DİYALOG MÜZESİ

DİSİPLİNER FARK VE KARMAŞANIN NEDENLERİ



ÖZGÜR ERGİN İLE

1069. DİYALOG: BELİRSİZLİKLER ALEMİ


Merhaba

"On beş bin yıllık mirasın mirasçılarıyız" sözünden ne anlamalıyız, kültür - sanat bağını nasıl kurarsınız?

DİYALOG SANAT

(ArtCRİTİCS)


Merhaba, 

On beş bin yıllık miras var. Bazıları bu mirasın mirasçıları değil, biz mirasçılarıyız. Geçmişe yaslanan ve oradan güç alan, o mirasın devamı olarak kendisini gören bir anlayıştayız.


Benim anladığım aşağı yukarı bu şekilde.


Sanatın kültürden neşvünema bulduğu fikrine ne dersiniz?


Kültürden bağımsız bir sanat düşünülemez. Hangi kültürden ve ne şekil bir içerikten bahsediyor olursak olalım… 


Sizin beslendiğiniz kültürler hangileridir veya takip ettikleriniz..?


Bütün sanat dallarını takip etmeye çalışsam da, ağırlıklı olarak edebiyata ve edebiyatta öyküye ilgiliyim. Her ne kadar yerli ve yabancı geçmiş dönem edebiyatını okusam da, modern örnekleri daha çok takip etmeye çalışıyorum. Leyla Erbil, Murat Gülsoy, Yalçın Tosun, Murat Yalçın, Başar Başarır, Ayşe Sarısayın, Alice Munro.


Uzakdoğu kültürüne ve edebiyatına ayrıca ilgim var. Yakın geçmiş ve güncel örnekleri takip edip okumaya gayret ediyorum. Dazai, Ishiguro, Mishima, Oe, Tawada.


Elimden geldiğince yazmaya da devam ediyorum.


Devam eden bir diyaloğumızdan: "Uyan Ey Gözlerim" ilahisi ile başlayıp Yunus ve Mevlana ile kök arayan yazınızı aşka bağlayıp, aşkı da ilahi aşk mı acaba sorusu ile anlamlandırmaya çalışmamızdan sonra; kültür ile inanç kültürleri arasındaki farkları sormak isterim, yaşlanan insanların enerjileri tükendikçe daha duygusal oldukları doğru mudur?


İnsanların yaşlandıkça düşüncelerinin sivri uçları törpülenmiş, genç yaşlarına göre daha kabullenici, sözden çok model olmaya ağırlık veren bir yapıya gelişmeleri beklenir.


İnanç ve kültür yine birbirinden bağımsız olmadığı gibi kültür inancı ve edebiyatı da içine alan bir kavramdır diye düşünüyorum. İnanmayan bir birey, içinde yaşadığımız toplumun ve dünyanın inanç kültüründen bağımsız olamaz, bunu gözetmeyen, içermeyen bir eser ortaya koyamaz. Eserinin alt metni ne olursa olsun bu inanç kültüründen de etkilenir ve eserinde bundan izler barındırır. Bu noktada kültür inançtan bağımsız olmadığı gibi inançtan veya inanmamaktan da ibaret değildir.


Yerli yerine koyma gereği eğer inanç ve kültürleri sizin bahsini ettiğiniz ilişki dışında birbirini kapsayan yere koyarsak kaos ve anlamsızlık, anlaşılmazlık ve karmaşa çıkmıyor mu, siz bu sorunu nasıl çözersiniz?


Ben müslüman kültürde bir ateist isem, eserlerim inançtan ne derece bağımsız olabilir? İnanan veya inanmayan insanlara dair eserler ortaya koyacağım.

Elbette kültür inancı ve diğer bütün kültürel ögeleri barındırır, bunlar ister istemez kesişecektir. Bunu kendinizi bir inanç kültürünün mirasçısı olarak görerek de yapabilirsiniz, başka bir kültürün parçası olarak da. Önemli olan ortaya konan eserin kendi içinde tutarlılığı ve yetkinliğidir.


Dışardan bakan veya okuyan için metinde arayıp bulacağı şeyler oraya konur veya dizilirken yazarın veya eser sahibinin kültür, kültüre bakışı, kültürel yaşamı da önemliyse ve eser sahibi henüz bu konularda bile netleşememişse izleyici veya okura ne kazandırabilir, katabilir ki?


Belirsizlik, muğlaklık, fluluk da değerlidir. Yazarın kafa karışıklığımızı, bir türlü netleşmeyen, belki de hiç netleşmeyebilecek sorgulayışlarımızı ifade edişi de önemlidir. Bu da biziz çünkü. Her konuda bildiğinden emin ve bunu gösteren bir yazar, tek örnek olmasa gerek edebiyat için. Örneğin, Japonya'dan ülkemize gelmiş bir ateistin bize dair gözlem ve yorumlarında, kendi kültürünün ve dahası ülkesinin inanç kültürünün, kendi inanmıyor oluşunun da ayrı ayrı etkisini nasıl yok sayabiliriz!


Sanat yaparken bahsini ettiğiniz muğlaklıklar ile zaman, enerji, para, güç harcamak yerine diğer yolu tercih edip "kendince de olsa kesin bilgi, duygularla" eser oluşturmak daha yaralı değil mi ki zaten zor anlaşılan sanat gibi bir alana böylece daha faydalı olunamaz mı?


Öyleyse insana dair olmaz çünkü insan her konuda bildiklerinden eminse sanata ihtiyaç duymaz.


'Bir dakika, burada farklı bir şey var' veya 'benim ifade edemediğim şeyler öyle iyi ve özgün ifade edilmiş ki' dedirten eserler kıymetli olur ve geleceğe kalır.


Kesinlik olabilir ama sanatı asıl yaratan belirsizliktir.


Eminlik, belirlilik, kesinlik varsa sanata ihtiyaç yoktur gibi bir kalıp oluşturduğumuzda yapılıp edilen veya yapılacak olan her şeye, üretime saçmalık, saçma sapanlık karışma ihtimali de yok mudur, saçma ile gerçeği nasıl ayırırız?


Sanat iki kere ikinin dört ettiği yerde yapılır mı? Bilimle sanatı ayıran nedir o halde? Aksine kesinlik sanattır dersek ve kendimizden, düşüncelerimizden eminsek yaşar gideriz bütün doğrularımızı, sanata yani farklı bakışa ne ihtiyaç olur? 


Güzel soru ama cevabı daha da güzel: Müzeler dolusu milyarlarca eser yüksek güvenlikle koruma altında tutulup saklanıyor, gelecek nesillerin de ısrarla görmeleri isteniyorsa saf duygu, saf yaratım, saflık - sanat bağını nasıl kurarsınız?


İşte o saflığın arkasında belirsizlik de var, emin olamayış, farklı bilgi, kültür ve duyguyla karşılaşınca kendini sorgulama, değişme ve gelişme de... 


Yaratılan her eser emin olunan düşünce ve duygunun dışa vurumudur dersek de, bugüne kadar ortaya konmuş her sanat dalından onca esere haksızlık etmiş oluruz.


Saflık eminlik değil, belirsizlik de içerir.


Buradan oraya doğru yani saflığa bakarken bahsini ettiğiniz belirsizlik, bilinmezlik, bilinemezlik olabilir fakat saflığı yaşayıp hissedince, farkına varıp anlayınca her şey değişiyor olmalı. Sizin bu deneyimleriniz nelerdir, örneklendirir misiniz?


Suç ve Ceza'dan eminsem, Raskolnikov'un başına gelenleri neden okuyayım ki? Yazar benim bilmediğim bazı şeyleri benden daha iyi ve doğru bildiği için mi yazar? Veya okuyup bitirince, dinleyip izleyince bir sanat eserini, 'evet ya, şimdi anladım, artık eminim' mi deriz? Yoksa yine yazarın bakış açısını da düşünce dünyamıza katıp, arayışımıza devam mı ederiz?


Sanat bize çözümler, cevaplar vadetmeyen bir arayıştır.


En başa döndük ve soruyu tekrar soruyoruz: Sanat eserinin derinlerinde gizli sırları veya saklıları ile sanat doğuran kültür gizleri arasındaki benzerlikler nelerdir, inanç ve kültür özü itibariyle farklarını nasıl günyüzüne çıkarırsınız?


Soru soranın bulunduğu her yerde sanat farklı bakış açılarının zenginliğini sergiledikçe ve sorgulattıkça varlığını sürdürecek, cevap arayışımıza bir nebze katkı sunmaya çalışacaktır.


İnanç, inanmasak bile kültürümüzün bir parçasıdır ve karşı çıkışlarımızda bile esere yansır. İnancı içermeyen bir kültürden söz edilemeyeceği gibi, inanç da her toplumda ve toplulukta diğer kültürel ögelerden, yaşam kültüründen etkilenerek farklılaşmış ve farklı görünümlere sahip olmuştur.


Bu karşılıklı ilişkiler, tümüyle kültürümüzün zenginliğidir.


İlk Bölüm için teşekkür ederiz. İlerleyen bölümlerde bu inançlar karmaşalarını veya çıkmalarını daha derinlemesine irdelememiz gerekecek sanırım.


Saygılarımızla


Düşünce dünyama sorularınızla kattığınız yeni belirsizlikler için ben teşekkür eder, iyi çalışmalar dilerim.


Saygılarımla.




Erkan Yazargan
·26 Ocak 2018 Cuma
DİYALOG SAYI: 452 (DİYALOG TÜR İKİ SAYI: 37)




Tevfik Yener
Değerli dost, bilgiye teşekkür ederim. Kimlerden, hangi resimlerden kopyaladıkları bilgisi veya resimler yok mu, var ise nerede bulabilirim?

Erkan Yazargan
Clean Art grubuna girerseniz tarih, yer, zaman v.s. arşiv bilgilerine ulaşabilirsiniz...
 
Kazim Koroglu ·
Kaynağın linkini paylaşmanız mümkün mü, Clean Art isimli çok grup mevcut..?
Erkan Yazargan Eee artık o kadarcık zahmete de sizler katlanıverin efenim. Ben olsam tümüne bakarım. O denli mühim yani...

Zey-nurum Hobi Zeynep Bildiren ·
Sevgili Cabbar Kaygısız (Erkan Yazargan) tesadüfen bu paylaşımla karşılaştım ve üzülerek listede adımı gördüm. Değerli hocalarımızın bizleri eğitirken resim sanatına röprodüksiyon çalıştırarak yetiştirdikleri için ben şahsen kendi adıma konuşuyorum, kendimi asla bir üstad olarak görmedim, değerli hocalarımıza ve gelmiş geçmiş sanat tarihine adını yazdırmış tüm ünlü ressamlara sonsuz şükranlarımı sunuyorum fakat burada anlayamadığım konu röprodüksiyon çalışmak niye birilerini rahatsız etmiştir anlayamadım. Bunu öncelikle halk eğitimlerde ve özel atölyelerde eğitmenlerden başlamak gerekmez mi?

Ben resim yapmayı öğrenirken ilk yıllar röprodüksiyon çalıştım fakat şimdi buna gerek duymuyorum çünkü gerekli eğitimi ve bir çok aşamadan geçtikten sonra kopyacılık diye tabir ettiğiniz röprodüksiyon çalışmaktan sipariş olmadıktan sonra çalışmıyorum tabiki de şunu iyi biliyorum ki röprodüksiyon çalışan ressam değildir. Sayfamda yayınladığım tüm çalışmalarımın üstünde yazılıdır orjinal veya röprodüksiyon diye. Dediğim gibi öğrenme aşamasında röprodüksiyon çalıştım fakat bu kadar kötü lanse etmenize çok çok üzüldüm.

Kazim Koroglu ·
Cabbar bey sizden paylaşma zahmetinde bulunduğunuz bilginiz kaynağını paylaşmanızı istemiştim. Ben olsam yazdığınız cevabı paylaşmak yerine paylaşımlarınızı (itham değilse ) işte bakın buradan aldım der gibi kaynağını paylaşıma sunardım. Sizin Zamanınız muhakkak değerli ama başkalarının zamanı da değerli sadece isim benzerliğinden dolayı konu ile alakasız gereksiz yerlerde dolaşmak bilgi paylaşımında yardımcı olamak değil bilgi çöplüğüne itmek demektir.

Bu arada liste ile uzaktan yakından ilgim yoktur, sadece izleyiciyim...

Sinan Ilen İkinci bir mahkemeye daha hazırlan o zaman ...O listede benim de ismim var. Ben portre çalışıyorum. Siparis aldığım resimlerde bayanlara bıyık mı yapayım yani! Bunun bedelini ödeyeceksin. Madem birşey yapıyosun, çalıntı olduğunu söylediğin resmin orjinalini ve kopyasını da koy da insanlar inansın!
Ida Idayos Ben size dava açmadım, ama benim adımı da kullanmışsınız. Ben sadece klasik resimde çalıştırılagelen adımları takip ettim. Kimsenin resmini çalmadım. Çalışmanın orijinalini de bu yüzden paylaştım. Ulu orta çalan hırsız gördünüz mü?

Niye kötü bir şey yapsam ifşa edeyim ki?

Bana çok yanlış geldi. Buradaki isimler eminim ki zavallı isimler. Hobi amaçlı, stres atmak amaçlı resim yapıyor insanlar. Bence bunlarla uğraşılacağına, burnu havada akadamik hırsızları deşifre etseydiniz alkışı hakederdiniz sevgili arkadaşım.
İnsanlar birbirine sataşacağına bırakın resim yapsın. Zamanla düzelmesi gerekenler düzelecektir. Eğitim sistemi değiştirilir olur biter. İnsanlara bunu öğretip sonrada karalama yaptıranlar utansın! Zaten bu camiaya girdikten sonra gördüm ki, ne "çekememezlikler" ne "benim sanatım seninkini döverler", bu çirkin camiayı yaratanlar sanatçı olamaz. O kendi dünyasında yaratmakla meşguldür. Böyle davranılırsa resim yapan da kimse kalmaz, güzellikler de... İsim yazılacağına, "bu işin doğrusunu nasıl yerleştirebilirize" kafa çalıştırılsaydı belki biraz daha ileriye giderdik.

Güzel şeyler teşvik edilmeli, baltalama yapmak değil... Ne kazancı var ki insanların, biraz daha hayatı güzelleştirmeye çalışmaktan başka! Sizin başınıza ne geldi bilmiyorum ama bence bu isimleri silin. Kimleri silmeyin biliyor musunuz? Gerçekten hırsızlık yapıp, bu eser benim diyen akademisyen şarlatanları.

Erkan Yazargan Benim, ülkemiz ve sanatına dair ACEMİLİK günlerime denk gelen bir dönemdi

Safdillikle sanatın nasıl bir şey olduğundan filan bahsediyordum.

Nereden bilebilirdim ki, %80 oranında kopyanın olduğunu.

Yola birlikte çıktıklarımız bile SATTI bizi sonradan :)

Kötü olan yine biz olduk...

Akıllandık artık



Ida Idayos Başlarda herkes yüzde yüz kopya çalışıyor, çalıştırıyor. İlerledikçe , kendi yolunu bulan buluyor. Kendi tarzını yakalıyor. Tüm akademilerde yurtdışından bir çok sanatçı arkadaşım var böyle çalışıyorlar. Bizler tepede değiliz, tepede olanlar bu sistemi böyle kurmuş. Bu isimlerin bir suçu yok.

Evet, oldukça acemice davranılmış çünkü yetkili merci bizler değiliz. Suç varsa yıllardır gelmiş geçmiş tüm ressamlar bunu yapmış hatta birbirlerine atıfta bulunmuşlar. Valla bana gücünüz yetmesin. Benim gücüm fırçam, kalemim. Size dostça söylüyorum, bu isimleri silin. Bu tarz yaklaşımın ne bize ne ülkemize bir faydası var. Yüzyıllardır süre giden bir çalışma şekli repro ve copy. Tabi yine de siz bilirsiniz. Kendiniz de söylediniz, işte gerçek arkadaş olsalar satmazlardı!

Erkan Yazargan Başlarda herkesin %100 kopya çalışması sanatı mahveden bir uygulamadır.

Sanatçı tıpkı parmak izinde olduğu gibi kendi tarzıyla varolmak zorundadır.
İyi hocalar asla ve asla öğrencilerine kopya öğretmezler.

Yurtdışında öyle çalıştığınız kişileri hiçkimse "sanatçı" olarak kabul etmez / edemez. Onlar öğrencidir, kursiyerdir. Daha sonra sanatçı olup olamayacaklarına karar verilebilir. Her koleksiyonerin kendi alım, görüm, arzu ve sıralama ölçütleri vardır tıpkı parmak izinde olduğu gibi. Ülkemizin bu darboğazdan, kasıtlı kısırlaştırmadan kurtulabilmesi imkansız görünüyor. "Çerçevesine milyon dolar veririm" denilen bir ülkede sanat ve sanatçı olamaz, barınamaz. Onlar dalkavuk, kendi çevrelerinin menfeat şebekeleridir.

Biz o tartışmadan çıkalı çok oldu. Artık hiç karışmıyoruz bile. Kendi sanat evrenimiz o kadar geniş ki hayal bile edemezsiniz. Kurulduğumuz günden beri %100 yabancı sanatçı (gerçek sanatçılar) ile çalıştık ve zevk alıyoruz yaptığımız işten.

Sanat camiasının gerçek yetkili mercileri asırlık kurumsallaşma ile dünyayı çekip çeviriyorlar. Bir tek tane bile Türk - Yerli kişi aralarında değil ve bu gidişle de OLAMAZ.

Satan arkadaşlarımız arasında profesörler de vardı. Onlar devlet memuru oldukları için "devlet ajanı" rolü oynadılar. Devlet asla Sanatı kuşatamaz, kuşattığı, kuşatmaya çalıştığı andan itibaren sanat yok olur. Devlet Tiyatrolarının ülkemizde oynadığı rol nasıl ki sanatın içine s*çmaksa devlet memuru akademisyenlerin yaptıkları da aynıdır.

Biz o tartışmayı tekrar açmıyoruz bile...

Sevgi ile...

Ida Idayos Size katılıyorum yüzde bin beş yüz, her zaman reddettim. Ama bu çalışmalar zorunlu deyip , önümüze koyuyorlardı. Ben de sisteme uydum herkes gibi. Ama artık tamamen kendi çalışmalarım var (ki önceden de var) Doğuş Üniversitesi' nde Selçuk Hocamın desteği ve motivasyonuyla ben kendi çalışmalarıma geçişim yıllar aldı. Ben de bunu savunuyorum. Ama şuan burada bunları yazıyor olmam trajikomik geliyor bana.

Yani sonuç olarak buraya tüm sanatçıları yazmanız gerekirdi. Yüzde bir oranından bile az sanatçımız vardır. Niye yanlış eğitimin suçlusu bu isimler olsun ki? Devletin eğitimi buysa, ben değil devlet suçludur. Burada adım geçtiği için benden ve diğer suçsuz günahsız arkadaşlardan özür beklerim. Tartışmayı açmayın tabi , hukuk gerekeni yapsın. Kim suçluysa cezasını çeksin. Yetkili merci kimse isimleri de o tutsun. Sizin listeniz resmi bir liste değil çünkü. Bence arkadaşlar üzülmesin. Yanlış olan özel bir kişinin özel bir sayfasında isimlerimize rastlamamız. Ne hakla bilmiyorum. Yanlış yapmışsınız. Umarım herkes doğruyu bulur diyorum.

Benden de tüm yüreği güzel insanlara sevgiler

Erkan Yazargan Bakınız burada önemli bir diğer mevzu da: "Sanatçı sorumluluğu gereği tertemiz bir gelecek kurmasıdır".

Çok basit bir kriterimiz var ArtCRİTİCS olarak diğer hiçbir disiplinin (devlet, siyaset, ekonomi, din, inanç, zaman, tarih v.s. gibi) etkisine kapılmadan sadece sanat disiplini için çalışanlar SANATÇIDIR. Diğerleri sanat sever, sanat hizmetçisi, sanat takipçisi, sanat insanı, sanattan para kazananlar... filan olabilir ama asla ve asla sanatçı olamazlar.

Bu önemli kriter tüm sanat meraklılarının ilgisine sunulur.

Ida Idayos Valla, kimsenin kimseyi yargılama hakkı yok. Yıllardır tartışılagelen sanatçı kimdir kime denir derdinde hiç değilim, olmadım. Ben önüme bakarım , çalışmamı yaparım. İnsanların sanatçı yakıştırmasına benim ihtiyacım yok. Kimseye "sanatçıyım, değilimin" de ispatını yapma derdim de yok. Ben sadece önüne gelenin, benim hakkımda yorum yapmasına izin vermem. Sanatım beğenilir beğenilmez, kabul görür görülmez, ne gam!

Kime ne? Herkes işine baksın. Bence çok boş vakti olanlar bunlarla uğraşıyor. Amacım oturup bunları yazıyorsam, görülmeyeni farkettirebilmek, insanların özeline de bu kadar girmemek.

Ne işi var benim adımın, hırsız dediğiniz listede? Ben artık bir şey demiyorum. Bu kadar neden dert ediyorsunuz. İyi olan yolunu bulur. Kimse kimsenin sanatını ileriye taşıyamaz. Sanat her zaman yolunu bulur. Kimse engelleyemez!


 
Erkan Yazargan "Kimsenin kimseyi yargılama hakkı yok" dediğiniz andan itibaren orman kanunları, mafya, yasadışılık yani gayri meşru egemen olacaktır. Sanatçı ve sanat tanımlamaları asırlar boyu ve günümüzde de yapılır ve yapılmaktadır, akademinin vazifesi budur.

Sanatçının ispat derdinin olmaması tabii ki bir erdemdir. Yorum hakkını kısıtlamanız ile ispat derdinizin olmaması durumları çelişki ifade ediyor. Çelişkinin olduğu yerdende sonuç alınması imkansızdır. Yani bir cümle içinde iki çelişki varlığını sürdürmeye çabalıyorsa o cümle cümle değildir / sayılmaz. Cümle ifade becerisinden dolayı cümledir. Boş vakti olanın bunlarla uğraşması söyleminiz sanat ve sanatçıyı imha eden bir söylemdir, malesef. Sanatın gücünün farkına varmış olsaydık bu tür cümlerleri asla kurmazdık. Sanat hiçbir şeye ihtiyacı olmayan başlıbaşına bir disiplindir. Karmaşayıa bilinçli veya bilinçsiz çıkaranlar sanat düşmanıdırlar. Onların verdiği zarar savaşın insanlığa verdiği zarar kadar büyüktür.
Her zaman söylediğimiz gibi: "Bir gün savaş ve araçlarına harcanın parayı geçerse sanat ve araçlarına harcanan para, işte o gün insanlığın ilk günü olacaktır".

Hırsızlar bazen ne çaldıklarının da farkında değillerdir. Bazen hırsızlar tarihi bir eseri ki binlerce yıllık geçmişi vardır onların, sadece altın olduğu için eritip kuyumcuya satabilecek kadar cahil, bencil, karaktersi, ahlaksız ve zavallıdırlar.

Biz onlara asla sanatçı demeyiz!

Ida Idayos Sanat kimsenin tekelinde değildir. Olmayacaktır. Orada adımı yazamazsınız. Sanatla ilgili görüşleriniz olabilir. Çok da bilgili olabilirsiniz, her şey olabilirsiniz, ama sanatçı olamazsınız. Siz görüşlerinizi yazarsınız ama ne hakla ismimi kullanıyorsunuz sevgili Erkan kardeşim?


 





Zey-nurum Hobi Zeynep Bildiren Sanata gönül verenlerin şevkini kurmayın lütfen, üstadlarımıza saygılar.
Ida Idayos Kopya resim çalışmak resim eğitiminin temelidir. Ayrıca eski ünlü resimlerin reprodüksiyonu da sık sık ressamlar tarafından yapılır orjinalin kime ait oldugu belirtilir. Bir eserin kopyalanmasının suç olması için belli şartlar vardır. Örneğin bir yazınsal ürünün yazarının ölümünde 70 sene sonra eser üzerindeki telif hakkı sona erer ve o eserin kopyalanması suç olmaktan çıkar.
Resim içinde hukuken aynıdır. Dolayısıyla yukarıdaki adımı kullandıgınız ve benı kopyacı olarak gösterdiğiniz yazınız hiçbir hukuki temele dayanmayan bir iftiradır, hakarettir. Lütfen yetkin olmadıgınız konularda ahkam kesmeyin kendinizi savcı yerine koyup insanlar suclamayın. Suç unsuru görüyorsanız benimle ilgili savcılığa başvurabilirsiniz. Ama Adımı derhal yukarıdan silin!


 

MEHMET SAĞUN İLE

APOLİTİK


-Merhaba

Sizde olan isterseniz de değiştiremeyeceğiniz sorunlar nelerdir, denetimi nasıl sağlıyorsunuz?



Selamlar ? Siyaset ve politika yapmak istemiyorum ancak içinde bulunduğumuz politik süreç kendi yaşam sürecimde değiştiremeyeceğime inandığım önemli bir sorunumdur. Denetimi apolitik düşünce yöntemi ile yenmeye çalışıyorum. Ülkesel herhangi bir TV kanalını 10 yıldır seyretmiyorum. Haberlere ulaşımımı yabancı TV kanalları üzerinden sağlıyorum.


Daha kişisel sorunum muhtemelen odak eksikliği, çok maymun iştahlı oldum son 5 senedir. Sevdiğim hobilerimi devam ettirmeye çalışarak denetimimi sürdürüyorum…


-On yıl çok ciddi bir süre. Genel değerlendirmelerde 10 yılı aşkın süredir bir şeyi sürekli yapıyorsanız artık alışkanlık olmaktan çıkıp meleke, huy haline geliyor. Bu özelliklerinizle kendinizi farklı hissediyor musunuz, size ne gibi faydaları oluyor?


Yaşamın bir defaya mahsus bir süreç olduğunu bildiğim için, her günümü mutlu geçirmeye özen gösteriyorum. Sadece mutlu olduğum insanlarla beraber olmayı tercih ediyorum. Arkadaşlarımın benden daha bilgili ve akıllı olmasına dikkat ediyorum. Bu sayede daha çok öğreniyorum, öğrenmek mutluluğumu tetikliyor bir çok zaman.


Apolitik seçim ve pis siyasetten uzak durmak elbette kafamın daha rahat olmasını sağlıyor.


-Sanatla aranız nasıl, sizce sanat fikri ve duygusu insanı nasıl etkiliyor?


Sanat her zaman yanımdadır. Yerimi biliyorum, sanat icra etmiş ve edenlere hayranlığım bana çok yüksek düzeyde mutluluk getiriyor. İyi bir izleyici ,dinleyici ve okuyucu olduğumu düşünüyorum. Kendimi geliştirme çabalarımın tamamını Sanat ve Bilim kapsamaktadır…


-Sanat ve Bilimi böylece birleştirmenizin nedeni nedir, biri araştırma diğeri duygu ile alakasız gibi duran bu disiplinler nasıl bir arada duruyor?


Bilim, sanatın büyüsünü anlayabilmek için en önemli enstrüman. Mesela doğuştan sağır bir müzisyenin binlerce notayı bir araya getirebilerek ortaya çıkarmış olduğu eserin, insanoğlunun yapabilceklerinin ne kadar sınırsız ve bir o kadar muhteşem olduğunun kanıtı… Bilim bilginiz ne kadar yükselirse sanat değerleriniz de o kadar yüksek olacaktır kanısındayım. Bir ressamın yaptığı çok beğendiğiniz bir eserine duyacağınız saygı; renkleri, birleşimleri, yapılan dönemdeki teknik imkanları algıladığınız zaman daha da artacaktır. Ya da aslında o eserin hiç bir şey ifade etmediğini, çokta bir gayret gösterilmediğini ve fazla bir özellik içermediğini de algılayabilirsiniz.


Canlı performans ile ortaya çıkan sanat eserlerini de değerlendirirken bilimin algı için çok büyük katkısı olduğuna inanıyorum.


Kısaca körü körüne aşık olmaktansa, anlayabilerek aşık olmak sanatın büyüsünü büyütür diyorum… 


-Sanatın en üstün değer olduğu söylenir, yazılır, anlatılırken; üstünlüğü üstte olmak, diğerlerini altta bırakmak zannedenlere ne dersiniz, neden tüm kavramlar sanatın içinde başkalaşır?


Çünkü Sanat ışığın tüm renklerini kapsar. Bilgi birikimi arttıkça sanata eğilim de artar. Matematiksel hayatta üstte olan bir değer sanatın içerisinde bir anda devrilebilir, eğilip bükülebilir. 


-Ülkemiz ve Sanat desek belirtmek istedikleriniz nelerdir?


Pırlantalarımız var ancak işlenmemiş ve evrilmemiş çook taş var. Gün ışığına çıkartabilmek için daha çok önlerinin açılması ve desteklenmesi lazım. Sahip olduğumuz tüm eserlerinin (yaşayan ya da yaşamış olan, varolmuş olan ve olmaya çalışan tüm eserler) herkesin elinin altında olacak kadar yakın olması sağlanmalıdır. Apolitikliği seçmemin sebeplerinden biri de bu durumdur zaten. Ülkemiz ve Sanat neredeyse yok oluyor bence…


-Politika ve benzeri -bir nevi bataklıklara saplananlara önerileriniz nelerdir?


Kanalı değiştirin; NATGEO, Discovery seyredin, internette ücretsiz online müzeleri gezin. Daha az konuşun daha çok okuyun, dinleyin, izleyin, gözlemleyin. "Mutlu olmaya ve mutlu olmaya" çalışın. Yaşama dokunmayı ve anlamayı öğrenin! 

 

Evrilemiyorsanız, en kısa yoldan o bataklıkta boğulun umarım??


-Katkılarınız için teşekkür eder saygılarımızı sunarım.



Teşekkür ederim güzel sorularınız için, kolaylıklar diliyorum;  Kalın sağlıcakla. 

 

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol