DİYALOG MÜZESİ

SALİH GÜNEY İLE



224. DİYALOG

IŞIK

23 Aralık 2014'de bir diyalog önerisi ile başladı.


Merhaba.

Merhabalar.

(... ...) diyalogunu okuma imkanınız oldumu sayın Güney? (111. Diyalog)

Sağ olun, evet okudum.

Nasıl değerlendirirsiniz genel olarak?

Değişik sorular ve cevaplar da öyle. Bence ince - derinden bir diyalog.
 
Devam etmek ister misiniz, değerli zamanınızdan biraz rica edeceğim mümkünse?

Buyrun!

Gırgır kültüründen mi, sanat eğitiminden mi devam etmek istersiniz Sayın Güney?

Sanat.

Ülkemizde kaliteli sanat eğitim kurumları olmasına rağmen, toplumda -malesef, sanat fikrinin yeterince yeşerememesini neye bağlarsınız?

Ülke, kişiliğini bulamamıştır. Dolaylı olarak ne olması gerektiğini algılamada zorluk çekmektedir. Kültür seviyesi düşüklüğü en büyük etkendir.
 
Sorunların - özellikle bu sorunun, daha hızla çözümü için ne önerirsiniz?



Ne zaman; boyadan mermerden etkilenmeden, o boyayı - taşı algılamaya başlarsak...


Ülkemizde algılar altüst durumda ve gün geçtikçe daha da kötüleşiyor -algı sorunu, İnsanımızın zihninin bunca yoğun olmasının asıl nedeni nedir?

31 Aralık 2014 18:06
 

DAHA SONRA

Kusura bakmayın. Yoğun bir devremdeyim. Güzel yıllar.

Mutlu yıllar efenim, tüm sevenlerinizle ve sevdiklerinizle...
26 Ocak 13:38
 
Merhaba, zamanınız olsa da uzun uzun yazışabilsek keşke Salih Bey?

İlginize teşekkür ederim. Yurt dışındayım. Mart haftası dönüyorum. O zaman uygunsa memnuniyetle...

 
Çok seviniriz. Şimdiden heyecan duydum. Not ediyorum tarihinizi.
Saygılarımızla.
Sevgiyle kalınız.

4 Şubat 21:50

BİR KAÇ YORUM İSTEĞİ VE SAYFA ÖNERİSİ

Yorumlarsanız katkı vermiş olursunuz. Teşekkürlerimizle.


2. DİYALOG BAŞLANGICI
 
İyi Pazarlar, "Yüz Kumbarası Projesi" nedir, ayrıca her zaman ki gibi harikasınız?

Fotograf sergisi için geleceğin sanatçılarına destek amaçlı. GÂYE.

Özel bir poz muydu, doğal mı gelişti?

Dogal. Kız arkadaşımın sergisinde...

Doğal'ın değerli olması sizce nedendir?

Ortam.

Değer kavramını irdelediğinizde, değerin değerli olduğunu kimler veya hangi kriterler belirler?

Kişinin bilgi veya zevk, beğeni ögeleri...

Benim için değersiz bir obje veya kişi başkaları için değerli olabilir. Tabiki burada "çok gezen mi -yani gören veya, çok okuyan mı" cümlesi...
Bence bakmasını biliyorsa gezen...

 
Kültür farkları ile değerlendirdiğinizde, Amerika'yı da bilen değerli bir sanatçımız olarak değerleri ekonomiye dönüştürme becerileri nereden gelir?

Amerikalı, doğuştan pazarlamacı olarak yetiştirilir. Çocukluktan itibaren herhangi bir şeyi satma yeteneği geliştirir. Ayrıca zengin ailelerin çocukları en geç on altı yaşından itibaren çalıştırılır. Okul bittikten sonra aynı evde yaşamaya devam ediyorsa telefondan, tuvalet kağıdına, diş macunundan diğer tüm şahsi masraflarına kadar kendisi karşılamayı öğrenir.

 
Kadınlarla poz vermeyi sever misiniz?(Gülümseme)


Walla yorum zor. On altı yaşımdan beri aralarındayım, alışkanlık... Mutlu oluyorlar. Ben de tabii ki...

"Çukurova'nın verimi ve sanat" dediğimizde Anadolu'nun sizde yeri nedir?

Çukurova'nın toprağı kadar insanı da bereketlidir. Bakılırsa en çok sanatçının çıktığı istisnai bölgelerimizdendir. Tabii ki bu kriter olamaz. İnsanın kendi hamurunu kendi yoğurması gerekir. Ayrıca coğrafya da önemlidir. İklimin yaratıcılıkta fonksiyoner olduğunu düşünüyorum.

 
Gençlerimize geleceğe dair nasıl bir ışık tutarsınız?

Atatürk'ün Gençliğe Hitabı, söylediği kitâbe en güzel ışık bence.

 
Saygı ve sevgilerimizle, iyi ki varsınız, değerimizsiniz, sizi çok seviyoruz.
Mutluluk dileklerimizle.



EK: SALİH GÜNEY BİYOGRAFİSİ

01.01.1945 Adana’ da doğdu.

1961 – 1964 Ankara Devlet Konservatuarı Tiyatro Bölümünde okudu.
1964 - Profesyonel sahne hayatına (GEN-AR Tiyatrosu, AŞK ZİNCİRİ, DORMEN Film, BOZUK DÜZEN) filmiyle başladı.
1969 - COLOMBIA Prodüksiyon, (YOU CAN’T WIN THEM ALL), Tony CURTIS, Charles BRONSON, Michele MERCIER: Yönetmen: Peter COLINSAN filmiyle tiyatroyu istemeden bıraktı.
1970 – 1974 HÜRRİYET – (Kelebek) gazetesinde fotoroman yönetmenliği, görüntü yönetmenliği, sayfa mizanpaj ve metin yazarlığı (SÜRGÜN, KÜRTAJ) dallarında çalışmalar yaptı.
1965 – 2006 130 filmde roman kahramanlarından, çizgi roman kahramanlarına, romantikten, asi gence, gangsterden savcıya, kovboydan palyaçoya kadar her türlü rolü başarı ile sergiledi.
1977 İsveç (KAMERA Eğitimi)
1978 İngiltere (TV – SKEÇ Eğitimi)
1979 Amerika Birleşik Devletleri’ ne yerleşti. Amerikan vatandaşıdır.
1984 “Seyahat Acenta” eğitimi gördü. (GWC California), Türkiye’ ye ANTİK KALINTILAR adlı travel paketleriyle 1984 – 1988 yılları arası turist getirdi, halen Travel Paketi ilgi ile satılmaktadır.
1996 Yurda döndü ve Türkiye’ ye geri getirilmesine çalışılan HERKÜL projesi için yurt içinde, Prof. Arkeolog JALE İNAN’ la “KÜLTÜR VARLIKLARI YERİNDE GÜZELDİR” kampanyasını başlattı. ABD’ de BOSTON FINE ARTS müzesinde sergilenen HERAKLES heykelini yasal olmadığı için protesto amacıyla eylem başlattı. İzmir, Antalya, Ankara, İstanbul’ da topladığı 30.000 imza ile ABD’ de sesimizi duyurdu.
2008 Halen Yalova Konservatuarında Sinema-Tiyatro Oyunculuğu, Sanat Tarihi, Eskrim dersleri vermektedir ve her yıl ören yerleri temizliğine devam etmektedir.
Türk sinemasında lakabı “PRENS” dir.


Oynadığı Tiyatro eserleri; KAPLAN, BiT YENİĞİ, YER DEMİR GÖK BAKIR, ŞEYTANIN OYUNU, İTTİHAT-TERAKKİ.

BAZI FİLMLERİ:
YASAK SOKAKLAR, O KADIN, AŞK HİKAYESİ, SAYILI KABADAYILAR, KAPTAN SWING, PAMUK PRENSES YEDİ CÜCELER, SINDRELLA, HARAM, ZİFAF, GÜNEŞTEN DE SICAK, GÜNAH TOHUMU, BEYZA’NIN KADINLARI.

TV DİZİLERİ:
AŞK-I MEMNU (1975 TRT),
BİR YABANCI KONUK (1985 TRT),
KALDIRIM ÇİÇEĞİ (1997 ATV),
KUZGUN (1999 STAR TV),
SERSERİ AŞIKLAR (2004 SHOW TV),
BELALI BALDIZ (2006 SHOW TV)



Ek 2:
GERÇEK BİR HİKAYE

Çok uzun bir gerçek hikayeyi, çok kısa olarak anlatmaya çalışacağım. Niyetim; tadınızı kaçırmak değil, bilakis bugüne kadar arkeolojiye yaptığınız hizmetlerinizin en anlamlısı olacağını düşündüğüm bir hikayeyi sonuçlandırmanıza vesile olmaktır. 

(1982) Arkeolog Prof. Dr. Jale İnan hanımefendinin Perge antik kentinde kazı başkanlığı yaptığı sırada, üst parçası kaçırılan, alt parçası Antalia müzesinde sergilenen, sanki mitolojik yazgısı hala devam eden, Hera’nın nefretinden kurtulamamış HERAKLES!!!

Yazmakta olduğum “Night jacalls” isimli senaryomda geçecek, yaşanmış gerçek bir kurgu oluşturmak  amacıyla bilgilerinden yaralanmak üzere Prof. Dr. Jale İnan’ı ziyaret ettim. (1995)

Bilgisi ve kişiliği karşısında bu özel insana hayran olmamak elde değildi. Yeterli bilgileri alıp yanından ayrılırken, bana bir şeyler yapmam gerekliliğinin sorumluluğunu ihsas etti. Hanımefendi’nin anlatmak istediği, bu inanılmaz kültür terörüne sebep olan, bilinçsiz bir şekilde tahrip edilen, tarihi eserlerin yok olmasına karşın yapılacak tek şeyin, insanları bu konuda eğitmek olduğu gerçeğiydi. Kendisine HERAKLES’in benim boyumu aşıp, konunun Shelby White ve T.C. Kültür Bakanlığı arasında geliştiğini söyledim. Fakat karşımda 82 yaşında, yorgun, bürokrasiden bıkkın, çaresiz ve yapayalnız ama bir o kadar da umut dolu cesur bir kadın duruyordu.Beynimde şimşekler çakıyor, duygularım şaşkın, çaresiz isyan halindeydi, göz yaşlarımı zor tutuyordum. “CULTURAL CREATIONS ARE ALWAYS MORE BEAUTIFUL AT THEIR PLACE OF BIRTH”  isimli kampanyayı hanımefendinin önderliğinde başlatıp, mücadelemize Türkiye genelinde 30.000 imza toplayarak devam ettik. HERAKLES’in Boston Fine Art Müzesinde sergilendiğini duyduğum da USA’da sesimizi duyurmak amacıyla Boston müzesinin önünde bir yürüyüş tertiplemek isteğim üzerine eser size iade edildi. Bu arada T.C. ile gelişen aşamalarda sizin duyarlılığınız ortaya çıkarak 5 yıl USA’da 5 yıl T.C.’de sergilenme teklifini beyan ettiniz! Aradan geçen 13 yıl sonra ressam N.Özgenç’in açmış olduğu “Hera’nın Gizemi” adlı sergide yer alan Herakles resmiyle birlikte bu konu tekrar gündeme gelip, kampanya yeniden başlatılmıştır! (Basılmasını öngörmediğiniz fotoğraflar dünya basınına verilmedi.)

Şu anda görev yapan T.C. Kültür Bakanı Ertuğrul Günay’la yaptığım görüşmede, bakanın olaya sıcak baktığını hatta Anadolu’dan toplanan tüm Herakles heykellerini ve lahtini sergileyen bir müze yapılmasını ve bu müzenin 3’er yıl süreyle T.C. ve USA arasında MET&BOSTON FİNE ART’da sergilenmesinde memnuniyet duyacağını belirtmiştir.

Sizden beklentim alt parçası Antalya müzesinde bulunan ve üst parçası sizin koleksiyonunuzda yer alan HERAKLES’in acılarına son vermeniz. Yakın zamanda  diğer ülkelerle yapmış olduğunuz anlaşmalar gibi T.C. ile de yasal yola başvurmadan bu konun halledilebileceği kanısındayım.

“THERE IS A GENIUS ON ONE SIDE OF EVERY TRADE AND A DOLT ON THE OTHER,  BUT WHICH IS WHICH DOES NOT BECOME CLEAR UNTIL MUCH LATER.”  Leon Levy

Bu konuya göstereceğiniz duyarlılığa şimdiden teşekkür eder, arkeoloji adına yapılabilecek en güzel projelerde beraber yer almaktan onur duyarım.

Jale Hanım’ın huzura kavuşması unutmayınız ki sizin elinizde!                                                                                                   

Saygılarımla.                                                                                                   

M. SALİH GÜNEY
Aktör\ Küratör

 

Filmleri :

2009 – Bu Kalp Seni Unutur mu?
2009 – Kül ve Ateş
2006 – Beyza’nın Kadınları
2004 – Dönme Dolap
2003 – Serseri Aşıklar
2002 – Kardelen
1996 – Kaldırım Çiçeği ,
1988 – Bir Yabancı Konuk
1987 – Afrodit
1984 – Darbe
1983 – Çelik mezar
1983 – Haram
1977 – Aşk Dediğin Laftır
1975 – Hasan Almaz Basan Alır
1975 – Kahramanlar
1975 – Aşk-ı Memnu, (Behlül)
1974 – Arap Abdo
1973 – Aşk Mahkûmu
1972 – Ah Koca Dünya
1972 – Acı Pirinç
1972 – Asi Gençler
1972 – Benimle Sevişir misin?
1972 – Dinmeyen Sızı
1972 – Kanun Adamı
1972 – Suya Düşen Hayal
1971 – Altın Prens Devler Ülkesinde
1971 – Aşk Hikâyesi
1971 – Binbir Gece Masalları
1971 – Bir Genç Kızın Romanı
1971 – İki Ruhlu Kadın
1971 – Korkusuz Kaptan Swing
1971 – Saraylar Meleği
1971 – Seks Fırtınası
1971 – Yedi Kocalı Hürmüz
1970 – Aşktan da Üstün
1970 – Ah Müjgan Ah
1970 – Ayşecik – Sana Tapıyorum
1970 – Birleşen Yollar
1970 – Ceylan Emine
1970 – Firari Aşıklar
1970 – Güller ve Dikenler
1970 – Ölünceye Kadar
1970 – Pamuk Prenses ve 7 Cüceler
1970 – Talihsiz Baba
1969 – İki Yetime
1969 – Mısır’dan Gelen Gelin
1969 – Ölümsüzler
1969 – You Can’t Win Them All
1969 – Sevgili Babam
1969 – Tatlı Sevgilim
1968 – Ağlayan Bir Ömür
1968 – Aşk Eski Bir Yalan
1968 – Funda
1968 – Karanlık Yollar
1967 – Ağlayan Kadın
1967 – Bir Şoförün Gizli Defteri
1967 – Çıldırtan Arzu
1967 – Efenin İntikamı
1967 – Hırçın Kadın
1967 – İmamın Gazabı
1967 – Mühür Gözlüm
1967 – Nemli Gözler
1967 – Söyleyin Genç Kızlara
1967 – Utanç Kapıları
1967 – Zalimler de Sever
1966 – O Kadın
1966 – Bozuk Düzen
1965 – Yasak Sokaklar

Kaynak: http://www.biyografi.net.tr/salih-guney-kimdir/
 
 224. DİYALOG DEVAMI: SONUCU BEN DE ÇOK MERAK EDİYORUM

Öncelikle şeffaflığınıza teşekkür etmeliyim. Sanat çalışanlarının özgüvenle ne olursa olsun, her türlü diyaloğa katılabilmeleri için önerileriniz neler olur?


Sorunun içinde cevap ÖzGüven. 


Bir diğer sorunumuz da televizyon bombardımanından zihni karman çorman olan insanımıza sanat fikrini aktarabilmek, ilgi neredeyse yok gibi..?


GÖBELS TAKTİGİ UYGULANIYOR. Bu taktiğe göre amaç ZATEN KAFA ve BİLGİ karıştırmak. KORKUNÇ CAHİL BİR TOPLUMLA karşı KARŞIYAYIZ. EMİNÖNÜ'NDE ROPÖRTAJ YAPIYORLAR, İZLEDİNİZ HERHALDE.  İNANILMAZ BİR CEHALALET…


Kendimizden örnek verebilirim: On yıla yakın bir süredir özellikle sanat insanlarımızla diyaloglar yapıp yayımlıyoruz. Binden fazla yayımlanmış diyaloğumuz var. İlgi neredeyse sıfır En merak ettiğim bir kaç soru var; neden okumuyoruz, neden anlamıyoruz, neden sormuyoruz?


AKILLI İNSANLAR HERKESTEN ve Her ŞEYDEN ÖGRENİRLER*


SIRADAN İNSANLAR SADECE KENDİ DENEYİMLERİNDEN*


CAHİLLER HER ŞEYİ BİLİR*


Ama sorun genele ait gibimize geliyor! Örneğin, diyaloglarımıza katılan sanat insanlarımız diğerlerinin diyaloglarına neredeyse hiç ilgi göstermiyorlar. Ciddi bir sorun var sanki?


Yüzyılımız 20. Yüzyılı aratacak gibi. İnsanarın artık değer ölçüleri de değişiyor. Kısaca bir Bıkkınlık bir Boşvermişlik başladı…


Bazılarının iddia ettiği gibi yeni bir çağa mı giriyoruz, bütün bu çalkantılar onun işareti mi, yoksa her zaman mı böyleydi?


Evet, Yeni bir Çağ bence de. Tüm bilgiler bir Tık uzaklığında. Okuma 

giderek azalıcak. Teknoloji hap halinde elimizin altında.  Gelişmiş ülkelerdeki beyinler zaten üretiyorlar. Mesela, araba yapacaktı Türk babayiğitler! Ne lüzum var bir araba parası da hükümete. Keza telefon da öyle… Ülke bile bir şey üretmiyor. İnsanlar gereksiz buluyor tabiki.


Bu durumda üreten / yaratanlar ile tüketen, harcayanlar düzleminde iyiden iyiye robota dönüşen insan yaşamdan nasıl zevk alabilir ki, kaybettiklerinin farkına nasıl varabilirler?


Giderek her şeyi kanıksıyacak insanoğlu. Her devirde oldugu gibi. Şimdiki ortayaş insanlar zaten yaşam mücadelesi içinde (%70 ülkeye göre) Gelen Gençlik, asıl sorun orada, paylaşım yok. Emzikli bebeğe Tablet veriyorlar, Aile rahat konuşmak için bunu yapıyor. Sonucu ben de çok merak ediyorum...


Sanırım bağlar tümüyle kopuyor. Z Kuşağı adlandırılan bahsini ettiğiniz teknoloji kuşağı "babacım seni çok seviyorum ama doğru okulda" diyor. Bu durumda, biz geçen çağın insanlarına düşen görev nedir?


Hiçbir şey. Sadece izleyecepiz olup biteni. Zaten kısa bir süre sonra Cip takılacak insanlara veya Aşı adı altında kontrol mekanızması. Herbirimiz Robot düzeyinde olacapız. Şuanda hepimizin hemen hemen Banka hesabı, Hangi hastalığımız var, ilişkilerimiz ne düzeyde ve diğerleri… 


Teşekkür ederim. Zaman ayırdınız. Bizi yine mutlu ettiniz. Sağlıcakla, mutluluk dileklerimizle.


Ben teşekkür ederim. Güzel günler

 



ÜÇÜNCÜ BÖLÜM 

MİRAS


Merhaba, 

"On beş bin yıllık mirasın mirasçılarıyız" sözünden ne anlamalıyız, kültür - sanat bağını nasıl kurarsınız?

DİYALOG SANAT

(ArtCRİTİCS)


Neye göre 15 bin yıl! Eğer ilk mağara çizgileriyse, 30 bin yıl, Fransa'daki magaradakiler… Bence anlamsız bir soru.


Her yüzyıl kendi sanatını yarattı. Her başka coğrafyada yaşayanlar kendi sanatlarını yarattı. Tabiki bir miras var o da Arkeoloji vede Göbekli Tepe'yle başladı, M.Ö. 9000'de.  Bu da demektir ki Dünyada bilinen en eski kültürün mirascılarıyız vede bu birbirinden üstün uygarlıkların (26 uygarlık) yüz karasıyız....


Tabii Anadolu kültürleri bakımından bir soruydu. Miras, mirasçılık, mirasa sahip çıkma, mirası daha ileri taşıma gibi özler taşıyan bir soru. Bu yaklaşım motivasyon olur mu, olursa nasıl bir motivasyon olmalıdır?


Anadolu'da sanat 15 bin yıl geriye gitmiyor. Ona bakarsanız Prehistory' e kadar gidiyor. Mağara resimleri ama Anadolu'da sanat şu anda bilinen GÖBEKLİ Tepe. O da M.Ö. 9000 yılla başlıyor diyelim.


Benim hiç ümidim yok bu konuda. Ülkede İŞİD var. Tahribat ve Restorasyon adı altında inanılmaz yanlışlıkların bilinçli yapıldığına inanıyorum.  Palmira tahribatından farkımız yok şu anda. Dünyanın yaşanmış en önemli sanat dolu topragındayız ve okullarımızda SANAT TARİHİ dersleri kaldırılmış durumda AKP iktidarından beri. 


Çocuklarımıza bu toprakları sevdiremez, sahip çıkma duygularını veremezsek ferdi başarıların dışında ki biz gelişmeye hiç niyetli olmayan toplumuz bu tarikatlar, cemaatlar olduğu müddetçe bizden bir b*k olmaz…


Kültür kavramını bile doğru dürüst anlamamış bir toplum ve onun mahkum olduğu yapboz eğitim sistemi ile, devleti elegeçirmeci yaklaşımların talanına birey nasıl dur diyebilir, sizce doğru bilgilenme ve eğitim gençlerimiz ne yapmalıdır?


Yazdığım gibi ortaokuldan itibaren Sanat Tarihi dersleri mecbuti olmalıdır. 


Bahsini ettiğiniz şeyi devleti ele geçirenler yapıyor Onlar da işlerine geldiği gibi yapıyorlar malesef...

Devlet dışı çözüm önerileriniz nelerdir?


Antik kentlerimize bile giriş yabancı ülkelere devredilmiş. EFES Antik Kentine giriş 70₺. PERGE' de portakal suyu 25₺. 


Erkan Bey, sorularınız göle yoğurt sürmeye benzedi.  O kadar güzel uyuyorlar ki uyandırmaya kıyamadım.


Akşehir Gölü'de kurumuş seneler evvel İyiniyetli hadi safdil olayım yine, popülerite çıkmazına saplanan genç, internet imkanlarını kullanarak nasıl daha iyi bilgilenebilir?


Devlet dışı ne demek! Türk pasaportu taşıdığınızı unuttunuz herhalde. Tüm Dünyadan dışlanmış durumdayız. Hiç bir kredimiz kalmadı. Büyük Elçilerimiz zavallı hatta utanılacak düzeyde.


Devlet dışı derken yasadışı anlamında veya yıkıcı bölücü bir yaklaşımla sormadım. Her şeyi devletten bekleyen acziyet ile devleti ele geçirmeci yalancı çetelerin üçkağıtları ortada. Ortada bir çıkmaz durum var gibi. Başta memur sanatçılar olmak üzere tam da sizin hassasiyetinizi gösterip devlete toz kondurmuyorlar ama durum da açık ortada. Bu çıkmadan nasıl çıkacağız?


Çok cahil bir gençlik planlı bir şekilde yetiştiriliyor. Hiç umudum yok, İnter-Net ten de. Lise 1. sınıf öğrenciye sordular TC' nin ilk CBAŞKANI kim diye, Recep Tayyip Kılıçdaroğlu cevabı verdi. 


Benim hiç umudum yok! 70 yıl geriye attılar ülkeyi. 


Üzülüyoruz ister istemez. Yurtdışına kaçan gençlerimiz haklı mı bu durumda?


Ok. 


Teşekkür ederim. Tekrar zaman ayırıp yazdığınız için.

Saygılarımızla


Ok. 



Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol