DİYALOG MÜZESİ

ÖZLEM BÖLÜKBAŞI İLE

YETMİŞ ÜÇÜNCÜ DİYALOG
"DELİHA" ÜZERİNE



"Deliha" ile ilgili birşeyler söylemek ister misiniz? (yazmak)
 
 
Ne gibi?

Ne isterseniz!
Kısa bir tanıtım bile olabilir.
 
Yarın yapacağım.


 
Duyuruyu gördüm. Buradan, kalıcı birşeyler söylemek ister misiniz?

Film Gupse Ozay'ın hayat verdiği bir karakter olan Zelihanın çılgın hikâyesi ve biraz deli - uçuk, çılgın bir kadının yaşamamış ve aşkı arayan, erkekten kırma kadın dişiliğini komik bir biçimde bularak anlattığı, eğlenceli bir film.
 
Ünlülerden kimler var kadrosunda?

Yönetmenliğini "eyvah eyvah" serilerinden tanıdığımız ünlü yönetmen Hakan Algül yapmış. Oyuncular ise; Gupse Özey, Derya Alabora, Cihan Ercan, Barış Arduc, Korhan Erduran ve Hülya Duyar.
Zevkli ve bir okadar da ğglenceli bir film. Yapım bkm...
Yeterli mi?

Sizin herhangi bir katkınız oldu mu?

Hayır, ben sadece gösterimi sunacağım.
 
Son bir soru: "Senaryo yazarlığı için ilhamınızı nereden alırsınız?"
 
 
Allah'tan. Ve halk ile beslenirim.

Uzun süreli dizi senaryolarından memnun musunuz, "bu kadar da saçmalık olmaz ki" dediğiniz oluyor mu?

 
Tabi oluyor.

İsim vermeden, ne tür senaryolar sizi rahatsız ediyor?

"Rahatsızlık" demeyelim sadece birbirinin aynı konular farklı karakter ve şehirlerde yer değiştirip yeniden gündeme getiriliyor. Doğal olarak halk bunu benimsemiyor çünkü daha önce izlediği dizinin ya da filmin farklı halini izliyor. Bu da talebi düşürüyor, reytingler düşüyor. Halk artık doğal, kendinden ve yeni şeyler bekliyor. Düzen böyle olduğu sürece birçok dizi batacak, emekler hebâ olacak, kimse bunun olmasını istemez.
 
"Oyuncuya senaryo" akımıyla ilgili görüşünüz nedir, ülkemizde yaygılaşabilir mi?

Ben buna karşıyım. Oyuncuya senaryo olmaz. Bir senaryo vardır ve orada karakterler vardrı. Eğer oyuncu o karaktere uyuyorsa olur. Birçok işe bakın en iyi yapım ya da projelerin oyuncuları ünlü ama o karakteri verememiş. Karakteri izleyiciye veremez ise istediği kadar ünlü olsun başarılı olamaz. Önemli bir örnek "Recep İvedik", çok sevilen bir karakter ve Şahan Gökbakar'la uyuşan bir karakter. Recep İvedik taklitleri çok var ama Şahan kadar iyi kim yapabiliyor? Tersi Ceren ile Celal'de oynadı. Oradaki karakteri Recep İvedik'teki kadar başarılı değil çünkü oradaki adam Şahan değildi.
Gibi...

Zaman ayırdınız, katkı verdiniz Özlem Bölükbaşı, teşekkür ediyorum. Adana'ya selamlar. Mutlu günler dileklerimle.
 
 
Merci

 



İKİNCİ BÖLÜM
OYUNCULUK VE SENARYO YAZARLIĞI ÜZERİNE

Tamam o halde, film ile mi devam edeceğiz?

Bence kendi alanınızla - senaryo yazarlığı ve oyunculukla, ilgili olursa daha kalıcı ve doğal olur - kanımca...
 
Olur o halde, soruları sorun cevap vereyim.
 
Oyunculuk mu, senaryo yazarlığı mı sizde daha fazla yer buluyor?
Asıl, senaryo yazarlığının nasıl birşey olduğunu okuyucuya vermek isterim.

Benim için ikisi de bir bütün. Tercih yapmak zor, en önemlisi birbirine bağlı olmaları. Senaryo yazmak bambaşka bir dünya, bu anlatılmaz bir duygu. Düşünsenize; hayal dünyanızda farklı bir hayat ve hikaye var ve orada bambaşka bir dünya kuruyorsunuz. Kimsenin görmediği bir hayatı önce siz oluşturuyor, hayat veriyor, zihninizde izleyiyorsunuz. Bu hazzı anlatamam. Oyunculuk ise, daha farklı bir duygu. Farklı bir karaktere bürünüyor ve bunu yaşayarak canlandırıyorsunuz. Herikisi de büyük özveri, sabır ve cidden sevilerek yapılması gereken işlerdir.
 
Kendi senaryolarınızı oynamak ile, bir diğer yazarın senaryosunu oynamak arasındaki fark nedir?
 
Aslında çok fark yok. Burada oyunculuk devreye girdiği için benim ya da başka bir yazar - meslektaşımın yazdığı hangi iş olursa olsun, orada istenileni verebilmek amaçtır. Oyuncunun farkı da budur.
 
Sürekli aynı konuların yeniden senaryolaştırıldığını ve artık sıkıcı olmaya başladığını vurgulamıştınız. Sizin tercihinizde hikayenin kurgusu ve akışı hangi temel kriterlere uymalı?
Sanatsal gelişim bakımından nasıl katkı verebilirsiniz?

Birincisi, birileri iyi bir iş yapar ve bu iş çok tutar. Bir başkaları o işin prim yaptığını görünce benzer ya da taklidini yapmaya çalışır, aslı gibi olmadığı için başarılı olamaz. Bu her alanda yaşanılan bir durum. Çok iyi ve halkın beğenisini kazanan, bitmesine rağmen tekrarları izlenen dizilerimiz var ve insanlar hala izliyorlar çünkü bütünde gönüllerine taht kuran oyuncular ve konular bir bütündü. Şimdilerde yine iyi işler yapılıyor fakat konular birbirini andırdığı için talep görmüyor. Değişiklik şart. Yeniliğe gerek var. Herşeyden önemlisi halkın ne istediğini iyi bilmek gerekiyor. Belki ben de aynı hataya düşeceğim fakat elimden geldiğince yenilik peşinde koşmaya çalışırım. Hikayenin kurgusuna gelince öncelikle şunu netleştirmek gerek; hedef kitle, kime hitap ettiğin ve ona göre bir kurgu yapıp yapmadığın. Kendi şahsi düşüncem; Türk izleyiciyi iki şekilde etkileyebilirsin,ya dram olacak ağlatacaksın, ya da komedi yapıp gülmekten çatlatacaksın, bunun ortası yok...
 
Senaryo yazarlarını, yapımcıları ve -tabii, yönetmenleri "oyuncuya senaryo" konusunda ikna etmeye çalışıyorum.
Çok yetenekli oyuncuların yetiştiğini fakat "rol alamadıklarını" görüyorum.
Sizce bu çaba daha ne kadar sürer, ikna edebilir miyim?

Evet, çok yetenekli ve keşfedilmeyen oyuncular var... Bunlar tamamen şans ve yetenek işidir. Ben de "no name" bir oyuncuyum. Olsam ben olurdum. Kendi senaryolarımda bile eğer karaktere uymuyorsam oynamam çünkü bir iş yapılıyor. İşin ciddiyeti olmalı. İstediğiniz kadar profesyonel olun, dizi ya da filmin karakterine uymuyorsanız işiniz zordur. "Olmaz mı, olur" ama ne kadar doğru olur? Bu arz - talep meselesi. Sonuçta ticari bir caba her nekadar sanat yapsakta bu bizlerin işi ve birçok insan bu işten ekmek yiyor. Sohbet ya da popülerlik kolay değil. Emeğin karşılığı çok zor ve film işini pasta gibi düşünürseniz senaristler malzemeyi, hamuru hazırlar, yoğurur. Oyuncular malzemedir. Yönetmen malzemelerin miktarını ve ne olacağını belirler, karıştırır ve fırına verir. Pişirmek ekibin işidir. Pişti, kıvama geldi, süslendi ve en önemlisi şimdi bu pastanın tadına bakacak olan izleyicidir. Lezzete karar veren izleyicilerdir. Yani demem o ki:" Herkesin damak tadı farklıdır ve herkesin beğenisine sunacağınız bir pasta yapmak kolay değildir."
 
Dünya sinemalarına açılabilir miyiz, yurtdışı sponsorlar edinebilir miyiz?
Ve son olarak - bütün tecrübelerinizle, gençlerimize ne önerirsiniz?
(Sanatçı zihinlerini geliştirmek ve katkı verebilmeleri için...)

Dünya sinemalarından geri kalır bir tarafımız yok aslında. İstesek onları da geride bırakabiliriz çünkü çok yetenekli yazar, yönetmen, oyuncu, kurgu, efekt ekibi, işini güzel yapan pekçok yeteneğimiz var sadece doğru işler, doğru projeler olması ve severek yapılması yeterli. Sevgili Okan Bayülgen'in bir zamanlar "çek bakalım" isimli programı vardı ve sevgili Okan birçok yeteneğe ışık oldu. En önemlisi düşük bütçelerle de bir sinema filmi çekilebileceğinin en büyük ispatı oldu. Fakat milyon dolarların yatırıldığı yanlış birçok proje heba olduğu için yapımcıların da gözleri korktu. Yatırım yapmaktan korkar oldular. Her önüne gelen senarist oldu. Batan filmlerin çoğu ortada. Demem o ki: "Önce eğitim, önce bilinç, önce ne istediğini bilmek gerekir".

Herkes hikaye yazabilir ama senarist olamaz. Eğitim alır, ekrana çıkar ama oyuncu olamaz. Her insan film çeker ama yönetmen olamaz. Her işin kendine has bir saygınlığı vardır. Eğitim ve kendini geliştirmek şarttır.
Bu sektöre girmeyi düşünen gençler öncelikle hangi alanda yetenekleri varsa eğitimini alsın, okulundan mezun olsunlar. İşi gerçekten bilerek uygulasınlar. Zaten zaman ve şans onlara yardım edecektir. Kaliteli castajanslar yetenekleri keşfettikleri anda bırakmazlar. Tabii her ajans değil bahsettiğim, bu işleri yıllardır profesyonelce yapan ajanslardan bahsediyorum. Gerisi kendiliğinden gelir.

 

Sizinle "bir saatten fazla" bir süre geçirdim, ne mutlu bana. Açılışınızda başarı dileklerimle. Düzenlemeyi ikinci bölüm olarak ekleyeceğim, izninizle.

Teşekkürler benden.


 
 

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol