DİYALOG MÜZESİ

BETÜL TARIMAN İLE

 

304. DİYALOG: KLÜP KULÜBE
"İçine Nesimi damlattık"


 

Metin-Nuran Çakallıklı Anadolu Lisesi'de çalışıyor. Antalya'da yaşıyor.

 

 
29 Nisan 18:06
Merhaba, "Zer" yazışmaya ne dersiniz?
 
 
Merhaba.

Zer'in anlamı nedir?
 
 
Kürtçe' de "sarı yada altın"...

Kürt müsünüz?
 

Hayır.

İçeriğinde ne var "Zer" in?
 
 
Anlatı.

Kısa bir bölüm rica edebilir miyim?
 
 
Üç bölümden oluşuyor. Telefondan yazmak olası değil okumak gerekli. Dolaşıma girdi.
 
Bölümlerini rica edeyim o halde;
 
Eğitim ve kadınlık durumları üzerinden bir çalışma. İnsani olan her şey var...


DAHA SONRA

"Zırvaların toplum hayatını mahvetmesi" konusunda yazışmak ister misiniz?
 
 
 
Merhaba. Daha önce seyretmeye başlayıp karşısında uyuyakaldığım bir filmdi; Paolo Sorrentino'nun Muhteşem Güzellik'i. Bu kez uyku tuzağına düşmemeye çalıştıysam da... Sonra da Zer'den dolayı olacak, Kürt müsünüz demişssiniz değilim ama elbette ezilenlerden yanayım...

Zer' için ben anlatı demiştim ama öykü gibi de okunabilir elbette. Eğitim sistemini eleştirdiğim bir kitap, eğitimci olunca bir de işin içindeyim...


Necmiye Alpay
yakınlarda "Milliyet Kitap'ta" güzel bir yazı kaleme almış.. Merak ederseniz diye.. Bir iki yer dışında isim yok, kodlamalar var...
 

Baktım benden bölümleri istemişsiniz, sanırım buradan anlatamayacağımı ya da yazamayacağımı düşünmüş olmalıyım. Zırvalar elbette hayatımızı mahvediyor.Fimde de olduğu gibi insan sonuçta kendine gidiyor. Şimdilerde yada şöyle diyeyim "uzunca zamandan beri" yaşadıklarımız. Evrende bir toplu iğne başı bile değiliz belki, çırpınıp duruyoruz işte buna da yaşamak diyoruz. Yine uykulu oldu ama yazdıklarım, yazabildiğimce...

Baştan sona toparlamışsınız olup biteni. Bir şeyler aradım tutup çekeyim ucundan ve genişletelim güzel evrenimizi diye. Toplu iğnenin ucundan patlayıp genişlediğine göre; "zırvalardan kurtulma önerileriniz" nelerdir, daha önce bu konu üzerine çalıştınız mı?
 

Keşke bilebilsem ama sanırım önce kendimizi değiştirmeliyiz ve bu zahmetli bir iş. Bunu zaman zaman deniyorum ve herkesin denemesi gerektiğine inanıyorum. Belki böyle değişir her şey ama her şeyin bir sonu var sonuçta ve "insan" tehlikeli...

Değiştirmek ile bulmak arasında gidip geldiğiniz olur mu?
 

Kendime ilişkin ise evet bulduğum olur. Değiştirme yönünde çabam da. Sonuçta vardığım nokta sakinlik, dünyayı ve kendimi anlamak adına.
 
Bulduğunuzun; bütün insanlarda (gelmiş geçmiş gelecek) ortak şeyler / ruh - tin / değerler nelerdir?

Sıkıcı bir soru değildir umarım, belki okuyucularımızdan biriler "Aaa, evet ben de...." diye ortaklaşabilir.
 
 
Valla gecenin bu saatinde zor bir soru "insan olmak" kısaca belki.
 
 
 
 
Hırslardan, kıskançlıklardan her şeyden arınmak ilkel halimize dönmek, ilkel hal ne demekse tabii.

Kolaylarından gidelim o halde, yazılarınızdan para kazanabiliyor musunuz?
 
 
Elbette, hayır...

Elbette vurgusu ümit kırıcı oldu. Sanırım yazarlığa kimse özenmez artık. Neden yazıyorsunuz ki?

 
 
Anladım. Ne diyeceğimi bilemedim bir an. Doğaçlama ve gecenin bir vakti olunca ve ben erken kalkan biri olarak bozuk cümlelerimle umarım anlatabildim derdimi!

Sonra da devam edebiliriz, şart değil bu gece tamamlamak.
 
Hainlik yok. Zırvalar dünyası burası... Bizden daha kötü o kadar çok insanımsı var ki, endişelenmenize hiç ama hiç gere yok...
 
 

Tamam endişelenmem...



2. BÖLÜM
BİR DAMLA NESİMİ
 
 
Günaydın
ne ki uykuya yenik düşüyorm erken kalktığımdan...
yıllardır bu böyle...
neden yazdığıma gelince...
sanırım kendimi ifade etme biçimim şimdilik bu..
yani yıllardır bu.
belki bir gün başka bir şey yaparım.
yaklaşık on yıl kadar önce, Kastamonu'da bulunduğumuz yıllardı.
dere kenarlarında elimde olta balık tutardım.
bu yine böyle olabilir.
ne istiyorsam, nasıl istiyorsam.
lakin hayat tüm sıkıntılarına rağmen güzel.
gelelim diğer soruya..
kitaplarımdan para kazanıyor muyum...
ilk iki kitabımı para vererek bastırmıştım.
diğer 17 kitap için para vermedim. zaman işte.
hayat sürprizlerle dolu ve insanın aklına gelmeyen şeyler oluyor...
 

304. Diyalog: Betul Tarman
Yirmiye yakın kitap sizce başarı mıdır?
 

Uuu, bunu zaman gösterir değil mi? Keyif aldığım için yazıyorum.

Keyif almanızın da bir sebebi olmalı?
 

Hmm, "kendimle kaldığım saatler" diyelim o zaman. Daha önce de söylediğim gibi bir gün bir dere kenarında balık da tutuyor olabilirim.

Eskiden kalemler, mürekkep, divitler, kağıtlar vardı. O zaman yazmak denilince kimi kendine batırarak diviti yazardı da yazardı. Onun "acısından zevk alanları" bile biliriz.Oysa günümüzde yazmak yerine tuşlara dokunma daha yaygın / tıklama veya dokunma, aralarındaki fark nedir?
 

Eskiden - "eskiden" dediysem yaklaşık on beş yıl kadar önce, bilgisayar ortada yoktu. Bir daktilom vardı. Metinleri daktiloda yazar, zarflar ve dergiye gönderirdim. Şiirleri ise eskiden olduğu gibi hala kalem ile yazıyorum. İnce uçlu bir kalem hep tercihim -sanki iğne ile kuyu kazar gibi. kağıda dokunmak, o tuhaf koku hep hoşuma gitmiştir. Tuşlara basmak ise hayatımıza hız kazandırdı belki ama diğerinin yerini asla tutmaz. Bu arada mektupları da unutmayalım.

Şiirler nedense hâlâ kalemle yazılır, ben de 1000 şiir yazdım ve orjinalleri durur bir kenarda, kalemle yazılmış.Evet, sanırım mektuplardan başlatmak lazım yazı serüvenini edebiyatçıların.Neden yazmak arzusu coşkun bir histir ve en önde gelen sanat dallarından birine dönüşmüştür?

Anlatıya göre; Nesimi'yi asmaya götürlerken sorarlar, "son arzun nedir?", "bir kağıt bir de kalem verin, bir dörtlük yazmak istiyorum" der...
 

Şimdi siz böyle deyince -Nesimi örneğinde olduğu gibi, aklıma Sade'nin hayatı geldi. Bir yerde ben de demiştim "yazmak yazınca bulaşıcıdır" diye. Yirmi dört yıldır yazıyorum ve bu her seferinde bir başka şeye evrildi. Önceleri aklımda çocuk edebiyatı yokken sekiz yıldır bulaştım.

Bir belgesel film projesi çalışmam oldu. Bir çocuk romanı ve şimdilerde de öykü dosyam üzerinde çalışmaktayım. Sanırım insan içinde ne var ise onu dışarı çıkartmak belki de paylaşmak, bunu da ne pahasına olursa olsun yapmak istiyor.
Yani bedelini ödemeye hazır.

 
Zaman işte, bakalım bundan sonra neler üretirim, değil mi..?

Kelimeleri nasıl kullanırsınız, cümle, paragraf ve bölüm oluştururken nelere dikkat edersiniz?
 

Bu şiire, öyküye, masala göre değişir elbette. Kalemimi ve ruhumu serbest bıraktığımı söyleyebilirim, kasmadan. Kurallarım yok. Nasıl gelirse öyle. Bunu yazarken aklıma birden Sevim Burak geldi. ve elbette Oğuz Atay, Leyla Erbil.

Kendi özelinizde gelişim sürecinizi verebilir misiniz?
 

Okumak, okumak, okumak. Tabii yazıp, çizip, bozmalar ve en önemlisi sabır sanki. İstekli olmayı da unutmamak gerekli.



3. BÖLÜM
TOM AMCA'NIN KULÜBESİ

Şöyle bir şey arıyorum: "Bir şey yaşadım ve sonunda yazmam gerektiğine inandım ve yazmaya başladım..." O şeyi arıyorum. Sanatın diğer dallarına da bağlantı kurmak amacıyla insan denen varlığın bütün bu devinimlerinde onu iten bu coşku veya her neyse o nedir?
 

İlkokuldaydım sanırım, biraz içe kapanık bir çocuktum. Daha o zamanlar "benim kitaplarım olacak" derdim ve ilk okuduğum kitapta "Tom Amcanın Kulübesi'ydi" hatta o yıllarda resim de yapardım ama en çok yazar olmak, bir şeyler yazmak gibi derdim vardı. Tercihimi yazmaktan yana kullandım. Öykü derken şiire dönüşen bir şey ama şimdi öykü deyim, sanırım aradığınız şey bu.

Sanırım yazarak daha rahat söyleyebiliyorum içimdekileri - içimden geçenleri ve elbette herkesin bir derdi vardır. Şöyle dönüp de geriye baktığımda insanı dert edinmişim ben. Yazdıklarımda insana ilişkin her şey var; yaşadığımız dünya, koşullar ve her şey daha iyi bir dünya için değil mi!

Haftalık çalışma programınızda yazı ne kadar bir süre alır, özel çalışma odanız, masanız var mıdır, programlarınızı nasıl yaparsınız?
 

Bu duruma göre değişir. Eğer tatilse yani çalışmıyorsam ki öğretmenim bu arada, sabah kalkar kahvaltı eder kahve molası ve günlük haberleri izledikten sonra çalışma odama geçerim. Yazıyorsam eğer üç dört saatimi alır. Daha sonra yazıyı dinlenmeye bırakırım. Sonra yeniden yazının başına otururum. Konu şiirse bu her yerde olabilir, o zaman çalışma odamı kullanmam, her yerde yazabilirim ve yine edebiyat önceliklidir benim için. Programlarımı hep buna göre yaparım.

Diğer yazar dostlarınızla "dost sohbetleri" ne sıklıkla gerçekleşir, daha çok neler konuşulur?

Bu daha çok çağrılı olduğum etkinlikler çerçevesinde gerçekleşir ki o zamanda konu pek edebiyat olmuyor çünkü etkinlik sırasında ön planda yapacağımız konuşmalar oluyor fakat burada sık gittiğim bir kitapçı var ve arkadaşlarım daha çok okuyan kişiler. Bu mekanda okuduğumuz, okuyacağımız kitapları yazdıklarımızı - yazanlarla- paylaşırız. Örneğin Zer'de yer alan bölümler böyle ortaya çıktı. Tabii gündemi de paylaşırız, kendi kahvemizi çayımızı yapar içeriz. İnsan kendini böyle bir mekanda rahat hissediyor.
 
"Sık gittiğiniz kitapçı" ilgimi çekti. Böylesi ortamlar yaygın mıdır, yaygınlaşması için neler yapılabilir?

Antalya'da Kitapkurdu Sahaf.

Sanırım çok yaygın değil. Bunun için yönlendirmenin etkili olduğunu düşünüyorum fakat kimi iyi okurlar bile internetten daha uygun fiyata kitap alabiliyorlar. Yine de ben kitapçıdan almayı tercih ederim kitaplarımı. Oradaki sohbet ve kitapların büyülü dünyası hiçbir şeye değişilmez.

 
Sahafın yanıbaşında bir kulüp gibi hayal ettim doğru mudur, geniş bir alan sanırım?

 
Yok çok geniş bir alan değil; asma katı var, kışları asma katta oluruz, yazın sıcak nedeniyle alt katta...


İşte mekanım yatsa yatacak orada.

 
Olsun ama eski / okunmuş kitapların yanında oturma alanı olduğuna göre farklı bir sahaf, gelin biz buna İngilizlerin deyimiyle "kulüp" diyelim

Yeni arkadaşlarınızı da davet eder, haftalık düzenli toplantılar gerçekleştirir misiniz burada? Yani kurumsala yakın dernek tarzı bir oluşum...

Bu tür oluşumları yaygınlaştırmak için neler yapılmalıdır?
 

Tamam öyle diyelim ama yeni kitaplar da mevcuttur. Ayrıca işleten arkadaş entelektüel. Elde olmayan kitaplar iki gün içinde temin edilir
Tamam ingilizlerin deyimiyle "kulüp" diyelim.

Yok ufak bir mekan olduğundan dışardan kimse davet edilmez fakat her seferinde aramıza birileri katılır, genişleriz. Bu arada sizi de bekleriz
Bu tür oluşumları yaygınlaştırmak için ne yapmalı.. hem kolay hem de zor bir soru...

Tom Amca'nın Klübesinden geldik klübe. Sanaldan edindiğiniz dostlukları geliştirdiğiniz olur mu?
 

Özellikle yerel yönetimlerin desteklemesi gerektiğine inanıyorum.

Kastamonu'da yaşarken o sıralarda "Dünya Yerel Yönetim ve Demokrasi Akademisinin" mahalleleri ve muhtarlıkları güçlendirme projesi kapsamında bir çalışması vardı. İki yıl gönüllü olarak çalışmış orada çok şey öğrenmiştim. Ne ki ekonomik sıkıntılar nedeniyle proje bitti. Kitapçılara gelince; burada yani Antalya'da sahaflar sokağı var. Çok söylenmesine karşın bu sokak düzenlenmedi belediye tarafından. Örneğin araba geçisi yasaklanabilir, (Araç trafiğine kapanması talebi) insanların rahatlıkla oturabileceği alanlar oluşturulabilir...

Tabii en önemlisi okuma alışkanlığının geliştirilmesi.

 
Sanal arkadaşlıkları geliştirip geliştirmediğinizi sormuştum.
 
 
Geçtiğimiz yıllarda çalıştığım okula düzenli olarak gittiğim sahaf arkadaşı davet etmiştik... Öğrenciler bir kitapçı ile -sahaf ile, tanışma imkanı buldular örneğin...
 

Örneğin fotoğraf sanatçısı arkadaşlar vesilesi ile
Özcan Çeltikli ve Şenol Kılıç ile tanıştım... Bir iki kişi dışında tanıştığım söylenemez.
 
3. Bölüm'deyiz şu an. Bu bir ilk, tek oturumda üç bölüm.
 

Sanırım devam edecek ama keyifliydi, çok güzeldi hatta. Bugün öykü dosyamı okuyacaktım bıraktım



4. BÖLÜM
BARIŞ

Gelelim 4. Bölüme; öğrencileriniz ve genel olarak gençlerimizin daha güzel günler görmesi için özel çabalarınız var mıdır, "barışa dair" nelere değinmek istersiniz?
 

Hımm, bu en önemli konu. Öncelikle nefret söyleminden vazgeçmek gerektiğini düşünüyorum. Bu çok önemli ve artık hiçbir şey eskisi gibi değil. Hayat, dünya, öğrenciler de değişti.

Görsel olan her zaman daha ilgi çekici. Örneğin ben -bu arada tarih öğretmeniyim- barış söylemini sık kullanırım. Ders kitaplarında gördüğüm "cins ayrımcı ifadelerin" olmaması gerektiğini söylerim hatta bulur gösteririm ya da bulmalarını isterim. Tabii devletin kurulma aşaması ve diğer şeyler. Tüm bunlar çok önemli.

İnsanlığın gelişim süreçlerini özel takip ettiğinizde "barışı" nerede görürsünüz. Örneğin 2. Dünya Savaşından sonra kurulan Avrupa Birliği gibi oluşumlar..?
 

Aslında bu konu ile ilgili söylenecek çok şey var ama ben kısaca keşke en ilkel halimiz ile kalsaydık desem.

Daha sonra devam edebiliriz, izninizle buraya kadar olan kısmı yayınlamak ve okuyucularımıza sunmak isterim.
 

Ben cevaplayabilirim ama siz "tamam" derseniz tamamdır

Lütfen cevaplayınız. 10 Bölüme kadar gidebiliriz.
 
 
Nasılsa öykü okumayı bıraktım, devam.

 
Eee, tabiii bence ders kitapları değişmeli öncelikle, nefret söylemi yerine barışçıl ifadeler kullanılmalı ve elbette yukarıda da söylediğim gibi cins ayrımcı ifadelerden hem tarih kitapları hem de diğer ders kitapları temizlenmeli. En önemlisi tarih ile yüzleşmeyi öğrenmeli herkes.

Avrupa'ya seyehat imkanınız oldu mu?

 
İle birlikte, ülkemizde yaşanan son dönem karmaşanın çözümü için önerilerinizi de almak isterim.

Evet oldu. Önce okul projeleri ile Litvanya, Polonya'ya gittim. Çocuk edebiyatı vesilesi ile Viyana... Geçen yıl da kendi imkanlarımızla -kaybolmayı göze alarak, Barselona. Yarı yılda da yine kendi imkanlarımızla ve elbette ucuza getirerek İtalya.
 

Kıyaslamak gerekirse bu bağlamda kazanımlarınız neler oldu?
 

Önce işe kendimizden başlamamamız gerektiğini düşünyorum. Soran sorgulayan insanlar olmanın bizlere - dünyaya kazandıracağı çok şeyler olmalı. Tarihi ders kitaplarından öğrenmek insana bir şey kazandırmaz ve elbette devlet politikaları.

Gelelim diğer soruya. Bu arada yetişemiyorum size
Farklı bir coğrafya, kültür ile karşılaşmak insanı zenginleştiriyor elbette. Daha rahatlar tabii, buradaki karmaşa orada yok. İnsanlar kurallara uyuyorlar. burada ise bildiğiniz gibi söylememe bile gerek yok.

 
Şimdi şöyle yapalım, eğer başka soru varsa biriksin.

Kadınlara ilişkin yaptığım atölye çalışmaları ile ilgili soru sorulabilir örneğin... Ben de bir proje çalışması için bir arkadaş ile buluşacağım. Eve gelince devam edebiliriz ve neden çocuk edebiyatı gibisinden..?

Sıkılmadıysanız eğer..

 
Bu bölümü son bir soru ile tamamlamak isterim. Daha sonraki bölümlerde atölye çalışmalarınız, kadına dair ve diğer başlıkları açabiliriz, kanımca. Ülkemizin doğusunda yaşadınız mı, oralara dair tecrbübeleriniz nelerdir?
 

Babamın mesleği nedeni ile yıllar önce doğuda bulunmuştuk. O sıralarda göze batan bir şey yoktu. Dostluk ve kardeşlik duyguları ile insanlar birbirlerine bağlıydılar. Ben halkların kardeş olduğuna inanıyorum. Ülkenin batısında yaşayan biri olarak yaşananlara üzülüyorum. "Barış evet hemen barış".

Katkınız için teşekkür ederim. Gelecek bölümlerde buluşmak dileğiyle. İyi ki varsınız
 

Siz de,
Görüşmek üzere,
Sevgiyle....
 
 
 

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol