DİYALOG MÜZESİ

ŞÜKRAN MORAL İLE

444. DİYALOG: SANAT ÖZVERİDİR



Merhaba,
Bize sanatınızdan bahseder misiniz?

Tabii.

Cesaretten bahsedin bize, o halde...

"Cesaretten bahsedin".. deyince genel bir soru.

Şimdiye kadar 400' den fazla sanatçı diyalogu tamamlayıp yayınladık. Önemli bir boşluğu dolduracağınızdan eminim.
Lütfen, bize sanatınızdan bahseder misiniz, Şükran Moral' i "en cesur" yapan nedir?

İlk sorunun cesaret ve cesurluk üstüne olması beni mutlu etti. Sanat cesaret olmadan yapılamaz bence.

Sıradan olanı saptayıp, öğrenip mümkün olduğunca uzaklaşmak, yaptığını savunabilmek cesarettir... kaybetmekten korkmamak, Her şeye sıfırdan başlayabilmek.

Elbette sanat tarihinde binlerce Cristo yapılmıştı.

Cristo' yu açalım lütfen!

Bir boşluk vardı kadın sanatçılar kendilerini İsa (Cristo) yerine koyup "evet, ben Cristoyum" dememişlerdi.

Neden dinsel veriler bu denli güçlüdür?

İtalyan Rönesans sanatına bakıyorum bir tane Caravaggio ayarında kadın sanatçı çıkmamış, hepsi neredeyse erkek. Sizce bu tesadüf mü?

İtalya da kadın, kız çocukları, evlatlar her şey babanın mülküydü.

Caravaggio' nun aslında bir katil olduğu dolayısıyla kişiliğinden çok sanatının öne çıkması gerektiği, bir önceki diyalogumuzda işlenmişti. Sizce eser mi sanatçısı mı öne çıkmalı?

Din adamlarından ben de şikayetçiyim. Bence onların tamamı - istisnasız kadına egemen olmak için uydurmuş bütün o zırvaları!

Şimdi, yüzyıllardır süren bir patriarkal düzen içinde kadının mülk olduğunu görüyoruz. Elbette sanatı birey olan yapabilirdi. Şu tavuk yumurta hikayesine girmeyelim... çok kısıtlayıcı. Caravaggio katilmiş

İçinde bulunduğun duruma bağlı, hepimiz katil de olabiliriz... Ama o bir dahi.

Onu geçelim, bence de... İsa' dan devam edersek, illa İsa olmalı mıydı hedefinize oturttuğunuz karakter yoksa özel bir seçim miydi?



 
 
Bence kişisine göre değişir genellemeye gitmek istemem her bireyi ayrı değerlendirmek gerek. Günümüzün sanatını sanatçının kişiliğinden ayrı açıklamak zor. Gereksiz bir çaba.

İsa'yı bilerek seçtim asla tesadüf değil. Hem o dönemde kendimi İsa gibi hissediyordum yani acı içinde ama ... hem de İsa rölüne girerek egemen erkek düzenine kafa tutmak. Meydan okumak.

Tanrısallığa eriştiren çektiği acılar mı yoksa "kendi babasının kim olduğunu söylemeden", insanlara "gerçeği söyleyin" emri midir?

Dinsel yanıyla ilgilenmiyorum fazla. İnsanların taptıkları şeyin de erkek olması yanıyla ilgilendim.

Anladım. Dünyamızı ve insanlarını bu denli etkileyebilmesinin sebebi sizce - sanatsal olarak nedir?

İsa figürü güzel. Acı içindeyken önünde diz çökerek dua edenler de günahkarlar. Kendisini o acıyla özdeşleştirme. Aslında arabeskin doruk noktası. İhanete ve haksızlığa uğramak... Hangimiz ihanete veya haksızlığa uğramadık?

Müslüm Baba gibi konuştum

Çığır açmak için eskiye tavır almak gerekmiyor mu?

Önce eskinin ne olduğunu bilmek gerek, yani bilgi. Sadece çılgın şeyler yapayımla olmaz.

O tuhaf soruyu sorarak, uçlara dokunalım ve irkilmemizi sağlayalım lütfen: "Neden fahişeler kadındır?" Din ve diğer ahlak öğretilerin neden hiçbiri bu soruna çözüm bulamamıştır?

Güzel bir soru.
Daha önce bahsetmiştim erkeklerin "malı" olan kadın, erkek egemen düşünceye göre "zevk" objesidir.

Bu konuyu biraz daha deşelim, isterim...

Yüksek Kaldırım' a gidip performans yaptığımda aynı soruların cevabını arıyordum, sene 1997...

Nasıl bir cevap buldunuz?

Elbette sanat matamatik değil o nedenle tek cevap değildi bulduğum. Eğer o yılların çağdaş sanatını incelerseniz ki asla tek başına ele alamayız neden önemli olduğu ortaya çıkar. Her şeyden önce toplum iki yüzlü. Bunu biliyordum da yeniden gördüm. Asla gerçekleri konuşmak istemiyor... Konuştuğumuz gerçekler iktidarın onayından geçerse konuşuyor yoksa susmak veya linçe başlıyor. Özellikle kadınlarla ilgili.

Bugüne nasıl geldik, yani çocukların tek seçenek olarak ama özellikle fakir çocukların İmam Hatip Okullarında okuma imkanına sahip olmasına..?

Bu soruya cevap verebilirsek eğer.

İktidar yıllardır kadın üzerinden yaptı politikasını yani toplumun yarısıdır kadın. Bazı liberaller "ay ne var baş örtü özgür olsun" diyorlardı. Ama acaba özgür bir seçim miydi?

Yine karşımıza beton duvar gibi inançlar çıkıveriyor.

Bir kadın sanatçı - cesur bir kadın sanatçı olarak, kadınlarımıza bu cendereden nasıl kurtulmayı önerirsiniz?

Teşekkür ederim ama bakın burada da şunu farkına varalım: "Kadın ve erkek beraber kurtulmalıyız, tek başımıza olmaz".

Bir şeye sahip olmak özgürlük değil. Toplumun yarısına boyun eğdirmişse iktidar, öteki yarısı da boyun eğer. Böyle bakmalı bir de... Bence esir olmak - birinin kölesi objesi olmak, kadar ağır ve kötü bir durum yok. Özgür olma savaşı çok daha eğlenceli.

Evet, zor ama ikinci sınıf olmak bence ölmekten de beter. Cesaret bu bilinçle başlar.

Erkeklerden yeterli destek görebiliyor musunuz, sizi anlayabiliyorlar mı?

Kadınlar kendi aralarında ki aptal rekabeti bırakmalı artık!
Genelleştirmeyelim. Yardım lafı hoşuma gitmedi. Kendilerine yardım etsinler önce

Güzel. Kararlısınız.
O halde şuradan devam edelim: "Sanat çalışmalarınızda, kendi kurumsalınızı geliştirir - ağınızı örerken nelere dikkat edersiniz?"

Şu son yıllarda üzerimde baskı var, sansür baskısı. O nedenle kurumları boş verip "VUR-KAÇ" performanslarına başladım ve bunun da teorisini yazdım. Savunuyorum.

Baskılar, şantaj v.s. şeylere boyun eğen sanatçı değilim. Olduğum geldiğim yeri yakmaya da hazırım. İçimde bu tür baskılara karşı büyük bir öfke var.
Göndereyim şimdi:
 
VUR-KAÇ KALBİM!

Ülkemizde olanlar beni bir sanatçı olarak derinden yaralıyor. Tek kelimeyle esaret ve çaresizlik duygusuna yenilmek istemiyorum. Korku dolu sözlerin, yukarıdaki gökyüzüne çekilen simsiyah perdenin seyircisi olamazdım.

Sansür, baskı ve korkudan bana kalan tek yol vur-kaç performansları. 20 Mart 2016' da patlayan bombalarla evlere kapandığı bir an, meydanlarda aşk şarkıları söylemiştim. Şimdi bu performanslarımın bir devamı olarak bugün duvarlara kalpleri çiviliyorum.

Mezbahalarda duran hayvanların yüreklerini görmezden gelebiliriz, tıpkı kaçmaktan başka çözüm üretmeyen çivilenmiş kalplerimiz gibi. Üstümüz kan, aynalarda aşık olduğumuz selfie' ler kadar kirli. Aşkımız süslü kurdela, danteller arkasında kokusu, tadı olmayan plastik... Konforumuz var gibi davranmaya devam etmek de yine plastik... Sevdiklerimizi duvara çivilediklerinde sessiz kalmayı seçebilirsiniz... Ta ki kendi kalbinizi kendi ellerinizle duvara çakana kadar... Kendi kanınızın size ayna olduğu noktaya dek... Seyretmenin büyüsü sirklerdeki hayvanların sonu oldu!

Seyrettiğiniz çocuklar, gençler hayatın en gür yaratıcı damarı... Son kez çivilenen duvarda atıyor; lütfen seyredin yine!

Hep yapılan bu değil mi?

Sahte teorik mahkemelerle kurgulu hayatımız; celladımıza aşık olduk, çocuklarımızı sunduk severek... Kim daha iyi bilebilir bu aşık güruhtan kim? Ölümün, esaretin, haksızlığın adını koymadan yaşayan teslimiyet ruhu bilir tabiki de...

Belki de bunların hepsi bilim - kurgu, zekalarımızın tek elde toplandığı, hepimizin boyun eğen köle robotlara dönüştüğü... Biz elimizde patlayan mısırlar ve kadife koltukta izleyen seyirciyiz. Sonunda mutlu evlerimize döneceğiz. Filmlerdeki kahraman gelip bizi de kurtarsın diye... O kahraman yüreğini çıkarıp eline verecek ve sen seve seve çivileyeceksin!

Vur-Kaç sanatsal eylemim devam edecek... Çocukların canlı canlı organlarının alınmasına şaşırmayan; sen, hayvanların ve kadınların tecavüzüne şaşırmayan sen, düşüncelerinden dolayı yıllarca sürünenlere şaşırmayan sen, bu sanatsal eyleme çok şaşıracak hiç de etik bulmayacaksın! Plastik hayatınızın gereği, uğultulu ahlaki değerlerinize uygun olmayacak.

Sizin için de bir çivi çakmaya devam edeceğim...

Duvara çivi çakan kendi elinizi tanıyıncaya kadar VUR - KAÇ.

VUR-KAÇ KALBİM!

Şükran Moral
03.11.2016



 
Fedakâr bir eylem geldi bana.
Tam da burada o soruyu tekrar ediyorum: "Ne kadar destek buluyorsunuz ve o katmerlenmiş merhametsizlik duvarları nasıl aşılıyor?"

Çok destek bulmuyorum aslında. Yumruklarımla katlanabilmekle, her şeyden vazgeçebilmekle, yalnız kalabilmekle duvarın ötesindeyim zaten. Arada bir "nanik yapmam" rahatsız edici olsa da....

Kapılarınız açık mıdır destek olmak isteyenlere yoksa geçen sürecinizden daha hassas mı davranıyorsunuz?

Diyalogdan yanayım, yardım ne için! Yanımda olursun veye olmazsın. Özgür olmayanların yardımına ihtiyacım yok.

Örneğin buradan yazıştıklarımızı yayınlayarak size destek olmuş oluyor muyuz?

Çok güldüm. Siz Şükran Moral'le röportaj yaptınız ve baya desteklisiniz efem... Hediyem olsun!

İktidara kafa tutmak benim zayıf, korunmaya muhtaç olduğum anlamına gelmez, tam tersi gücümü gösterir.

Bizi hor görmeyin lütfen Bugüne bugün Türkiyemizin en özgür ve arşivi en geniş platformuyuz. Eminim yayından sonra siz de hayretler içinde kalacaksınız!

Cesur olduğumu siz söylemiştiniz.
 
Yoo, hor görmedim tam tersi.
 
Google' den arayınca bile: "En cesur sanatçı Şükran Moral" çıkıyor.

Çok sevindim.

Yurtdışı performanslarınızdan bahsedin bize lütfen!

Bugün paylaştım: Exibart.TV diye bir İtalyan sanat magazini var. 2007' de Venedik Bienali' nde yaptığım performansı yayınlamıştı, baktım ki 1 milyon tık almış. Bu beni çok mutlu etti.

En son Chicago'da bir sanatçının Linci performansını yapmıştım. 2013' tam da GEZİ sırasında, inanılamaz tesadüf... Ama bu performans Türkiye'de görülmedi. Asistanım bir Türk öğrenciydi, internetten haberleri dinleyip beraberce ağlıyorduk.

 
Neden ağlıyorsunuz efenim Mutlu olup başkalarını da coşturmanız gerekmez miydi?

O duyguyu anlatmak zor. Üzüntü ağlaması değildi ki! Zaten performanstan önce GEZİ' YLE ilgili bir konuşma da yaptım. Oradaki sanat camiasıyla hep birlikte "faşizme ölüm" sloganı attık. Çok çok güzeldi.

Son olarak gelecek planlarınızdan bahsetmek ister misiniz?

2018 de Avrupa'da sergilerim var elbette henüz belirli değil.Projelerim var onları bitirmek istiyorum.
Çok teşekkür ederim. Sevgiler

Başarı dileklerimizle. Yalnız değilsiniz!

Sağolasın, çok mutlu oldum...
 
SİTE

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol