DİYALOG MÜZESİ

OYA ERGÜN İLE


499. DİYALOG: OYA ERGÜN İLE

DEĞER BİLİNCİ


Merhaba, sanatın bağımlılıklardan kurtarma özelliğinden hareketle, yaşantınız boyunca hangi bağımlılıklardan kurtuldunuz?


Düşündüm de; hiç bağımlı olduğum bir alışkanlığım yok, ya da bir madde. Sanatın içindeyim, tek vazgeçemediğim şey müzik yapmak, müzik dinlemek, resim, dans gibi sanatları takip etmek.


Bağımsız bir insan olana kadar terapilere bağımlıydım sanırım.


Terapi - Sanat bağlantısını nasıl kurarsınız?


Terapi sizi gerçekle, dünyanın ve kendinizin gerçeğiyle yüz yüze getirir. Kabul etmenizi, ilerlemenizi, bağımsız olmanızı, iyileşmenizi sağlar. Eğer iyi bir terapistiniz varsa ve siz hazırsanız. Sanat da aynı şeyleri yapabilir ama sanat aynı zamanda, o gerçeğin boyutlarını genişletip, sizi gerçeğin ötesine de taşır. Sanat terapi olarak kullanılabilir ama çok ötesindedir.


İnsanlar genel olarak neden gerçekleri kabullenmekte zorlanırlar?


Çünkü doğalarına aykırı bir düzende, doğalarına aykırı yetiştirilirler.


İçgüdüsel hareket. Güdüsel hareketlerimiz vardır, düşünmeden, ani yapılagelir. Bunları pekala dizginlemeyi öğreniriz ama bazen dizginlemek istemeyiz. Bu sadece bir bakış açısı. Aynı soruya on farklı cevap verilebilir. Bile bile hata yapmak doğaldır ama sürekli hale gelirse sorun başlar.


Nereden başlanmalı? 


Çok genel bir soru bu. Bence annelik - babalık sanatından doğmadan önce başlamalı, sizin doğmanıza karar verildiğinde? Sanata çocukken, içinde büyütülerek ve oyunlarla işlenerek başlanmalı. Gerçek hocalarla… 


Ortalama insan imkanlarını kriter kabul ederek başlamak istediğimizde; elde var olan imkanlarla ve çok zorlamadan - sürekli masraf çıkarmadan bir eğitim sistemi kurmak istesek, örneğin yüz tane ergenlik çağında gençle çalışıyorsak, yeteneklerinide  keşfetmek amacıyla nasıl bir eğitimi ve müfredatı oluşturmalıyız?


Her bir sanat dalında usta eğitmenlerle çalışmak zorundasınız. Çocuk ve ergen doğasını iyi tanıyan, sanatında usta eğitmenler. School Music çok ciddi ve zor bir eğitim örneğin. Müzik sanatıysa söz konusu olan, size çok şey söyleyebilirim ama bir makale konusu bu. Bir paragrafta anlatılamaz.


Değer Bilinci ile ilgili bir şeyler yazmak ister misiniz?


Değer, insanın vicdanından ve temel gereksinimlerinden çıkarak harmanlanması gereken, yaşama sevincini başkalarına ve kendine zarar vermeyecek şekilde artıran olgulara yüklenmesi gereken bir anlamdır bence. Örneğin merhamet etmek çok değerli bir eylemdir. Kişiye sadece acırsak, o kişiyle aramıza mesafe koymuş oluruz, oysa merhamet duygusu gelişen birey, onu bulunduğu kötü durumdan çekip çıkarma cesareti de gösterecektir.


Sanat değerlidir mesela, çünkü yaşama sevincimizi besler. Özgürlüğümüzün sınırlarını genişletir.


Eğitim değerlidir. Ve her şeyden önce, sevgi değerlidir…


Günümüz koşullarının karmaşasında farkında olmadan yaşayan ve değerlerini tümden olmasa bile çoğunlukla yitirmiş insanlara ne önerebiliriz, yeniden keşfedip kazanmaları için neler yapabilirler?


Biraz anında düşünerek söylediğim için, düzenli ifade edemeyebilirim. Farkındalık geliştirmek hayati önem taşıyor. Farkında olmak için de ilk olarak sükunet gerekir. Nefesine odaklanmak, klasik müzik dinlemek, resim yapmak, resim bakmak, elinize bir çiçeği alıp bütün ayrıntılarına bakmak, yani, sanatla içiçe olmak ve tüm canlılara kalbini açmak gerekiyor yaşarken. Aslında, eğitim sistemlerimizin köklü bir reforma ihtiyacı var. 


Düşünme sanatı ilkokullarda başlanmalı. İnsan olmak nedirle. Evet, içimizde şiddet var. Ama onu kabul edip barışı neden seçmeliyiz, neden zarar vermemeliyiz doğaya, insana ve tüm canlara! Bunu köklü bir şekilde anlamalı insan. Çocuk yaştan başlayarak hem de.


Kısaca özetlersem önerim, felsefeye, sanata açık nesiller yetiştirmek gerekiyor. Kişilerin de tek tek birbirini bu etkileşime açması gerekiyor. Felsefe ve sanat. Aslında felsefe de düşünme sanatıdır.


Daha önce imkanlarla ilgili bir sorumuz olmuştu. Sanat gibi pahalı bir uğraşın en kolay yolu / yolları nelerdir?


Kağıt, kalem, gözlem yapmak, kendi sesimiz ve nefesimiz, kendi vücudumuz, en yakın çevremizle ilişkimiz. Bunlar bedava. Sanat kendi içimizden çıkan bir şey. İnternette bedava ulaşacağınız onlarca ders var. Değerli olan önem kazandıkça eğitim de, sanat da daha kolay ulaşılır olacaktır.


Çok güzel öneriler bunlar. Pekiyi, insanları daha çok meşgul eden sanat, felsefe, bilim dışında -aslında pek de değerli olmayan şeylerden nasıl sıyrılıp kurtulabilirler?


Zamanın değerini bilerek. Alışkanlık çok güçlü bir şey. Alışkanlıklarımıza ciddi bir gözlem yapmalıyız.


Neden buna alıştım? Bana ne kazandırıyor? Değersiz olan alışkanlıklar, ya da fazla tekrardan zararlı hale gelen alışkanlıklar, genellikle kaçıştır. Boş zamanlardan, boşluktan kaçmamaya açık olmak kolay değildir.


Kendi yaşamınızdan bahsederseniz, kendinizi şanslı hissettiren şeyler neler olmuştur, şanssız insanlar olduğuna inanır mısınız?


Hayat çok değerli. Yaşamak başlı başına bir şans bence. Benim kişisel hayatımda ve aslında pek çok insanın hayatında şans dolu anlar olduğu kesin. Mesela müzik, resim ve edebiyata ilgili bir aileye doğmuş olmak benim büyük şansımdır. Sanatsever bir hekimle evli olmak ve sağlıklı bir oğlum olması şanstır. Hollanda'da okurken ayrımcılığa uğradım ve mesleki bir küskünlük yaşadığım bir dönem yaşadım. Büyük şanssızlık diyebilirsiniz anlatsam ama bu durumun öğrettiği ders ve kazandığım tecrübe büyük bir şanstı bence. İnsan kaderini sevmeli bir yerde. Ve kaderini bütünüyle kendiniz yazamazsınız ama yaşantılarınızı durmadan edit etme ve yeniden yoğurma şansını hayat size verir.


Her anı hediye kabul edebilecek bir farkındalık geliştirmeli insan.


Özellikle bizimki gibi toplumların ciddi sorunu olan, yaşam yerine ölümün kutsanmasının sebepleri nelerdir, bu kördüğümü nasıl çözebiliriz?


Yine değer felsefesi konusu. Toplumların tarihi bir yerde acıların, savaşların, zaferlerin ve şiddetin kurup yıktıklarının tarihi olarak okutuluyor bize. İnsanın genetik hafızasına kazınıyor bu. Arabesk düşünme biçimini bırakmak gerekiyor. Ölüm de hayatın olmazsa olmaz bir parçası ve son derece doğaldır. Ölüme üzülmek de doğaldır. Ama hayatın değeri bilindikçe, ölümü de doğal ve zorlamasızca kabul edebileceğimizi düşünüyorum.


Bu kördüğümü, iyi bir eğitim sistemiyle değiştirebileceğimize inanıyorum.


Bu ciddi sorunları aşan toplumların tecrübelerinden nasıl yararlanalım ki o zahmetleri yeniden çekmeyelim, batı hayranlığı nedir?


Batıda uzun yıllar yaşadım. Şimdi, kendi ülkemden de doğuda yaşıyorum. Batı hayranlığı söylemi, yanlış bir ifade oluyor diye düşünüyorum. Bize bu zahmeti çekmemek için yapılması gerekeni, Cumhuriyetin kurucusu Atatürk, dahiyane biçimde kurgulamış ve uygulamaya koymuş. Devamı, toplumun yapısı ve yüzyıllarca feodal bir kurgu içinde gelişmiş olması nedeniyle  maalesef, işlerken ciddi bir sekteye uğramış ve sonradan da tepetaklak olmuş. Köy Enstitüleri ve Halk Evlerinin kapatılması bu gerileyişin en büyük adımları kanımca.


Batı hayranlığı konusuna da kısaca değinmek isterim. 


Batıda yaşarken kişisel özgürlüklere, bilime ve sanata verilen değere hayran oldum elbette. Kurdukları şehirlerin alt yapılarına, kişisel hakların korunmasına ve daha pek çok şeye.


Ama doğu insanının henüz kaybetmediği sıcaklık, cana yakınlık, yardımseverlik gibi değerlerin paha biçilmezliğini de iliklerime kadar hissettim.


Atatürk'ün de ısrarla altını çizdiği hatta devrimciliğin alt maddesi olarak eklediği "Batılılaşma" ilkesi neden unutuldu veya unutturuldu, aksine doğuda devrim arayanlara, tecrübelerinize dayanarak söylemek istedikleriniz nelerdir?


Anlamak ne demek oradan başlamak isterim. Bir insanı, bir felsefeyi, bir konuyu anlamak, enine boyuna, tam olarak bilmek, özümsemek,  akıl ve duygu süzgecinden geçirerek benimsemeyi gerektirir. Atatürk'ün batılılaşma kelimesi maalesef yanlış anlaşıldı. Atatürk bize, pozitif bilimin, sanatın, aydınlığın, hak ve özgürlüklerin alıp başını ilerlediği batı ülkelerinin demokratik sistemini gösterdi. Böyle bir ilerleyiş, pek çok kişinin ve grubun işine gelmedi. Böyle bir düzen için, çalışmak, miskinlikten kurtulmak, aklımızı çalıştırmak ve topluma durmadan hizmet etmek gerekiyordu. Ama devletin kaynaklarının halka değil de kişilere akmasının önünü açan sistemler ve kişiler, gücü ele geçirirse ne olur? Toplum yozlaşır, eğitimin ve ardından her şeyin kalitesi yani değeri kaçınılmaz olarak azalacaktır öyle değil mi? İşte olan bu…


Aydınlanmadan sizin anladığınız nedir, Aydınlanma Hareketinde sanatın rölü nedir?


Aydınlanmak, kişisel ve toplumsal olarak bakabiliriz. Sözlükteki tanımlamanın ötesinde, kendi subjektif bakış açımla açıklamak istiyorum. Aydınlanmak, en basit haliyle, farkında olmakla, farkına varmakla başlayan bir değişimdir. Olumluya, ileriye, sizi bir atım öteye taşıyan bir tecrübe. 


Ben sanat tarihi dışında, tarihe yeterince ilgili bir insan değilim. Okullarda öğrendiğimin üzerine pek bir şey koyamadım. Sanat tarihi bilgimden yola çıkarak konuşabilirim. Aslında aydınlanmanın tarihi, sanatın tarihidir. Bağlantıyı kurmak da hiç zor değil çünkü sanat size, iyi ve güzele açar. Özgürlükte yeşerir. Rönesans ve reform, ekmek ve su gibi bir ihtiyaçtı.


İnsan hayatı, ancak gelişerek, mertebe mertebe yükselerek anlamlanıyor... Yükselmek de, fark etmekle başlayan bir gelişme süreci değil midir? Özgürleşmek... Dinlerin toplumu etkilemesi yerine, kendinizi birey olarak keşfetmeyi, psikolojiyi anlamayı, temel ihtiyacı anlamayı ve temin etmeyi gerektirmez mi?


Okullarımızda bu konular var ve öğrenciler de öğreniyorlar ama bir işe yaramıyor nedense! Bakıyoruz ki profesör olmuş ama hâlâ FETÖ gibi veya başka benzeri yıkıcı bölücü unsurların elemanıdır. Bütün enerjisini ısrarla ve inatla bunlara veriyor. Daha ciddi bir anlatımla bu kişilere yaptıklarının çok yanlış olduğunu nasıl anlatabiliriz?


Öncelikle şunu söylemeliyim: Öğretme sanatı nasıl ciddi bir iş anlatamam. Ama öğretme sanatını icra edecek olan da her şeyden önce kendisi de bilmek zorunda. Bizim eğitim sistemlerimiz ezbere dayalı maalesef. Öğreniyouz ama sınavdan sonra unutuyoruz. Öğrenmek aktif ve devingen bir eylemdir halbuki. Ömür boyu süren… Öğrenmeyi sevmek ve sevdirmek de öğretme sanatıdır.


Şimdi. 


Toplumda yanlış bir sistemin yıllar boyu yürümesi, toplumu çürütecek, ahlak anlayışını zedeleyecek, kurumları çökertecek vetoplumu ciddi bir dekadansa sürükleyecektir. Kaçınılmaz bu. Ve bize de olan budur.


Çatışma ile ilgili ne söylemek istersiniz. Bilinen siyasi paylaşımlar ve Yalta Konferansı'ndan sonra paylaşılan dünya coğrafyaları ve hâlâ geçerliği devam eden sağ / sol kitlelerin sürtüşmeleri dolayısıyla oluşan devlet yapıları ve bunların arasında kalan cendereye, mengeneye sıkışmış insanlık sanatı nasıl bulabilir, geleceğe dair öngörü ve ümitleriniz nelerdir?


İnsanlık tarihine bakınca, gelişmelerin yanısıra, yönetim hataları yüzünden, her gelişmenin yanında getirdiği olumsuzluklar yaşanıp gider. Çağımız teknoloji çağı. Teknolojideki dramatik gelişmeye dünyanın varolan nüfusuyla  ayak uydurması çok zor. Yanısıra, buzulların erimesi, kıtlık tehlikesi, kendi ülkesindeki kaynaklar gelecekteki bilmem kaç yıl yetmeyecek diye gelişmemiş ülkelerde savaşla ya da başka tehditlerle egemenlik kuran büyük güçler. Orta Doğu'da kanayan yara. Dinsel ve geleneksel baskılar, cehalet... Hastalıklar. Ve bütün bu olan bitenden küçük bir erkin "yine bana yine bana" şeklinde fayda sağlaması. Olan biten dünya karmaşasının kısa özeti diyelim. Tek tek örnek vermeden. 


Şimdi, toplumsal olarak baktık. Birey olarak insana bakarsak, içimizde ve toplumun en küçük bireyi olan aile ilişkilerimize, okuldaki sınıfa ya da iş yaşantımıza: Aynı şeyleri farklı ölçekle yaşadığımızı görürüz. Kıskançlıklar, çekememezlik, farklı düşüneni gagalamak, kendi çıkarıma dokunanı dışlamak, çocuğuma karşı sorumluluğumu hiç farketmeden 4 çocuk yapmak, kendi eşime yalan söylemek, içsel çatışmalarımdan, gelişmemişliğimden karşımdakini sorumlu tutmak, yaşayamamak, öldürmek, çalmak. Kişisel ve toplumsal olarak bize olanlar bunlardır. Bunlar da bizi sağ, sol, müslüman, hristiyan, beyaz tenli, zenci, Nijeryalı, İngiliz, Avrupalı, Asyalı vs vs böle böle şimdiki dünya düzenine getirdi işte. 


Ben kurtuluşların, aydınlanmaların hep bir tek kişiyle başlayacağına inanıyorum. Tesla'nın dediği gibi, bir enerjinin diğerini etkileyeceğini, enerji boyutunda konuşmaya başlamamız gerektiğini düşünüyorum. Kendimizi geliştirerek toplumu ilerleteceğimizi, kişisel acılarımızdan özgürleşerek toplumsal acıları yok edeceğimize inanıyorum. Bir hayat çok değerlidir. Ve bir hayat kelebek etkisi gibi, çok hayatı etkileyiverir. Sanat içimizdedir ve en etkili iyilik halidir. Doğaya, canlılara saygı duymadığımız sürece, bu böyle gidecektir…


Katkılarınız için çok teşekkür ederiz, saygılarımızı sunarım.

SÜRDÜRMEK DİLEĞİYLE


Ben teşekkür ederim. Sevgiler.

 
 

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol