Türkçeyi çok seviyorum. Dışarıda daha yeni yeni kendimi tarif etmeye başladım ama akıcılık olduğunda zorlanıyorum. Sağ olsun eşim çok yardımcı bana. Bazen de meramı anlatamamak feci oluyor çünkü burada gönül, can gibi kelimelerin karşılığı ne anlam olarak ne de sözcük olarak var. Çok uzattım ama samimi olduğunuzda ve gerçekten iletişim kurmaya niyetli olduğunuzda engeli kaldırıp uyumu yakalıyorsunuz. Alman arkadaşlar Türkçe öğrenmeye çalışıyorlar ve Türkçe şarkılar dinliyorlar benim için.


--Evrensel sanata eser üretirken; sizde bulunan bu özgüven, samimiyet, coşku ve arzunun dışında örneğin, uluslararası sanat ve sanatçıya yatırım yapan şirket veya sponsorlar nasıl ikna edilebilir?
Üstadım yine 12' den vurdunuz. Bu, dünyanın her yerinde sorun. Tabi bizim gibi ülkelerde büyük sorun ve ben gerçekten ülkemde sanat yapmaya çalışan, üreten, yılmayan, korkmayan her bir kardeşimi, abimi, ablamı, ustamı canı gönülden tebrik ederim, yıllardır. Devlet desteği, sponsor olmadan varlığınızı sürdürmek çok ama çok güç.
Bu şirketleri ikna edebilmek için gerçekten büyük bir proje yapmak A' dan Z' ye kadar her şeyi tasarlamış olmak gerekiyor. "Ya, bizim şöyle bir projemiz var, şöyle düşünüyoruz" dan ziyade kapsamlı bir proje dosyası, projenin bileşenleri, uygulayıcılar, nasıl olacağı, neye hizmet edeceğine dair somut veriler ve sonunda nasıl sonuçlanacağına dair tahmini öngörüleriniz olması gerekli.
Kısacası işinizi bilmeniz, yaptığınız işe inanmanız ve bunu da karşıya inandırmanız lazım. Lafla değil çalışmayla. İşte sahne tasarımım bu, kostüm bu, müzik bu, v.s. diye önlerine koymanız gerekli.  Neticede sponsor dediğiniz para veren kişi ve geri dönüşümü olduğundan emin olmalı.


--Devlet desteğine bağımlılık düzeyinde alışkanlık kazanmış, dışında bir şeyi neredeyse düşünemeyen ve elde ettiklerini bu çerçevede ne olursa olsun yitirmekten korkan bizimki gibi sanat camialarının; kendi ofislerini kurarak özellikle devletten bağımsız kurumsallaşabilmeleri için öncelikle ne tür zihinsel bir değişim ve planlama gereklidir?
Tam da demin belirttiğim gibi bir çalışma içine girmeliler. Bakın bundan 25 sene önce ülkede pek çok büyük şirket tiyatroya destek verdi. Açıkhava v.s. gibi yerlerde büyük prodüksiyonlar yapıldı, lakin bu sponsor paraları öyle iç edildi, öyle har vurup harman savuruldu ki desteği kestiler, nihayetinde. Çünkü hem iş kalitesi, işin yürüme biçimi ve de neticesi onlara bir getirdi sağlamadı. Hem prestij açısından hem maddi olarak... Özeleştiri vermek lazım bu konuda.
Bir nevi altın yumurtlayan tavuk yada bindiğimiz dal kesildi. İşin ehli insanlarla bir araya gelip sanatın hem toplumu hem de yaşadığın şehri kalkındıracağına inanmak lazım. Dünyada pek çok örneği var. Misal, Fransa' da bir köyde nüfusu sanırım 750 kişi festival yapılıyor ama 150.000 ziyaretçi geliyor. Çünkü ne yaptıklarını, neden yaptıklarını, nasıl yaptıklarını biliyorlar. Ortak paydaları var ve eşit paylaşıyorlar ? her şeyi...
--Çok teşekkür ederim açık, net, anlaşılır, lafı eğip bükmeden, kitabın tam ortasından yazdığınız için...
Gelecek olan sorularla devam etmek isterim. İyi ki varsınız.
Ben teşekkür ederim üstadım konuşmaya değer gördüğünüz için. Çalışmalarınız çok kıymetli iyi ki siz varsınız. Neye, ne zaman ihtiyaç olursa ve neye, ne kadar, nasıl yetebilirsem buradayım.
Sevgi ve saygılarımla ?✌
























Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol