DİYALOG MÜZESİ

MÜGE CEYHAN İLE

 
284. DİYALOG
PATLAMALAR

Bosphorus Sanat Gazetesi'de Köşe yazarlığı, Kitapçı Dergisi'nde görsel sanatlar bölüm editörü ve Kendi atölyesi'nde ressam.İstanbul'da yaşıyor.

Arkadaşlığımı kabul ettiğiniz için teşekkür ederim. Sıcak günlerde yaşamınıza serinlik ve renk katması dileklerimle.
Teşekkürler, sevgiler...

Çalışmalarınızın toplandığı bir albüm varsa görmek isterim.

Aslında -şimdilik, tumblr adresim var buradan görebilirsiniz:
www.mugeceyhan.tumblr.com

Henüz iyi bir sitem yok, detaylı görmek isterseniz ayrıca portfolyomu mail atabilirim.

tebder@hotmail.com.
 
Gönderdim, birazdan elinizde olur sanırım.



SUNUMU GÖRDÜKTEN SONRA


Tarzınızı bulduğunuzu söyleyebiliyor musunuz?
 
Evet, -şimdilik bulduğumu düşünüyorum fakat tabiki yaşım ilerledikçe ve yaşamdan yeni şeyler öğrendikçe kendime kattıklarımla tarzıma küçük yenilikler katmıyor değilim.
Hocam Mustafa Ata'dan çok şey aldım, öğrencilik dönemimde. Mezun olalı çok oldu tabii...
 


O halde Mustafa Ata'dan aldıklarınızla devam edelim, lütfen.

"Renk ve kompozisyon bilgimi geliştirdi. "Yalnızca teknik değil duygularla birleştirerek sanat yapmayı" resim yapmayı da öğretti bana.
Özdemil Altan'dan da cesareti öğrendim, sanatta kural olmadıgını - tesaduflere açık olmayı...
Bunlar beni ben yaptı" diyebilirim. Öğrendiklerimin tümünü kendi yeteneklerimle harmanlamaya çalıştım.
 
Renkler size de büyülü gelir mi, parlaklık mı pastel mi daha ilginizi çeker?
Tesâdüf demişken, bu bakımdan (sanat zihninizin gelişimi açısından) karşılaştığınız en ilginç tesadüf ne idi?

Yalnızca pastel ya da yalnızca parlaklık olmamalı bence. Sadeliğin içinde bir küçük patlama hiç fena olmazdı sanırım.
Tesadufe gelince; bazen uğrasırsınız uğrasırsınız istediğiniz "eskiz" tuvalde o etkiyi yaratmaz. İşte o zaman tuval bir bakarsınız akışına bırakınca istediğiniz etkiyi yaratmış.
Bunları niçin soruyorsunuz?

Diyaloglarımız için... En başta linki vermiştim orada yayınlamak isterim, şöyle çarpıcı - fışkırtan tohumlar bulursam
Akışında yakalamak, akışına kapılmak rüzgarla uçmaya benziyor sanki... yerinizi bulunca yeşermek, çiçek vermek ve içinde yeni tohumlar saklamak OLABİLİR Mİ?
Tarz sorusu ile bütünleştirirseniz...
 
Aynen dediğiniz gibi. Ben aynı zamanda "Kitapçı Dergisinde" sanat bölümü editörlüğü yapıyorum yani yazmak benim için resimlerimi bütünleştiren bir eleman... Renklerin, kompozisyonların ardındaki kelimelerim. Eserlerime bakarsanız bir çok duraganlığın içinde patlayan parlak renkler küçük fakat resmimi asıl anlatan elemanlardır. Bazen bunlar konu başlığım oluyor.

Kitapçı Dergisi ne kadar kişiye ulaşıyor ve o patlamalar başlangıçta mı ortalarda mı, bitişe doğru mu gerçekleşiyor?

Yeni bir dergi olmasına ragmen iyi yerlerde satılıyor: D&R, Kabalcı, Remzi, Mephisto... Şimdilik iyi gidiyoruz. 3 ayda bir çıkıyor. Şu sıralar kurumsallasıyoruz, Eylüle kadar ara verdik. Patlamalar en basta kafamda oluşturdugum kompozisyonun yaratıcıları, fakat resmin sonunda ortaya çıkıyorlar. Renkler dünyasının yaratıcı tanrıları (benim için)

İlgili yazılarınızdan bir kaçının linkini rica edebilir miyim?

Şu an bilgisayarım yanımda değil bir bakayım, Erdal bey de var mı? Tumblr' da bir iki yazım vardı fakat genelde öğretici  - akademik yazılar Benim favorim "Bosphorus Sanat Gazetesi'ne" yazdığım ilk yazıydı onu bulursam yollarım.

Ok.Sanatın toplumumuzda bahsettiğiniz gibi yaygınlabilmesi hatta her köye girebilmesi için bir şeyler yapılabilir mi?

Bunu yapmak Türkiye'de çok zor bence çünkü sanat eşittir lüks yani ihtiyaç değil zihniyeti var fakat ilkel bir denemeyle yapılabilir. Yani bunun su içmek, sex yapmak hatta nefes almak gibi olduğunu öğretmek için insanlara bunu denetmek gerekir. Bir kağıt bir kalemle sadece bomboş bir yerde ÇİZ diyerek...

Sanatı doğal ihtiyaçlar gibi anlatmak yerine ruhu doyuran, hisleri tatmin eden, toplumun zihin dünyasını zenginleştiren, öğrenilmesi gereken zorunlu bir gereklilik gibi anlatmak sanatın ruhuna aykırı mıdır?
Zorunluluklar dediğimizde insanlar sıkıcılık olarak algılar bana kalırsa ama şöyle bakarsak ihtiyaç = zorunluluk oluyor günümüzde. Önce içindekini keşfetmek daha sonra keşfin verdiği heyecanla yola çıkmak güzeldir.
 
Atölyelerde günlük üretimleri ve değerlendirildiğini gören katılımcılarda sanatsal zihin patlamaları mümkün müdür?

Yer önemli değil sanatta konsantrasyonla çıkar tüm iyi eserler. Fırça (benim silahım spatüldür) ele alındı mı kopmalı sanatçı o anda.
Anlık bir şeydir o...

Bir tablo üzerinde elli yıl çalışılabilir mi, evetse neden ve nasıl?
Evet bu benim için şimdilik geçerli değil ama evet.
Sanatçı kafasındaki noktaya bir türlü ulaşamamış ise olabilir.

Yurtdışı sanat akımlarını da takip eder misiniz, ülkemiz ile kıyaslamanızı istesem..?

Elimden geldiğince takip etmeye çalışıyorum hatta şu sıralar Viyana ile güzel bağlantılar kurduk bir "kişisel" olabilir.
Kıyaslama ile ilgili; şöyle söyleyebilirim, "artık Türkiye'de de iyi kaliteli ve dünyaya açılabilecek sanatcılarımız olduğunu" düşünüyorum fakat ne yazık ki "hala galerilerimizin yeni yeteneklere, gençlere destek konusunda çok cimri ve önyargılı davrandıklarını" düşünüyorum. Ve fırsat eşitliği olmadığı için yeteneklerin köreldiğini, vazgeçişleri bunalımları görüyorum.
Çok açık ve net söylersem: Para = sergi ve reklam ve ün. Bu sanat olmamalı.
 
Viski ile aranız nasıldır?
Çok sevdiğim söylenemez neden?

Yalısında oturup viski içip PKK'yi destekleyen "şerefsizlerden" olup olmadığınızı merak ettim...

:) bana çok uzak.
Siyasi görüşümü merak ettiyseniz açık yüreklilik ve gururla "Atatürkçüyüm" derim.
 
Katkınız için teşekkür ederim. İlerleyen bölümlerinde yeniden yazışabilmek dileklerimle.

Saygılarımla.

 
Ben tesekkür ederim görüşmek dileğiyle. Umarım birazcık katkım olmuştur.

Başığı PATLAMALAR koydum birazdan -yarım saate, çıkar



Ek: MÜGE CEYHAN PORTFOLYO
https://www.facebook.com/groups/tebderyayinlari/948162025249259/
 
 

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol