YİĞİT ÖZATALAY İLE
magna cum laude
Dostlar Tiyatrosu ve İstanbul Bilgi Üniversitesi'da çalışıyor. İstanbul'da yaşıyor.
Sanatçı topluma nasıl uzanır, uzanmalıdır?
Merhaba Erkan Bey, ayrıntılı yanıtlanabilecek bir soru. "Toplumu gözlemleyerek ve bu gözlemlerle elde ettiği ürünlerini paylaşarak uzanmalıdır" diyebilirim.
En geniş perspektiften baktığınızda ortak değerleri neler olarak tespit edersiniz?
Pazartesi 12:47
Yaşam, ölüm, dostluk, aşk, dürüstlük ve daha milyonlarca başlık seçilebilir. Sanatta ideolojinin de olması gerektiğine inanırım. Ancak kör göze parmak değil, ürüne yedirilmiş, ona kimlik vermiş bir ideolojiyi yeğlerim. Bütün bunlardan asıl sorunun 'ne' değil 'nasıl' olduğu ortaya çıkıyor, benim kanımca.
İdeoloji denilince politika işin içine girmez mi, bu durumda sanatın tılsımı bozulmaz mı?Sorunu nasıl aşarsınız, insanlar sonuçta hissedeceklerdir...
"Tabii, ideoloji denince politika işin içine girer, ancak ben bu durumda bir sorun görmüyorum. Nasıl anlattığımız önemlidir. Nazım bir çok şiirinde tek bir ideolojik sözcük, terim v.s. kullanmadan sosyalizm propagandası yapmıştır mesela. Aynısı Aziz Nesin ve birçok sanatçı için de geçerli. İnsanlar politik kimliği sezdiklerinde rahatsız olabilirler ancak burada doğal bir seçim vardır. Herkes her sanat ürününü beğenmek zorunda değildir, aynı zamanda sanatçı da kendini beğendirme zorlamasına girmemelidir" diye düşünüyorum.
Pazartesi 14:58
Sanat ürününü beğenmekle, dünya görüşü kabullenmek arasında fark olmalı. Sanat ürününün herkese hitap edebilmesi de bu doğruyu ortaya çıkarmaz mı?Zorlamacı ürünlerin doğal olmadığını belirtebilir miyiz?
Pazartesi 17:16
Elbette, ikisi de farkli seyler ama birbirlerini tamamlarlar hatta içiçeler diye düşünüyorum. Örnegin Picasso'nun Guernica'sini salt bir resim olarak da beğenebilirsiniz ama aslen politik tavrıdır onun altını dolduran - anlamlı kılan. Dolayısıyla biçim ve içerik (bu örnekte resim tekniği / estetiği ve politik mesaj) ayrılmaz iki parçadır.
Parçaların dozu veya ayarı nasıl düzenlenir / düzenlenmelidir, bu dozlara bakarak sanatçının sanat seviyesi ile ilgili bilgi edinebilir miyiz?
Pazartesi 18:45
Sanırım bu dozun bir formülü yok, her ürün kendi oluşum sürecinde tanımlar bu dozların düzenini - birlikteliğini. Sanatçının sanat seviyesini belki şöyle ölçebiliriz: "Sanatın tekniğine ve estetiğine olan hakimiyetini hayat duruşu veya ideolojisiyle ne kadar örtüştürebiliyor, dans ettirebiliyor? Ya da bunu yapabiliyor mu?
Pazartesi 20:48
Örnek aldığınız sanatçılar veya öğretmenleriniz kimlerdir?Doğada en ilginizi çeken esin kaynağı ne oldu şimdiye kadar?
Perşembe 14:38
Geciken yanıtım için kusura bakmayın.Örnek aldığım sanatçılar genelde yalnızca kendi uzman olduğu alanla ilgilenmeyip disiplinlerarası çalışabilen, hayata bütünlüklü bakabilen ve bu bakışı sosyalist ideoloji ile yoğurabilen sanatçılar. Nazım Hikmet, Aziz Nesin, Yılmaz Güney, Abidin Dino, Bedri Rahmi, Luigi Nono.. düşünürsem bir çok kişi daha ekleyebilirim sanırım.
Doğada en ilgimi çeken esin kaynağı sanırım, hiçbir şeyin kusursuz olarak yinelenmemesi. Her yinelemede küçük de olsa bir gelişme veya değişme var - aynı derede iki kez yıkanamama durumu. Bunu kendi müziklerimde de uygulamaya çalışıyorum.Sizin bu sorulara yanıtınız ne olur?
Sadece sanatla sürekli gelişen sanatçılar daha ilgimi çeker, onları daha saf ve kendi süreklerinde hissederim dolayısıyla onlardan alabileceklerimin fazla olduğu kanısındayımdır ve onların fazla isimleri öne çıkmaz rastgelirsiniz ve o kadar etkilenirsiniz ki duruluğunun kaybolmaması için hiç ama hiç kimseye ondan bahsetmezsiniz bile. "Gerçek" kavramını da bu doğrultuda izlediğim için sanırım...
Tarzınız olduğunu düşünüyor musunuz yani kendi okulunuz olabilir mi, çabalarınız var mıdır, neresinden başlayıp sürdürmek istersiniz?
Barış'a dair mesajınızla diyalogumuzun ilk bölümünü tamamlamak isterim.
Katkınız için teşekkür ederim.
Saygılarımla.
Barış hep muhalif olmak zorundadır, bu özünde vardır. Çünkü barış 'zor'dur ve düşünmeyi, bilinci, bakıp gözetmeyi gerektirir. Barış, soğukkanlılığı koruyarak "biz birlikte yaşayabiliyoruz ve yaşayacağız" diyebilmektir.
Ben teşekkür ederim.
Saygılarımla.
Ek 1: YİĞİT ÖZATALAY
1985 yılında Isparta’da doğdu. Burada başladığı piyano çalışmalarını İzmir’de Prof. Dr. Turgut Aldemir ve Zafer Çebi ile sürdürdü.
2003’te girdiği İstanbul Bilgi Üniversitesi Müzik Bölümü’nde Selen Gülün ve Onur Türkmen ile armoni, teori ve kompozisyon; Gülün ve Tuna Ötenel ile caz piyano çalıştı. Dönem arkadaşlarıyla birlikte Uzunyol Üçlüsü grubunu kurdu, çeşitli konserlere ve festivallere katıldı.
2006 – 2007 öğretim yılı boyunca Erasmus Programı’ndan yararlanarak Krakow Müzik Akademisi’nde Dr. hab. Wojciech Widlak ve Dr. Wojciech Zych’ten ‘kompozisyon’ ve ‘modern kompozisyon teknikleri’ dersleri aldı.
2007 – 2009 yılları arasında İBÜ Müzik Bölümü’nde tam zamanlı araştırma görevlisi olarak çalıştı, Dr. Michael Ellison ve Selen Gülün’ün asistanlığını yaptı.
2009 yılında Bilgi Üniversitesi’nin sağladığı bursla İtalya’ya giderek Milano “Giuseppe Verdi” Konservatuarı’nda Prof. Alessandro Solbiati ile kompozisyon çalıştı. “Varolan Malzemenin Yeniden Yapılandırılması” konulu tezi eşliğinde yüksek lisans eğitimini “magna cum laude” derecesiyle tamamladı.
2011’de Türkiye’ye döndü, Genco Erkal’ın yönetip oynadığı Dostlar Tiyatrosu yapımı “Ben Bertolt Brecht” oyununda piyanist olarak sahne almaya başladı.
2012’den bu yana Bilgi Üniversitesi Müzik Bölümü’nde öğretim görevlisi olarak çalışmakta olan Özatalay, 2013’te başladığı doktora çalışmalarına Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Kompozisyon Bölümü’nde Prof. Dr. Özkan Manav gözetiminde devam etmektedir. Çağdaş akustik müzik alanındaki beste çalışmalarının yanı sıra Mercedes Casali, Kemal Emirel ve Luca Rampinini ile oluşturduğu farklı topluluklarla besteci – piyanist olarak konserler vermekte, Dostlar Tiyatrosu’nun 2013 yapımı “Yaşamaya Dair” adlı oyununda müzik direktörü – piyanist olarak sahne almaktadır.