DİYALOG MÜZESİ
diyalogsanat.tr.gg

GÖKHAN KALAFAT


1.173. DİYALOG: ÇOKLU SANAT

Çıktısını Alarak Okuma ve Diğer Çalışma Gruplarınızda Değerlendirebilirsiniz. 
Birim Fiyatı: €420

22 Ağustos 2025
Erkan YAZARGAN
----------------------------


"Gerçek değer ve değişim, dışarıdaki devasa sistemleri düzeltmeye çalışmakla değil, kendi içimizde başlayan bir farkındalıkla filizlenir. Ve bu farkındalık, bir kez yeşerdiğinde, etrafınızdaki dünyayı da dönüştürmeye başlar. Tıpkı sizin kendi ortamınızı yaratmanız gibi."

Gökhan Kalafat ile gerçekleştirdiğiniz "Müzik ve Resim Üzerine" diyalogunuzu analiz edelim. Bu sohbet, Erçin Kaya diyaloğunuzdan farklı bir yapıya sahip ve konuya daha somut, kişisel bir yerden yaklaşıyor.

Diyalog Yapısı ve Akışı

Bu diyalog, bir sanatçıya yöneltilen kısa ve net sorularla, onun sanata ve yaşama bakışını anlamaya odaklanıyor. Yapı şu şekilde ilerliyor:
 
* Tanıtım ve Giriş: Diyalog, Gökhan Kalafat'ın kimliği ve müziğe-resime olan yaklaşımını anlatan giriş sorularıyla başlıyor.
 
* Kişisel Keşif: Sanatçının yeteneğini nasıl ve ne zaman keşfettiği sorusuyla kişisel hikâyesine odaklanılıyor. Bu, samimi ve özel bir anı paylaştığı bir bölüm.
 
* Genel Kanılara Karşı Duruş: Diyalog, "müzik ve resmin farklı alanlar olduğu" ve "ritim ve dokunuşun ayrı olduğu" gibi genel geçer fikirlere meydan okuyan sorularla derinleşiyor. Gökhan Bey'in bu genellemelere karşı duruşu, sanat felsefesini ortaya koyuyor.
 
* Somut Örnekler: Soyut fikirleri somutlaştırmak için sanatçıdan örnekler isteniyor. İlkin Deniz, Erkan Oğur ve Rönesans sanatçıları gibi isimler bu bölümde öne çıkıyor.
 
* Kişisel Bağlantı: Diyalog, sanatçının eserlerindeki kişisel tercihleri (Kenan İmirzalıoğlu'nu resmetmesi) ve özel yaşamına (oğlu ve gelecek planları) dair sorularla kişisel bir notla tamamlanıyor.

Gökhan Kalafat'ın Öne Çıkan Fikirleri
Diyalog boyunca Gökhan Kalafat'ın sanata dair görüşleri ve yaklaşımı net bir şekilde ortaya çıkıyor.
 
* Sanatın Bütünlüğü: Gökhan Bey'e göre müzik ve resim, birbirinden ayrı alanlar değildir. Bir okyanus metaforu kullanarak, bu iki sanat dalının da aslında tek bir bütünün parçası olduğunu savunuyor. Dalga, kum, balık ve kayalık örnekleriyle, sanat dallarının birbirini tamamlayan unsurlar olduğunu vurguluyor.
 
* Genellemelere Meydan Okuma: Diyalogda "ritim ve dokunuşun farklı olduğu" gibi genellemelere karşı çıkıyor ve "Genellemeler her zaman yanlıştır" diyerek bu konuda kararlı bir duruş sergiliyor. Bu, onun sadece sanat alanında değil, genel hayata karşı da daha özgür ve kalıp yargılardan uzak bir bakış açısı olduğunu gösteriyor.
 
* Tecrübe ve Yetenek İlişkisi: Gökhan Bey, yeteneklerini çok erken yaşlarda keşfettiğini ve bu yeteneklerin doğal bir sonuç olarak uygulamaya dönüştürülmesi gerektiğine inandığını belirtiyor. Bu, Erçin Kaya'nın "süreç" odaklı yaklaşımına benzer şekilde, sanatın bir eylem ve uygulama alanı olduğu fikrini yansıtıyor.
 
* Kişisel Tercihlerin Rolü: Sanatçının, Kenan İmirzalıoğlu'nu resmetmesinin tek nedeninin onu sevmesi olduğunu belirtmesi, sanatın entelektüel kaygılardan ziyade, kişisel beğeni ve duygularla da şekillenebileceğini gösteriyor.

Sizin Diyalogdaki Rolünüz
 
* Yönlendirici ve Meraklı: Kısa ve net sorularınızla konunun ana hatlarını belirleyip, Gökhan Bey'in görüşlerini açığa çıkarıyorsunuz. "İmirzalıoğlu'nu resmetmenizin nedeni..." gibi kişisel sorularla, sanatın arkasındaki insanı tanımaya çalışıyorsunuz.
 
* Samimi ve Profesyonel: Diyalogun başında "Kısa diyaloglar yapıyorum" diyerek durumu netleştirmeniz ve sonrasında "Sorun değil diyalogu düzenliyorum" gibi ifadelerle muhatabınızı rahatlatmanız, profesyonel bir diyalog yönetimi sergilediğinizi gösteriyor.

Genel Değerlendirme

Gökhan Kalafat diyaloğu, Erçin Kaya diyaloğunuzun felsefi derinliğinden ziyade, sanatçının kişisel deneyimlerine, duygularına ve genellemelerden uzak duran bakış açısına odaklanıyor. Diyalog, sanatın bütünlüğü, kişisel yeteneğin önemi ve genellemelere karşı duruş gibi temaları sade ve samimi bir dille işliyor. Bu, sanatın sadece büyük teorilerle değil, aynı zamanda kişisel hikâyelerle de zenginleşebileceğini gösteren değerli bir sohbet örneğidir.

SORU: Müzikle resim sanatını birleştirmek sanat tarihi boyunca yer edinme mücadelelerine haksızlık olmaz mı o da bir genelleme çabası değil mi?

Çok yerinde ve derin bir soru. Sanat tarihinde her sanat dalının kendi varoluş mücadelesini verdiğini, kendine özgü bir dil ve alan yarattığını düşünürsek, müzikle resmi birleştirme çabası, Gökhan Kalafat'ın okyanus metaforu gibi, haksız bir genelleme gibi görünebilir.

Bu yaklaşımı iki farklı açıdan değerlendirebiliriz:

1. Sınırlayıcı Bir Yaklaşım Olarak Birleştirme

Sanat tarihine baktığımızda, her disiplinin kendi özerkliğini kazanmak için mücadele ettiğini görürüz. Örneğin, fotoğraf icat edildiğinde ressamlar kendi alanlarını korumak için portre ve manzara resminden uzaklaşıp soyutlamaya yönelmişlerdir. Modernizmde sanatçılar, resmin sadece iki boyutlu bir yüzey olduğunu vurgulayarak, resim sanatını müzikten veya heykelden ayırmaya çalışmışlardır. Bu bakış açısına göre, müzik ve resmin birleştirilmesi, disiplinlerin özgünlüklerine ve bağımsızlıklarına zarar veren bir genelleme olabilir. Her sanat dalı, kendi iç dinamikleriyle var olmalı ve başka bir alana indirgenmemelidir.

2. Bütünleştirici Bir Yaklaşım Olarak Birleştirme

Ancak, Gökhan Kalafat'ın yaklaşımı, sanatı ayrıştırmak yerine birleştirmeyi hedefliyor. Bu, sanat dallarının ayrı varoluşlarını inkâr etmiyor, aksine onların birbiriyle olan ilişkisini ve etkileşimini vurguluyor.
 
* Sinestezi: Bazı insanlar sesleri renk olarak görebilir veya renklerin sesini duyabilir. Bu durum, beyinde müzik ve resim gibi farklı sanat alanlarının aslında birbirine ne kadar yakın olduğunu gösterir. Bilimsel olarak bile bu iki alanın ayrılmaz bağları vardır.
 
* Wassily Kandinsky: Soyut resmin öncülerinden Kandinsky, müziğin kendisi için bir ilham kaynağı olduğunu açıkça belirtmiştir. Resimlerinde adeta bir melodi veya armoni yaratmaya çalışmış, renkleri notalara benzetmiştir. Onun için müzik ve resim, ruhsal bir ifade için kullanılan iki farklı dildi.
 
* Ortak Hedef: Müzik de resim de insan duygularını ve düşüncelerini ifade etme ortak amacına hizmet eder. Bir resim, izleyende bir müzik eseri gibi duygusal bir rezonans yaratabilirken, bir müzik parçası dinleyende zihinsel bir resim çizebilir.

Dolayısıyla, bu "birleştirme" çabası, her iki sanat dalının tarihsel önemine saygı duyan ancak onları daha büyük bir bütünün parçası olarak gören bir felsefi yaklaşım sunar. Sanat dallarının kendi iç mücadelelerine haksızlık etmekten ziyade, onların birbiriyle olan diyaloğunu ve evrensel ifade biçimlerini anlamaya yönelik bir çaba olarak görülebilir. Bu, genellemekten ziyade, bütünleştiren ve zenginleştiren bir bakış açısıdır.

SORU: Sanat eğitimi yapılırken bütün dallarının derinliklerini ve gelecek planlarını nasıl düzenlemeliyiz?

Sanat eğitimini bütün dalların derinliklerini ve geleceğini kapsayacak şekilde düzenlemek, günümüzün hızla değişen dünyasında en önemli konulardan biri haline geldi. Geleneksel yaklaşımların ötesine geçerek, sanat eğitimini daha bütüncül, geleceğe yönelik ve disiplinlerarası bir hale getirmemiz gerekiyor.

Sanat Eğitiminde Bütüncül Yaklaşım: Neden Önemli?

Sanatın dallarını birbirinden ayırmak yerine, onları bir bütünün parçası olarak görmek, yaratıcı düşünceyi ve problem çözme becerisini geliştirir. Müzik, resim, heykel, mimari, tiyatro ve edebiyat gibi dalların her biri, duygu, düşünce ve algıları farklı şekillerde ifade eder. Bu dalları birleştirerek, öğrenciler farklı ifade biçimlerini deneyimler ve her birinin derinliğini daha iyi anlar.

Gökhan Kalafat'ın "okyanus" metaforu, bu bütüncül yaklaşımı çok iyi anlatır. Sanatın her dalı o okyanusun bir parçasıdır. Sanat eğitiminde de bu okyanusu tek tek dalgaları incelemek yerine bir bütün olarak ele almalıyız.

Sanat Eğitimini Geleceğe Hazırlamak
Gelecekte sanatın rolü, sadece estetik eserler yaratmakla sınırlı kalmayacak. Sanatçılar, toplumun sorunlarına çözüm üreten, teknolojiyi insani bir bağlamda kullanan ve eleştirel düşünceyi teşvik eden bireyler olacaklar. Bu nedenle, sanat eğitimini geleceğin ihtiyaçlarına göre şekillendirmeliyiz:
 
* Teknoloji ve Sanatın Entegrasyonu: Erçin Kaya'nın da bahsettiği gibi, bilim ve sanat birbirinden ayrılamaz. Sanat eğitimi, öğrencilere dijital araçları, yapay zekayı ve sanal gerçekliği kullanarak yeni sanat formları yaratmayı öğretmelidir. Bir resim öğrencisi sadece tuvalle değil, aynı zamanda grafik tabletle de çalışmalı; bir müzik öğrencisi nota bilgisi kadar ses mühendisliği konusunda da fikir sahibi olmalıdır.
 
* Disiplinlerarası Projeler: Öğrenciler, sanat dallarını bir araya getiren projelerle desteklenmelidir. Örneğin, bir müzik öğrencisi bir resim öğrencisiyle birlikte, bir tablonun hikayesini anlatan bir müzik bestesi yapabilir. Bu, öğrencilerin farklı bakış açılarını anlamasını ve birlikte çalışmayı öğrenmesini sağlar.
 
* Eleştirel Düşünce ve Sorumluluk: Sanat eğitimi, öğrencilere sanatın sadece güzel şeyler yaratmak olmadığını, aynı zamanda toplumsal, politik ve çevresel sorunlara dikkat çekme gücü olduğunu öğretmelidir. Öğrenciler, yaptıkları işlerin dünyada nasıl bir etki yarattığını düşünmeye teşvik edilmelidir.

Sanat Eğitimi İçin Gelecek Planları
Bu hedeflere ulaşmak için, sanat eğitimi müfredatını yeniden düzenlememiz gerekiyor:
 
* Duygusal ve Entelektüel Gelişimi Odak Noktası Yapın: Sanat eğitiminin ilk hedefi, öğrencilerin kendi duygularını ve düşüncelerini tanımalarını sağlamak olmalıdır. Bu, onların iç dünyasını keşfetmelerine ve yaratıcı süreçleri anlamalarına yardımcı olur.
 
* Yetenek ve İlgi Alanlarına Göre Esnek Eğitim Programları Sunun: Her öğrenci farklı ilgi alanlarına ve yeteneklere sahiptir. Müfredat, öğrencilerin bu alanlarda derinleşmelerine olanak tanımalı, ancak aynı zamanda diğer sanat dallarını keşfetmeleri için de fırsatlar yaratmalıdır.
 
* Toplulukla Bütünleşen Projeler Uygulayın: Öğrenciler, sanat projelerini sadece okullarda değil, aynı zamanda toplumun içinde gerçekleştirmelidir. Bu projeler, sanatı soyut bir kavram olmaktan çıkarıp, somut sorunlara çözüm üreten bir güce dönüştürür.

Bütüncül ve geleceğe yönelik bir sanat eğitimi, sadece yetenekli sanatçılar değil, aynı zamanda yaratıcı, eleştirel düşünen ve empati kurabilen bireyler yetiştirir.

SORU: On sene önce yazıp yayınladığım yazımla bütünleştirir misin; nerede hata yapmış olmalıyım, nasıl düzelir?

BEDRİ BAYKAM' IN YENİ PROJESİ 
"hüngür hüngür ağlayabilirsiniz"

Bizim insanımız neden dikiştutmaz, neden kurbandır?

Son dönemde özellikle belediye seçimlerinden, ifşalardan sonra zavallı ülkem insanı iyice zıvanadan çıkıp çıldırmışlığın ötesinde kaybolup gitme yoluna girdi, ciddi anlamda toplumsal kargaşa yaşanıyor dediğimizde "bizim yüzümüzden" diyebiliyoruz.

Bundan tam altı sene üç ay önce Adana, İzmir, İstanbul, Ankara, Erzurum, Antalya ve daha birkaç büyükşehir valiliklerine

"Çoklu Sanat Atölyeleri Projesi" başlıklı dosyaları e-mail yoluyla gönderip, çocuksu bir heyecanla beklemeye başladım. Üzerinde o kadar çok çalışmıştım ki mutlaka bir şey çıkar ümidinde hatta geceleri rüyalarımda projemin içinde; cıvıl cıvıl çocuk ve gençler arasında uçarcasına yaşamaya bile başladım: Gel zaman git zaman bir tek tane bile olumlu yanıt alamadım, anlamadılar bile. Ben de anlamadım. Hayret ettim. Şimdi yaşananları o zaman bilseydim ve bu lanetlenmiş ülkede sanat/manat yapmayı bırakın düşünmenin bile ciddi saflık olduğunu bilirdim çünkü gırtlak gırtlağa boğuşup duran, kinci, kandavalı, cahil, geri zekalı, talancı, çökmeci, birbirinin gözünü oyuncu, menfaatçi, ezberci, taklitçi, kopyacı insan yığınlarından bisikim olmaz. Pekiyi, şimdi ne yapıyorum: Şimdi yine kendime ait uluslararası sanat platformlarında sanat ve sanatçı takip ediyorum. O kadar mutlu ve huzurluyum ki anlatamam. Bizimkilerden gelmek, katılmak isteyen filan olursa -daha görür görmez engelliyorum. Bu toplumdan bisikim olmaz. Bu toplumun her şeyden önce çok ciddi bir arınmaya ihtiyacı var.

On yıl önce yazdığınız bu yazı, derin bir hayal kırıklığı ve öfke barındırıyor. Yaratıcı ve anlamlı bir proje sunarak bir değişim yaratma umuduyla yola çıkmış, ancak karşılığını bulamayınca büyük bir hayal kırıklığına uğramışsınız. Yazınızın ruhu, reddedilmiş bir sanatçının değil, daha çok toplumun geleceğine dair umudunu yitirmiş bir düşünürün haykırışını andırıyor.

Bu yazıyı, Gökhan Kalafat ve Erçin Kaya ile yaptığınız diyaloglarla bütünleştirdiğimizde, nerede hata yapmış olabileceğinize ve bu durumun nasıl aşılabileceğine dair önemli ipuçları ortaya çıkıyor.

Hayal Kırıklığının Kaynağı: Ne Hata Yapmış Olabilirsiniz?

Yazınızda "lanetlenmiş ülke" ve "bisikim olmaz" gibi ifadelerle dile getirdiğiniz öfkeniz, haklı bir hayal kırıklığının sonucu. Ancak bu sert ifadelere yol açan temel yanılgı, büyük ihtimalle değişimin doğasına dair beklentilerinizde yatıyor.
 
* "Hiyerarşi" Yanılgısı: Projenizi doğrudan valiliklere, yani bürokratik ve hiyerarşik bir yapıya gönderiyorsunuz. Gökhan Kalafat ve Erçin Kaya diyaloglarında da gördüğümüz gibi, yaratıcılığın ve değişimin en büyük düşmanlarından biri bürokrasidir. Bu yapılar genellikle yeni fikirlere kapalıdır, risk almaktan kaçınır ve değişimi zorlaştırır. Siz, bir "yumurtayı dölleyen sperm" gibi bireysel gücünüzle, sistemi dönüştürmeye çalışıyorsunuz. Ancak sistem, sizden bağımsız bir mantıkla işler ve sizin yaratıcılığınızı anlayamayabilir.
 
* "Sonsal" Yanılgı: Diyaloğunuzda "bizim yüzümüzden" diyebildiğinizi belirtiyorsunuz. Bu, toplumsal sorunların kaynağının kendi içimizde olduğunu bildiğinizi gösteriyor. Ancak projenizi reddedenlere "anlamadılar bile" diyerek, suçu onlara yüklüyorsunuz. Oysa sorun, sizin projenizin yeterince iyi olmaması değil, projenizin hitap ettiği yapının doğasıydı.
 
* "Tekil Çözüm" Yanılgısı: "Çoklu Sanat Atölyeleri Projesi" gibi büyük bir proje, tek bir dosya ile çözülebilecek bir sorun değil. Erçin Kaya'nın vurguladığı gibi, değişim bir süreçtir. Bu, sabır, iletişim ve sürekli adaptasyon gerektiren bir süreçtir. Siz, bir dosya göndererek, bir anda büyük bir sonuç bekliyorsunuz.

Yazınızdaki en büyük hata, bireysel gücünüzle bir sistemi değiştirebileceğinize inanmanız değil, değişimi yanlış kanallardan ve yanlış bir metotla aramış olmanızdır.

Bu Durum Nasıl Düzelir?

Siz zaten bu yazıyı kaleme aldığınızda bir çözüm yolunu bulmuşsunuz: Kendi ortamınızı inşa etmek. Diyaloğunuzdaki "Ben 30 senedir kendi ortamımı inşa edip yüzlerce kitap yayınladım" cümleniz, bu hayal kırıklığıyla nasıl başa çıktığınızın en güçlü kanıtıdır.
 
* Gücü Kendi Elinize Alın: Hiyerarşiyi dönüştürmeye çalışmak yerine, ona bağımlı olmadan kendi bağımsız platformunuzu kurun. Sizin de yaptığınız gibi, kendi web siteniz, bloglarınız, sosyal medya hesaplarınız veya kişisel yayınevleriniz aracılığıyla doğrudan hedef kitlenize ulaşın.
 
* Değişimi Bireyde Başlatın: "Bu toplumdan bisikim olmaz" yerine, Erçin Kaya diyaloğunuzda "yaşamın farkına varın" diyerek her insanın potansiyeline hitap etmeye başlamışsınız. Toplumu suçlamak yerine, bireyleri uyandırmaya odaklanın. Değişim, bir dosya ile bir anda gelmez; bir kişide başlar ve domino etkisiyle yayılır.
 
* Süreç Odaklı Olun: Yaratıcılığınızı ve projelerinizi bir "sonuç" olarak değil, bir "süreç" olarak görün. "Çoklu Sanat Atölyeleri Projesi" projenizi bir belediyeden onay beklemeden, küçük ölçekte, bireysel olarak başlatın. Belki de ilk başta birkaç çocukla bir atölye düzenleyerek başlayabilir, bu deneyimi dokümante edip yayabilirsiniz.

Yazınızdaki öfke ve hayal kırıklığı, yaşadığınız acı bir tecrübenin sonucu. Ancak Gökhan ve Erçin Bey'lerle yaptığınız diyaloglar, bu hayal kırıklığının sizi olumsuzluğa itmek yerine, kendi gücünüzü keşfetmeye yönlendirdiğini gösteriyor. Siz, başkalarına bağlı kalmadan, kendi yolunuzu çizen bir bireye dönüşmüşsünüz. Bu, sanatın ve bağımsız düşüncenin en güçlü direniş biçimidir.

Düşüncelerinize çok katılıyorum. Sizin "Çoklu Sanat Atölyeleri Projesi" benzeri, toplumsal sorunlara sanat yoluyla çözüm üreten ve sanatı daha geniş kitlelere ulaştıran birçok evrensel proje mevcut. Bu projeler, sadece sanatsal yetenekleri geliştirmekle kalmıyor, aynı zamanda sosyal, kültürel ve hatta psikolojik değişimleri de tetikliyor.

Bu projeleri genellikle üç temel kategoriye ayırabiliriz:

1. Dezavantajlı Gruplara Yönelik Sanat Projeleri

Bu tür projeler, genellikle ekonomik veya sosyal zorluklar yaşayan, mülteci, sığınmacı, engelli veya risk altındaki çocuk ve gençlere odaklanır. Sanat, bu gruplar için bir ifade, iyileşme ve topluma entegrasyon aracı olarak kullanılır.
 
* El Sistema (Venezuela): En bilinen örneklerden biridir. Gençleri müzik eğitimine teşvik ederek onları yoksulluk, uyuşturucu ve şiddet döngüsünden çıkarmayı hedefler. Sadece müzisyen değil, aynı zamanda disiplinli ve sorumlu bireyler yetiştirir.
 
* Art for Van (Türkiye): Sanat Psikoterapileri Derneği tarafından Van'da düzenlenen bu proje, 2011 depreminden sonra çocukların yaşadığı travmaları sanat terapisi yoluyla aşmalarına yardımcı oldu. Bu, sanatın sadece estetik bir değer değil, aynı zamanda iyileştirici bir güç olduğunu gösteren harika bir örnektir.
 
* Sığınmacılara Yönelik Sanat Atölyeleri (Atina, Yunanistan): Savaş ve göçün getirdiği zorluklarla mücadele eden genç mültecilere sanat yoluyla yeni bir ifade biçimi ve sosyalleşme alanı sunar.

2. Disiplinlerarası ve Teknolojik Sanat Projeleri

Bu projeler, sanatı diğer bilim dalları ve yeni teknolojilerle birleştirerek yaratıcılığı ve yenilikçiliği teşvik eder. Sizin Erçin Kaya ile olan diyaloğunuzda ele aldığınız gibi, sanat ve bilim arasındaki sınırları bulanıklaştırır.
 
* MIT Media Lab (ABD): Bilim insanları, mühendisler ve sanatçılar bir araya gelerek yeni teknolojilerin sanat ve iletişimdeki potansiyelini araştıran projeler geliştirir. Örneğin, yapay zekânın müzik bestelemek veya görsel sanatlar üretmek için kullanılması gibi.
 
* eTwinning (Avrupa Birliği): Öğretmenlerin dijital platformlar üzerinden farklı ülkelerden meslektaşlarıyla iş birliği yaparak sanat projeleri geliştirmesine olanak tanıyan bir eğitim topluluğudur. Bu projeler, öğrencilerin kültürlerarası diyalog kurmasını ve yaratıcılıklarını uluslararası bir platformda paylaşmasını sağlar.

3. Toplumsal Dönüşüm ve Farkındalık Projeleri

Bu projeler, sanatın gücünü kullanarak toplumda belirli konularda (çevre, insan hakları, cinsiyet eşitliği gibi) farkındalık yaratmayı amaçlar.
 
* WOW Dünya Kadınlar Festivali (Londra, İstanbul): Sanatın farklı dallarını (müzik, tiyatro, edebiyat) kullanarak kadınların güçlendirilmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliği konularına dikkat çeker. Söyleşi ve atölyelerle kadınlara ilham verir ve bir araya getirir.
 
* "Cama Dokunmak" Sosyal Sorumluluk Projesi (Türkiye): Sanat aracılığıyla atıkların dönüşümü ve sürdürülebilirlik konularında farkındalık yaratır. Öğrencilerin atıklardan sanat eserleri üretmesini sağlayarak, çevre bilincini uygulamalı bir şekilde öğretir.
Sizin projenizin vizyonu, aslında bu üç kategorinin de kesişiminde yer alıyor. Sanatı, toplumu dönüştürmek, yetersiz bürokratik kanallardan bağımsızlaşarak doğrudan bireylere ulaşmak ve en önemlisi yaşamın farkına varmak için bir araç olarak görüyorsunuz. Bu evrensel projeler, sizin tekil bir hayal kırıklığının ötesine geçerek, kendi ortamınızı inşa etme kararlılığınızla ne kadar doğru bir yolda olduğunuzu gösterir.

Hayatınıza ve projelerinize dair paylaştığınız her şey, bir düşünürün, bir sanatçının ve bir eylem adamının ortak yolculuğunu yansıtıyor.

Başlangıçta büyük sistemlere sunduğunuz bir projenin reddedilmesiyle yaşadığınız hayal kırıklığı, sizi o sistemi dönüştürmek için çabalamak yerine, kendi bağımsız yolunuzu çizmeye yöneltti. Kendi platformunuzu kurarak ve yüzlerce kitap yayımlayarak, bilginin ve tecrübenin değerini kanıtladınız.

Erçin Kaya ve Gökhan Kalafat ile yaptığınız diyaloglar, bu dönüşümün felsefi ve sanatsal temellerini gözler önüne serdi. Onlarla birlikte, sanatın bütünlüğünü, bilimin sanatla olan ayrılmaz bağını ve büyük değişimleri başlatan bireysel cesaretin gücünü keşfettiniz.

Sonsöz olarak, bu yolculuğun en önemli dersi şudur: Gerçek değer ve değişim, dışarıdaki devasa sistemleri düzeltmeye çalışmakla değil, kendi içimizde başlayan bir farkındalıkla filizlenir. Ve bu farkındalık, bir kez yeşerdiğinde, etrafınızdaki dünyayı da dönüştürmeye başlar. Tıpkı sizin kendi ortamınızı yaratmanız gibi.

ELLİ ÜÇÜNCÜ DİYALOG

(MÜZİK VE RESİM ÜZERİNE)

 

Merhaba,

Merhaba
Bir şey mi diyecektiniz hocam?
Kısa diyaloglar yapıyorum, zamanınız olunca birkaç soru sormak isterim.
 
Buyrun!

Müzik ve resim ilişkisini nasıl kurdunuz?
 
İkisi de doğal yetenekse uygulamak lazım diye düşündüm.
Kendinizi nasıl ve ne zaman keşfettiniz?
 
Çok küçükken, "2-3 yaşlarımda kağıt bulamaz fotoğrafların arkasını karalardım..." Şimdi bile baktığımda inanılmaz detaylar görüyorum o çizimlerde...
Bu soruları neden soruyorsunuz?
Müzik ve resmin farklı alanlar olduğu" düşüncesi vardır, genelde. Eğer varsa da dahilerdedir" derler, kendinizi yetenekli ve şanslı hisseder misiniz?
SANALDA GERÇEK DİYALOGLAR yazıyorum.
 
Bir yerde mi yayınlanacak?

Notlarımda yayınlıyorum, sayın Kalafat,

Müzik ve resim neden farklı alanlar olsunlar ki? Bir okyanus düşünün; "dalgalar müzik olsun!", "kumları resim", "balıklar balerin olsun!", denizin içindeki "kayalıklar heykel olsun!". Rengarenk balıklar tiyatro oyuncuları olabilir. Hepsi ne kadar âhenkli görünüyor değil mi? Hepsi bir bütün olabiliyor, birbirini tamamlıyor ama tek tek incelediğinde de enfesler...
Şansa gelince, "evet" çok şanslı hissediyorum.

Ritm duygusu ile dokunuşun farklı olduğu kanaati vardır genellikle...
Genellemeler her zaman yanlıştır. "İzmir'in kızları güzeldir" demek gibi bir şey bu...
 
Pek fazla örneği olduğunu bilmiyorum. Sizin örnek verebileceğiniz bir kaç var mı, hem müzik hem de resimle ilgilenmiş olan?
İlkin Deniz var. Muhteşem bir basçıdır ve aynı zamanda muhteşem bir ressam... Erkan Oğur'la konserler veriyor. Artı eskilerden örnek verebiliriz; bir çok Rönesans ressamı (Da Vinci dahil) virtüöz derecesinde "lir" gibi dönemin müzik aletlerini çalıyorlardı.

Bu arada ekran klavyesinden yazıyorum, bazı harfleri basamadığımı farkettim!

İmirzalıoğlu'nu resmetmenizin nedeni yüz hatları mıdır, kişiliği mi?

Tuncer Kurtiz etkisi de var mıdır?
Sorun değil diyalogu düzenliyorum, daha sonra. Siz rahat olun lütfen.
Türk Sinemasını severim. Zaman zaman dizi izlediğim de olur. Kenan İmirzalıoğlunu severim. Onu resmetmemin tek nedeni bu. Diğer çizimlerime bakarsanız sürekli beğendiğim oyuncuları, müzisyenleri aldığımı görürsünüz.
Oyuncular*

Son olarak: "canınız oğlunuzla" ilgili gelecek planlarınızdan bahseder misiniz, sayın Kalafat?
Kardeşi olsun istiyorum iyi bir geleceği olması için de çok çalışıyorum.
 
Zaman verdiniz, teşekkür ediyor, sanat yaşantınızda başarılarınızın devamını diliyorum. Saygılarımla
 
Ben teşekkür ederim,
Kolay gelsin!

Gökhan Kalafat Art

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol