DİYALOG MÜZESİ

SELMA ÇALIKIR İLE

433. DİYALOG: İBN-İ SİNA PROTOKOL GİRİŞİ



Merhaba, "bazen takmıycaksınla ilgili" neler söylemek istersiniz?

Merhaba. Küçük bir şey söylemek isterim. Hayatin genelinde yaşanan bütün olumsuzlukları takmadan yaşayabilen var mıdır bilmiyorum ama bunu başarabilen varsa kutlamak isterim. Aşırı duyarsızlık olarak algılanabilir, bencillik olarak algılanabilir fakat bazan takmIycaksIn dendiğinde işler değişir. Çünkü nasıl ki evimizde biriktirdiklerimiz evimizi çöplüğe dönüştürüp evi yaşanmaz hale getiriyorsa, içimizde biriktirdiklerimiz de bedenimizi yaşanmaz hale getirir.O sebeple hem kendimize hem de yakınlarımıza nefes aldırmamış açısından olanı kabul edip akışa bırakmak bazan en hayırlısı.

Hayattan tat almak gerek zaten biz taksak da takmasak da her şey alışsa ve zamanı geldiğinde geçip gidiyor. Buna bizler de dahiliz. Nasıl ki yağmur yağarken yağmurun geçip gitmesine odaklanmIyorsak diğer şeyler de de aynısını yapabilmeliyiz. Olumlu olana bakmak lazIm.

Harika. Şu "çöp evler / zihinler" meselesini açmak isterseniz sevinirim, detaylandırır mısınız lütfen!
14:09

Televizyonda izliyorum. Çok yalnız ve depresyonda kişiler ya da bir yakınını yitirmiş ve bu acının üstesinden gelememiş insanlar kendilerini salıvererek ya aşırı yemek tüketiyorlar ya da aşırı alışveriş yaparak hem gereksiz harcama ve evde aşırı yığılmalara neden olarak kalabalık bir yaşantıya sahip oluyorlar. Zihinlerimiz de öyle değil mi her gün milyonlarca gerekli gereksiz bilgiyi alt bilince atarız ve onları temizlemez sahip çıkarsak aşırı yorgun, mutsuz, endişeli ve depresif insanlar ortaya çıkarırız. Şu an zaten topluma baktığımızda o insanlardan o kadar çok var ki nasıl üstesinden gelinir bilemiyorum. Bunlar hem çok derin konular hem de gerçekten üzücü.




Neden fikirlerimizi soruyorsunuz, anket mi yapıyorsunuz bilemedim ama gerçekten toplum olarak mutsuzuz. Kendisinin farkına varıp da iyileştirmeye çalışan kaç kişi var ki? Ben yıllardır kendi kendimle savaşırım geldiğim nokta bundan ötesi degil.

Yayınlıyoruz.
Savaşınızdan bahsedin bize lütfen!


Üniversiteye başladığım yıllarda bir idealim vardı. Sanat için yaşamak ve  ürettiğim eserlerle insanlara mesajlar vermek. Yaklasik 17 yıl kendi çabamla kurduğum atölyemde faaliyetlerde bulundum, belki akademide yer alamadım ama...

Bana göre her insanın hayata gelme amacı vardır. Bazıları buna sınav der bazıları görev der. Ben çocukluğumda da aynı düşünürdüm,  halen aynı düşünüyorum. Bu dünyaya ait olmadığımı. Neyse kavgam hep kendimle dedim ya. Hep kendimi geliştirmek, daha iyi bir insan olmak adına idi. Şimdilerde ise  kadar zorlanıyorum ki onca kötülüğe rağmen nasıl iyi taraflarımı korurum diye. Eskisi kadar mücadeleci değilim artık. Nasıl sakin kalabilirim ve sağlığımı nasıl koruyabilir ya da arızaları giderebilirime dönüştü sanatsal kaygılarım.

Vazgeçilmez sandığım o kadar çok şeyden vazgeçtim ki başta ideallerim... Hayatın kendisi okul sıralarında aldığımız bilgiler değilmiş. Hiç kimse üniversitelerde okurken sonrasında ne yapacağını göstermiyor insana. En azından bir sanat öğrencisine... Siz en iyi derecelerle mezun bile olsanız okul bittiği gibi sallanmaya başlarsınız sonbahar yaprağı misali.

Söyleyeceklerim bu kadar. Teşekkürler.

Sanattaki yerinizden bahseder misiniz, çalışmalarınızdan bazılarını görmek isteriz?

Sanattaki yerim derken popüler olmadım. Doksan dörtte mezun olduğumda atölyemi evime kurmuştum. Babacığım küçük ama 17 yıl beni çalıştıracak bir seramik fırını yaptırmıştı bana. Başarılı bir öğrencilik dönemim oldu. Mezuniyetin akabinde yüksek lisansa da başladım ve bitirdim. Her ne kadar bölümde kalmak istesem de olamadı.

Sevgili Hasan Pekmezci hocamdan yüksek lisans döneminde aldığım dersler sayesinde sergilerime serigrafiyi de ilave ettiğim karma ve kişisel yaklaşık 18 sergiye katılımım olmuştur. Yedi yıl Ankara Kalesi Pirinç Han'da Mor Tasarım adlı bir dükkan işlettim. 2011' de babamın vefatından sonra  bıraktım ve hayata küstüm. Doksan yedi yılında bir Amerika maceram oldu, yani olumsuz geçti. Sanat ortamı çok acımasız siz her şeyden vazgectiginizde çevrenizde bir sürü sizden vazgeçmiş insanlar görürsünüz. Şimdilerde bir kaç yıldır beni yormayacak ama hayata tutunmamı sağlayacak ufak tefek şeylerle uğraşıyorum.






















Bunlar ahşap rölyef, mine çalışmaları ve renkli deri ile kullanıma yönelik işler yapıyorum. Bahcelievler'de bir binanın dış cephe tasarımını yaptım ve kurduğumuz bir ekiple seramik çalışmalarını yaptık. Elli iki metrekare. Yıl 1995. Mezuniyet projem Han-ı Sina Hastanesi Protokol girişinde asılı. Hamiye Çolakoğlu tarafından hastahaneye hediye edildi. Hacettepe merkez  ameliyathane koridorlarında baskı resimlerim Hasan hoca tarafından hediye edilmiş. Dükkan döneminde bir çok ülkeye seramik ve baskı resim çalışmaları vermiş bulunmaktayım. 2002 yılında Kazakistan Büyükelçiliği'ne 4 metrekare tifany vitray çalışmam olmuştur.

Katkınız için teşekkürlerimizi sunar, sanat yaşamınızda engelsiz, hızlı, yükselen başarı dileklerim.

Teşekkür ediyorum.

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol